Esas No: 2014/71
Karar No: 2016/42
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/71 Esas 2016/42 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza
6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık ...’in aynı kanunun 13/3, 5237 sayılı TCK’nun 62/1, 50/1-a, 52 ve 54. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen 6.000 TL ve doğrudan verilen 375 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve müsadereye ilişkin, ... Asliye Mahkemesince verilen ... gün ve ...-... sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece ... gün ve ...-... sayı ile; sanığın 6136 sayılı Kanunun 13/3, TCK’nun 62, 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, müsadereye ve CMK"nun 231/5 maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Sanığın denetim süresi içinde, hakaret suçunu işlediği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda kesin nitelikte 1.740 Lira adli para cezası ile cezalandırılması üzerine dosyayı yeniden ele alan yerel mahkemece ... gün ve ...-... sayı ile; CMK’nun 231/11. maddesi gereğince açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanarak sanığın 5237 sayılı Kanunun 13/3, TCK’nun 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise .. gün ve ... sayı ile;
"Sanık hakkında mahkemece verilen ... tarihli kararda hükmolunan 10 ay hapis cezasının TCK’nun 50 ve 52. maddeleri ile 6000 Lira adli para cezasına çevrilip sadece sanık müdafii tarafından temyiz edildiğinden sanık yönünden kazanılmış hak olduğu, dolayısıyla ... tarihinde hüküm açıklanırken hükmolunan 10 ay hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan cezalandırılmasına karar verilen, suçun sübutu ile fiilin vasıflandırılmasında bir isabetsizlik ve bu kabulde de dosya muhtevası itibarıyla herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece yalnız sanık müdafii tarafından temyiz edilen 10 ay hapis cezasından çevrilen 6.000, doğrudan verilen 375 Lira adli para cezasından ibaret ilk hükmün Özel Daire tarafından bozulmasından sonra bu kez hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip daha sonra da sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi üzerine 5271 sayılı CMK’nun 231/11. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 326/son maddesine aykırı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın evinde yapılan aramada bir adet ruhsatsız silahın ele geçirilmesi üzerine 6136 sayılı Kanunun 13/3. maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı,
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda ... gün ve ...-... sayı ile, 6136 sayılı Kanunun 13/3, TCK’nun 62, 50/1-a, 52 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapisten çevrilen 6.000 ve doğrudan verilen 375 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve suça konu tabancanın müsaderesine karar verildiği,
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile; hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan yerel mahkemece ... gün ve ...-... sayı ile, 6136 sayılı Kanunun 13/3, TCK’nun 62, 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, müsadereye ve CMK’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,
Sanığın denetim süresi içinde hakaret suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda aynı mahkemenin 04.05.2011 gün ve 87-159 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 125/1-4, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca kesin nitelikte 1.740 Lira adli para cezası ile mahkumiyetine karar verilmesi üzerine dosyayı yeniden ele alıp duruşma açan mahkemece ... gün ve ...-... sayı ile; açıklanması geri bırakılan 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezasından ibaret hükmün açıklandığı,
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 8. Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile, onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenmesi için “cezayı aleyhe değiştirememe” kuralı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi üzerinde durulmalıdır.
Cezayı aleyhe değiştirememe yasağı öğreti ve uygulamada; "temyiz davası yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açıldığında hükümde yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir anlatımla aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması" şeklinde tanımlanmaktadır.
Cezayı aleyhe değiştirememe yasağı, hükmün temyiz incelemesine başlarken, bakış açısını belirleyen bir usul kuralı olduğu gibi, bozmadan sonraki aşamada da ceza miktarının sınırını belirleyen bir yargılama ilkesidir. Bu sebeple temyiz incelemesinde öncelikle temyizin lehe veya aleyhe mi olduğu tespit edilip, inceleme buna göre yapılmalı ve sanık lehine tecelli eden bir hatanın doğuracağı hukuki neticeler aleyhte başvuru bulunmadıkça değiştirilmemelidir.
Latince "reformatio in pejus judici appellato non licet" olarak adlandırılan, "bir hükmün aleyhe değiştirilmesi caiz değildir" şeklinde tecrüme edilen, öğreti ve uygulamada ise, "lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe ya da ağırlaştıramama kuralı, aleyhe bozma yasağı" olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine bozulabileceğini düşünen sanığın bazı davalarda istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Anılan kural, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin 4. fıkrasında; "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklinde kanuni düzenlemeye dönüştürülmüştür. Buna göre ceza hukukumuzda genel anlamda bir kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı CMUK"nun 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek olan "cezayı aleyhe değiştirememe" veya "aleyhte düzeltme yasağı"nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu kuralla ilgili olarak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 307/4. maddesinde ise; "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz" düzenlemesine yer verilmiştir.
Kanundaki açık düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza miktarı ile sınırlı olacak, sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, lehe bozma üzerine yeniden kurulan hükümle belirlenen ceza ve sonuç önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacaktır.
Gerek bozma ilamında, gerekse yerel mahkemece bozmadan sonra kurulan hükümde yaptırım ve sonuçları aleyhe değiştirme yasağına aykırılığın söz konusu olup olmadığı önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması suretiyle belirlenecektir.
Ceza Genel Kurulunun 20.06.2006 gün ve 124-165 sayılı kararında; istinaf ve temyiz kanun yolları bakımından pozitif hukukumuzda yer alan “cezanın aleyhe değiştirilmemesi” ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmadığı, kanunun düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın temyiz kanun yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensip olduğu açıklanmıştır.
Belirtildiği üzere aleyhe değiştirme yasağı münhasıran “cezalar” ile ilgili ve sınırlı olup, fiilin nitelendirilmesinde ve suç adının belirlenmesinde geçerli değildir. Cezalar 5237 sayılı TCK"nun 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirleri ile diğer müesseselerin bu yasak kapsamda değerlendirilemeyeceği Ceza Genel Kurulunca duraksamasız olarak kabul edilegelmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi ise, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkra ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddeye 6545 sayılı Kanunla "denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" hükmü eklenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşürülmesine karar verilecektir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmü, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Kanun koyucu, kişi hakkında kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile belirli şartların gerçekleşmesi halinde kişilerin işledikleri bir takım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat tanımak istemiştir.
Bu bağlamda Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346-25, 03.02.2009 gün ve 250-13 ile 29.09.2009 gün ve 130-213 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıkça belirtildiği gibi, şartlı bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, objektif şartların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, zararın giderilmesi) varlığı halinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce re’sen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması halinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
“Cezayı aleyhe değiştirememe” kuralı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 11. fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir" hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki halden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi halinde hüküm açıklanacaktır.
Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hüküm açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi çerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya re"sen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK"nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK"nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi halinde mahkemece açıklanacak hükümde, “223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, tayin olunan ceza miktarının ve kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının” hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, öncelikle denetime imkân verecek şekilde, diğer taraftan kesinleştiğinde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte bir hüküm kurmalı, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yaparak yetinilmemelidir.
5271 sayılı CMK’nun 231/11. madde ve fıkrasında, açıklanması geri bırakılan hükmü ne şekilde açıklanacağı, hükümde değişiklik yapılıp yapılamayacağı hususuna da yer verilmiştir. Buna göre, mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması halinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için daha önce verilen hükmün aleyhe temyiz edilmemesi nedeniyle yeniden verilen hükümde ceza miktarı ve türü itibariyle "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralı uygulanması gereken sanık hakkında hükmün açıklanmasına karar verilmesi ve sonrasında denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması halinde uygulamanın ne şekilde yapılması gerektiği üzerinde durulmalıdır.
Kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin ve sanık lehine hükmün temyiz edilmesi durumunda daha sonra kurulacak hüküm ya da hükümlerdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olmamasını ifade eden "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralının sanık lehine getirilen düzenlemeler olduğu açıktır. İlk hüküm aleyhe temyiz edilmemesi nedeniyle daha sonra kurulacak hükümlerde "cezayı aleyhe değiştirememe" ilkesi gözetilmesi gereken sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi uygulandığı takdirde anılan kuralın uygulanamayacağına ilişkin yasal bir düzenleme mevcut değildir. Yine, kendisine sunulan fırsatı değerlendiremeyerek denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması nedeniyle 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinin 11. fıkrası gereğince hükmün aynen açıklanması gerektiğinden bahisle "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralının uygulanmaması gerektiğine dair sanığın aleyhine çıkarımda bulunmak da mümkün değildir. Ayrıca, ilk hükümdeki kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi hatalı bir uygulamaya dayanmamakta ise, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması sırasında ilk hükümdeki seçenek yaptırımların "aleyhe değiştirme yasağı" ilkesi gereğince gözetilmesi, atıfetin genişletilmesi olarak da nitelendirilemez. O halde "cezayı aleyhe bozma, düzeltme ve değiştirme yasağı"nın konusunun zorunlu olarak infaz edilebilecek sonuç ceza olduğu göz önüne alınarak, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hallerinde açıklanması geri bırakılan hüküm aynen açıklanmalı, ancak hükmün son kısmına "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralı gereğince ilk hükümdeki miktar üzerinden infazın yerine getirilmesi gerektiği şerhi düşülmelidir. Böylece hükmün aynen kurulması nedeniyle CMK"nun 231/11. maddesine ve infazın ilk hükümdeki ceza üzerinden yapılmasına ilişkin hükmün sonuna eklenecek şerh ile de 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/4. (5271 sayılı CMK"nun 307/4.) maddesine aykırı hareket edilmemiş olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kısa süreli hapis cezası adli para cezasına çevrilerek verilen ilk hükmün yalnız sanık müdafii tarafından temyiz edilip Özel Dairece lehe bozulmasından sonra, 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası şeklindeki açıklanması geri bırakılan ikinci hükmün, sanığın, denetim süresi içinde kasıtlı suç işlemesi nedeniyle CMK"nun 231/11. maddesi uyarınca açıklanması sırasında "cezayı aleyhe değiştirme" yasağı gözetilerek infazın ilk hükümdeki adli para cezası üzerinden yapılması gerektiği belirtilmeden sanığın hapis cezası ile mahkûmiyetine karar verilmesinde ve Özel Dairece de bu hükmün onanmasında isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 53. maddesi tatbik edilirken, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete"de yayımlanan 08.10.2015 tarih ve 140-85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde de zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralı gereğince ilk hükümdeki ceza miktarı ve türünün gözetilmemesi isabetsizliğinden ve Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/85 sayılı iptal kararı nazara alınarak yerel mahkemenin TCK"nun 53. maddesi ile ilgili uygulamasının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğundan bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi ...; "... Asliye Ceza Mahkemesince ... gün ve ...-... sayılı kararı ile sanık hakkında, 29.09.2005 tarihinde ‘ruhsatsız silah bulundurmak’ suçundan, 6136 sayılı Kanunun 13/3. maddesi ve TCK 62. maddesi uygulanarak, 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezasına karar verilmiş, daha sonra 10 ay hapis cezası 6.000 TL adli para cezasına çevrilmiştir.
Kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayılı kararı ile; "Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması zorunluluğu…” nedeniyle bozma kararı verilmiştir.
Bozma kararı üzerine, ... Asliye Ceza Mahkemesince ... gün ve ...-... sayılı kararı ile "Sanığın üzerine atılı suçu işlediği sabit olduğundan, 5237 SY. TCK 61 maddesi uyarınca, sanığın eylemine uyan ve lehine olan 5728 S.K. ile değişiklikten önceki 6136 sayılı Kanunun 13/3. maddesi uyarınca takdiren 1 yıl hapis ve 450 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen cezadan, 5237 SY. TCK 62/1. maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK 231 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmiştir.
Sanığın denetim süresi içinde yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan ... Asliye Ceza Mahkemesince ... gün ve ...-... sayılı kararı ile; mahkemenin vermiş olduğu 2008/... esas ve 2009/... sayılı HAGB kararının, 11.03.2009 tarihi itibariyle kesinleştiği, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde 15.02.2011 tarihi itibariyle yeniden kasti suç işleyerek mahkemenin 2011/87 esas sayılı dosyasında yargılandığı ve sanığın hakaret suçundan dolayı neticeten 1.740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 15.06.2011 tarihinde kesinleştiği görüldüğünden, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasti suç işlediği sabit olmakla, CMK’nun 231/11. maddesindeki "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar" şeklindeki açık hüküm karşısında denetim süresi içerisinde kasten yeni suç işlediği anlaşılan sanık hakkında mahkemenin ... tarihli 2008/... esas ve 2009/14 sayılı kararı ile verilen hükmün aynen açıklanmasına karar verilerek, sanık hakkında sonuç olarak 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen, Yargıtay 8. Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayılı kararı ile; "Bozmaya uyularak; yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, suçun sabit olmadığına ve lehe hükümlerin uygulanmadığına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün onanmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca .. gün ve 2013/... sayılı kararı ile; "Sanık hakkında mahkemece verilen ... tarihli kararda hükmolunan 10 ay hapis cezasının TCK’nun 50. ve 52. maddeleri ile 6000 TL. adli para cezasına çevrildiği ve sadece sanık müdafii tarafından temyiz edildiğinden sanık yönünden kazanılmış hak olduğu, dolayısıyla ... tarihinde hüküm açıklanırken hükmolunan 10 ay hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi zorunluluğu dikkate alınmalıdır" istemiyle itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
Uyuşmazlık Konusu: Yerel mahkemece yalnız sanık müdafii tarafından temyiz edilen 10 ay hapis cezasından çevrilen 6.000 ve doğrudan verilen 375 Lira adli para cezasından ibaret ilk hükmün, Özel Daire tarafından bozulmasından sonra bu kez hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi üzerine 5271 sayılı CMK’nun 231/11. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 326/son maddesine, "kazanılmış hakka" uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuza ilk önce 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı kanunun 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de büyükler için de kabul edilmiştir. 5560 sayılı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla çocuklar ile yetişkinler hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Yaşı büyük sanıklar yönünden başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı kanunun 562. maddesiyle 5271 sayılı kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiştir. Şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan kurum, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Yasalarında yer alan suçlar ayrı olmak üzere, tüm suçları kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmiştir.
01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı kanun ile 3713 sayılı kanunun 13. maddesinde yapılan değişiklik ve 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. madde ile terör suçları ile 1632 sayılı Yasada yer alan askeri suçlar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği hüküm altına alınmakla, hükmün uygulanma alanı daraltılmıştır.
Ancak, Anayasa Mahkemesinin 17.01.2013 tarih, 2012/80 Esas, 2013/16 sayılı kararı ile 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa ya aykırı olduğu gerekçesi ile iptaliyle, Askeri suçlarda da, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kurumu uygulanır hale gelmiştir. Yine 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 13. maddesi 05.07.2012 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı kanunun 105. maddesi ile yürürlükten kaldırılması ile terör suçlarında da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu uygulanır hale gelmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için gerekli şartlar şunlardır;
1) Suça ilişkin şartlar;
a-) Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilmeli ve hükmolunan sonuç ceza ise iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olmalıdır.
b-) Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması gereklidir.
2) Sanığa ilişkin şartlar;
a-) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-) Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-) Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması, şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır. Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, CMK"nın 231/10. maddesi gereğince davanın düşmesi kararı verilecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra, açıklanmasının geri bırakılan hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 11. fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir" şeklindedir. Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki şarttan birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirememesi halinde hüküm açıklanacaktır.
Denetim süresi çerisinde işlenen ikinci suçun, 5 yıllık (çocuklar için 3 yıllık) denetim süresi içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. İkinci suçun kasıtlı bir suç olması ve denetim süresi içerisinde işlenmesi, hükmün açıklanması için yeterlidir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra bu mahkemenin ihbarı üzerine HAGB karar veren mahkeme dosyayı yeniden ele alacak, duruşma açacak, sanığı duruşmaya meşruhatlı davetiye ile çağıracak gelirse ifadesini alacak, sonuçta CMK 213/11. maddenin birinci cümlesi gereğince hükmü aynen açıklayacaktır. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. Ancak ikinci suçun taksirle veya bilinçli taksirle işlenmesi durumunda hüküm açıklanamayacaktır.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinin 6. fıkrasının, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı kanunla ile değiştirilmeden önceki hali; "Çocuğun denetimli serbestlik süresi içinde işlediği hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç nedeniyle mahkûm olması veya yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, mahkeme geri bıraktığı hükmü açıklar. Ancak mahkeme, yükümlülüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak, çocuk hakkında belirlenen cezada yarı oranına kadar indirim yapabilir" biçimindedir. Bu düzenlemeye göre ise çocuklar bakımından açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için çocuğun denetimli serbestlik süresi içerisinde işlediği suçun kasıtlı bir suç olması yeterli olmayıp aynı zamanda hapis cezasını öngörmesi de şarttır.
5271 sayılı CMK"nun 231/11. maddesinde açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün hangi şartların gerçekleşmesi halinde açıklanacağı açıkça belirtilmiştir. Bu düzenlemeye göre hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılan sanığın, denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olması durumunda, hüküm aynen açıklanacaktır. Bunun için ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. İkinci suçun kesinleşme tarihinin önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya re"sen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK"nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Bu konu CGK’nun 05.05.2015 tarih, 2014/145 Esas ve 2015/145 sayılı kararında açıklanmıştır. Buna bağlı olarak yerel mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan verilen kesin nitelikli 1.740 TL adli para cezasını esas alarak, açıklanması geri bırakılan hükmü aynen açıklamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Burada sorun HAGB kararından önce sanık hakkında verilen 10 ay hapis cezası 6.000 TL adli para cezasına çevrildiğinden ve bu karar sanık müdafiince temyiz edildiği nedenle, hüküm CMK 231/11 maddesi gereğince aynen açıklanınca, yani 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası olarak açıklanınca kazanılmış hakka aykırılık teşkil edecek midir?
Öncelikle şu husus belirtilmesi gerekir ki, sanık hakkında yerel mahkemece önce ruhsatsız silah bulundurmak suçundan yapılan yargılama sonucunda, 6136 sayılı kanunun 13/3. maddesi ve TCK 62. maddesi gereğince suç tarihi dikkate alınarak, 10 Ay hapis ve 375 TL adli para cezasına karar verilmiştir. 10 ay hapis cezası da 6.000 TL adli para cezasına çevrilmiştir. Bu karar sanık müdafiince temyiz edilmiştir, Yargıtay 8. Ceza Dairesi, hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği nedenle lehine olarak bozma kararı vermiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.07.2009 gün ve 2009/163-202 ile 29.09.2009 gün ve 2009/130-213 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi gereğince düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" müessesesi, objektif koşulların varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve resen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, 6008 sayılı Yasadan önce isteme bağlı olmaksızın, 6008 sayılı Yasadan sonra da isteme bağlı olarak öncelikle uygulanması gerekecektir.
Yargıtay CGK’nun birçok kararında belirtildiği üzere, HAGB kurumu hapis ve adli para cezasına göre daha lehe bir kurumdur. CMK"nın 231/5. maddesinin son cümlesi "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında hiçbir sonuç doğurmamasını ifade eder" demektedir. Zira HAGB kararı askıda bir karardır. Kişi denetim süresinde hiçbir kasıtlı suç işlemez ise hakkında CMK 231/10. maddesi gereğince düşme kararı verilecektir. Ceza bütün sonuçları ile ortadan kalkacaktır.
Yerel mahkeme bozma kararına uyarak değerlendirme yapmış ve sanık hakkında lehine olarak, HAGB kararı vermiştir. Bu durumda artık sanık HAGB kurumunun kulvarına girmiştir. CMK 231. maddesinde belirtilen 5 yıllık denetim süresinde kasti bir suç işleyip ceza almaması gereklidir. Bu şarta uyarsa 5 yıllık denetim süresinin sonunda hakkında düşme kararı verilecek, hakkında verilen askıdaki hüküm bütün sonuçları ile ortadan kalkacaktır. Ancak bu cezaya uymadığı takdirde CMK 231/11. maddesi gereğince hakkında verilen 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası hükmü aynen açıklanmak durumunda kalacaktır. Hüküm aynen açıklanırken de tekrar en başa dönülerek 10 ay hapis cezası 6.000 TL adli para cezasına çevrilmemesi gerekecektir. Zira burada artık yeniden kazanılmış hak düşünülemez, aksi takdirde CMK 231/11. maddesinin açık hükmüne aykırı davranılmış olur, ayrıca atıfet kuralı da ihlal edilmiş olur.
6008 sayılı Kanun 25.07.2010 tarihinde 27652 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 7. maddesi ile CMK 231/6. maddesine son cümle eklenilmiş, buna göre "Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez", yani 25.07.2010 tarihinden sonra mahkeme sanığa HAGB isteyip istemediğini sorup ona göre karar vermesi gerekecektir. 25.07.2010 tarihinden önce ise 6008 s.k"nun geçici 2. maddesi gereğince hakkında HAGB kararı verilmiş olanlar, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkemeye başvurmaları halinde HAGB kararı geri alınarak kişi hakkında yeniden yargılanma ve hüküm kurulma imkanı getirilmiştir.
6008 sayılı Kanun gereği kişi hakkında HAGB kararı verilmesini kabul ettikten ve hâkim de yaptığı yargılama sonucunda HAGB kararı vermiş ise, bu durumda artık kişi HAGB kurumunun şartlarını taşıması ve 5 yıllık denetim süresinde kasti suç işlememesi gerekir. Eğer bu süre içinde suç işlemez ise hakkında askıda olan hüküm açıklanmayacak, düşme kararı verilecektir. Ancak denetim süresinde kasti suç işlerse de sonuçlarına katlanacak hakkında verilen hüküm CMK 231/11. madde gereği aynen açıklanacaktır. Yine bizim olayımızda suç tarihi itibarıyla 6008 sayılı Yasadan önce suç işlediğinden, 6008 sayılı Yasanın geçici 2 maddesi gereğince kanunun yürürlük tarihinden itibaren 15 gün içinde yeniden yargılanmak için mahkemeye başvurmadığına göre HAGB kararını kabul etmiş sayılacağından, denetim süresinde kasti bir suç işlemese idi hakkında düşme kararı verilecek idi, ancak denetim süresinde kasti suç işlediğinden hüküm CMK 231/11. madde gereği aynen 10 ay hapis ve 375 TL olarak açıklanması gerekir.
Sonuç olarak, yerel mahkemenin Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bozma ilamına uyarak yaptığı değerlendirme sonucunda sanığın lehine olarak ‘hükmün açıklamasının geri bırakılmasına’ karar verdikten sonra, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasti bir suç işlemesi ve bu suçtan mahkûm olması üzerine, yukarıda açıklandığı nedenle, CMK 231/11. maddesi gereğince hükmü aynen "10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası" olarak açıklaması, usul yasalarına, kanunlara, Ceza Genel Kurul Kararlarına ve birçok Yargıtay Kararına uygun olduğundan, Sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum" düşüncesiyle,
Genel Kurul Başkanvekili ve dokuz Genel Kurul Üyesi de; benzer düşünceyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay ... Ceza Dairesinin ... gün ve ...-... sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ...-.. sayılı hükmünün, "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralı gereğince infazın ilk hükümdeki ceza miktarı ve türü üzerinden yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden ve Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/85 sayılı iptal kararı nazara alınarak TCK"nun 53. maddesi ile ilgili uygulamasının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğundan BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.12.2015 günü yapılan ilk müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 09.02.2016 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.