20. Hukuk Dairesi 2015/12588 E. , 2016/893 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki davada Ankara 20. Asliye Hukuk ve Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, apartman yönetiminin sorumluluğunda olan giderin tıkanması nedeniyle davacı şirketine sigortalı bulunan daireyi pis suyun basması ve dairenin hasar görmesi sonucu sigortalıya ödenen hasar bedelinin davalıdan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın sigorta sözleşmesinden kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
Asliye Ticaret Mahkemesi ise, uyuşmazlığın, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın zarara sebebiyet veren davalıdan rücuan tahsili isteminden kaynaklandığı, davalının tacir olmadığı gibi, sigortacının sorumlu kişi aleyhine açtığı davanın sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Somut olayda uyuşmazlık 6102 sayılı TTK"nın 1472. maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın haksız fiile ( giderin tıkanması nedeniyle daireyi pis suyun basmasına) sebebiyet veren davalı apartman yönetiminden rücuan tahsili isteminden kaynaklanmaktadır.
TTK m. 1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK"nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz"î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E - 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 gün ve 1970/2 E - 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44. maddesine (TBK m. 52) de dayanabileceği; sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 gün ve 37 E.-9 K. sayılı kararına göre de "Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir."
Bu haliyle davacı ve davalı arasında sigorta ilişkisi bulunmadığı, uyuşmazlığın 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğmadığı, haksız fiile dayalı tazminat davası olduğu anlaşıldığından, davanın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK"nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 26/01/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.