1. Hukuk Dairesi 2014/5736 E. , 2015/5643 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece, birleştilen davanın açılmamış sayılmasına, davalı ..."ın herhangi bir müdahalesinin bulunmadığı saptandığından onun yönünden davanın reddine, davacı ..."ın yargılama sırasında taşınmazdaki payını satarak devretmesi sebebi ile talebinin konusu kalmadığından karar verilmesine yerolmadığına, davacı ..."ın açtığı davada ise; çekişme konusu taşınmazın sözleşmeler ile özel parsellere ayrıldığı ve ..."a isabet eden bölüme davalı ..."nın müdahale ettiği gerekçesi ile davalı .. yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. .."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacılar, paydaşı oldukları 249 parsel sayılı taşınmazın 500 civarında paydaşının olduğunu, 2005 yılında tüm paydaşların katılımı ile Türk Medeni Kanunu"nun 689. maddesi hükmü gereğince fiili istifade anlaşması düzenlendiğini ve sözleşmenin tapu sicil kaydına şerh edildiğini, anılan sözleşme gereğince kendilerine isabet eden bölüme davalı paydaşların haksız yere müdahale ettiklerini ileri sürerek, paylarına özgülenen alanların tespiti ile davalıların müdahalelerinin önlenmesi istekli eldeki davayı açmışlar, yargılama sırasında birleşen davanın sehven açıldığını bildirmişlerdir.
Davalı ..., iddiaların doğru olmadığını, yapılan sözleşmenin paylı mülkiyetin 10 yıl devam ettirme yükümlülüğüne ilişkin olduğunu, tapu sicil kaydındaki şerhinde buna ilişkin olduğunu, fiili taksime ilişkin şerh olmadığını, daha önceki bir kısım paydaştan pay alarak 3500 m2 yerde hak sahibi olduğunu, güvenlik sebebi ile 2500 m2"lik alanını tel örgüyle çevirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların beyanı doğrultusunda zuhulen açıldığı gerekçesi ile birleştilen davanın açılmamış sayılmasına, davalı ..."ın herhangi bir müdahalesinin bulunmadığı saptandığından onun yönünden davanın reddine, davacı ..."ın yargılama sırasında taşınmazdaki payını satarak devretmesi sebebi ile talebinin konusu kalmadığından karar verilmesine yerolmadığına, davacı ..."ın açtığı davada ise; çekişme konusu taşınmazın sözleşmeler ile özel parsellere ayrıldığı ve ..."a isabet eden bölüme davalı ..."nın müdahale ettiği gerekçesi ile davalı .. yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, tarafların davaya konu taşınmazda paydaş oldukları, yargılama sırasında davacı ..."ın payını 06.02.2008 tarihinde dava dışı kişiye devrettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237., Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğu söylenemez.
Şöyle ki; davalı ... vekilinin bilirkişi raporuna karşı vermiş olduğu 10.06.2010 ve 07.03.2013 havale tarihli yazılı beyanlarında; davaya konu taşınmazın 15 parçaya ifraz edildiğini ileri sürdüğü, gerçekten de anılan davalının evrak arasına sunduğu ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2008/102 Esas sayılı dava dosyasından teknik bilirkişiler ..., ... ve ..."ın düzenledikleri 16.12.2009 tarihli raporda da açıkça; 249 nolu parselin bir bölümünün özel orman sınırı dışına çıkartılması sebebi ile 11 adet parsel oluştuğunu bildirdikleri halde, davaya konu taşınmazın ifraz görüp görmediğinin ilgili tapu müdürlüğünden sorulup yeni tapu kayıtlarının ve dayanaklarının evrak arasına alınıp değerlendirilmediği, yine taşınmazın tedavüllü kayıtlarının getirtilip, davalının paylarını, hangi paydaşlardan edindiğinin kesin olarak belirlenmediği, öte yandan; ... Noterliği"nin 14.12.2004 tarihli fiili istifade sözleşmesinin tam metninin ve dayanak haritanın onaylı bir suretinin anılan noterlikten getirtilip, sözleşmede, o tarihte taşınmazın paydaşı olan tüm maliklerin imzasının yeralıp almadığı, diğer bir söyleyişle sözleşmenin tüm paydaşların katılımı ile gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin belirlenmediği, davalı ..."nin payını hangi tarihte kimden edindiğinin tespit edilip, pay edindiği kişilerin, fiili istifade anlaşmasına taraf olup olmadıkları, diğer bir anlatımla, davalı .."ın fiili istifade anlaşmasında imzası bulunan paydaşlardan herhangi birinin halefi konumunda bulunup bulunmadığının belirlenmediği ve doğrultuda tarafların paylarının fiili istifade sözleşmesinin eki olan haritada gösterilen hangi bölüme isabet ettiğinin saptanmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, öncelikle davaya konu 249 nolu parselin tapuya ilk tescilinden itibaren tüm maliklerini ve el değiştirmelerini gösterir tedavüllü tapu kaydı ile taşınmaz ifraz görmüş ise gittiği tüm tapu kayıtlarının ve dayanaklarının ilgili tapu müdürlüğünden, taşınmazla ilgili ... Noterliğince düzenlenen 14.12.2004 tarihli fiili istifade sözleşmesinin tam metni ile eki olan haritaların ilgili noterlikten veya tapu müdürlüğünden getirtilerek evrak arasına eklenmesi, ondan sonra mahallinde konusunda uzman, özellikle aralarında Harita Mühendisinin de yeraldığı bilirkişi heyeti ile birlikte keşif yapılarak yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda bilirkişilerden rapor alınarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün belirtilen nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.