Ceza Genel Kurulu 2015/436 E. , 2016/40 K.- KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMA SUÇU
- BİR HAFTALIK SÜRE GEÇTİKTEN SONRA TEMYİZ TALEBİNDE BULUNMA
- TEMYİZ SÜRESİ
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 191
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 54
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 63
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 85
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 310
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 317
"İçtihat Metni"Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, sanık ..."ın 5237 sayılı TCK"nun 191/1-2-3-4-5, 54 ve 63 maddeleri uyarınca bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri altına alınmasına, suça konu uyuşturucu maddenin müsaderesine ve mahsubuna ilişkin, ... Sulh Ceza Mahkemesince verilen 21.12.2005 gün ve 494-810 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 19.02.2008 gün 7062-2679 sayı ile;
"...Hükümden sonra 19.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde; uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında;
a) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmamış ise, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra uyarınca sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi,
b) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış ise, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği gibi, altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilebileceği,
c) Sadece ikinci fıkranın uygulandığı durumlarda, tedavinin ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde davanın düşmesine karar verilmesi, aksi halde birinci fıkra uyarınca ceza tayin edilmesi
Öngörülmüş olduğundan; bu değişiklik karşısında, uyuşturucu madde kullanmış olan sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması," gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ... Sulh Ceza Mahkemesince 04.05.2009 gün ve 156-96 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCK"nun 191/1, 53, 63, 54. maddeleri uyarınca bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve suça konu uyuşturucu maddenin müsaderesine karar verilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 03.09.2014 gün ve 10419-6464 sayı ile;
“Hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değiştirilen TCK"nun 191. maddesi ve aynı Kanun"un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan sanık hakkında 191. madde hükümleri çerçevesinde "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" kararı verilmesinde zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Dosyanın devredildiği .... Asliye Ceza Mahkemesi 03.02.2015 ve 755-143 sayı ile;
"...6545 sayılı Kanunun 85. maddesinde düzenlenen geçici madde 7 ikinci fıkrasında "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle TCK"nun 191. maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik ve tedavi tedbiri uygulanmayan kişiler ile ilgili olarak 191. madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir." şeklinde emredici yasal düzenlemenin bulunduğu ve sanık hakkında dosyamızda daha önceden 05.05.2008 tarihinde tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri verildiği ancak sanığın uymadığı görüldüğü, 6545 sayılı Kanunun geçici 7. maddesinin 3. fıkrasında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle TCK"nun 191. maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda hakkında daha önceden denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup ta bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılamasına devam olunacağının düzenlendiğinden sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinde zorunluluk bulunmadığı..." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.04.2015 gün ve 133728 sayılı “bozma-düşme” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkum olan sanık hakkında 5320 sayılı Kanunun geçici 7/2 ve TCK"nun 191. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinde zorunluluk bulunup bulunmadığına ilişkin ise de, öncelikle temyiz isteminin süresinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kamu davası açıldığı, yerel mahkemece aynı suçtan mahkumiyetine karar verildiği, sanığın temyizi üzerine Özel Dairece hükmün, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değiştirilen TCK"nun 191. maddesi ve aynı Kanun"un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan sanık hakkında 191. madde hükümleri çerçevesinde "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" kararı verilmesinde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulduğu, yerel mahkemece bozma ilamına uyulmayarak önceki hükümde direnildiği, 03.02.2015 günlü direnme hükmünün sanığın yokluğunda verildiği, kanun yolu bildiriminde bir eksiklik bulunmayan gerekçeli kararın 24.03.2015 tarihinde sanığa tebliğ edildiği, sanığın da 01.04.2015 havale tarihli dilekçe ile hükmü temyiz ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir. Bunlardan ilki istek, ikincisi ise süre şartıdır.
Uyuşmazlık konusu olayda istek şartının gerçekleştiği konusunda bir tereddüt bulunmadığından süre şartının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır.
CMUK"nun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi 310. maddenin 3. fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Hükmedilen ceza miktarı itibarıyla re’sen temyiz incelemesine tâbi bulunmayan hükmün, 24.03.2015 tarihinde, sanığın birlikte ikamet ettiği eşine tebliğ edildiği, sanığın bir haftalık kanuni süre geçtikten sonra, 01.04.2015 günlü dilekçe ile temyiz talebinde bulunduğu, somut olayda, tebliğ ile başlayan bir haftalık temyiz süresinin 31.03.2015 tarihinde sona erdiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, sanığın kanuni süreden sonra gerçekleşen temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Sanığın kanuni süreden sonra gerçekleşen temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.