14. Hukuk Dairesi 2014/8373 E. , 2015/516 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.12.2002 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalıların davacının maliki olduğu 181 ada 102 parsel sayılı taşınmazının içindeki özel suyunu borularla taşınmazlarına taşıdığını öne sürerek suya elatmanın önlenmesi ve kal istemiyle dava açmıştır.
Davalılar, dava konusu suda kadim kullanım hakkına sahip olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12.12.2011 tarihli 2011/15413-20337 sayılı ilamı ile özetle “Suların en az olduğu dönemde keşif yapılarak dava konusu suyun debisinin ölçüldükten sonra suyun genel su mu yoksa özel su mu olduğunun belirlenmesi, genel su olması halinde tarafların su ihtiyacına uygun bir su rejiminin kurulması gerektiğine” işaretle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; "Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman v.b.) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur.
Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu bir başka ifadeyle özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
Somut olayda; mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir. Bozmadan önceki 10.11.2003 havale tarihli jeoloji bilirkişisi Selami Türkileri tarafından hazırlanan raporda dava konusu suyun özel su hükmünde olduğu belirtildiği halde hükme esasa alınan su konusunda uzman olmayan inşaat bilirkişisi Özgür Kişi tarafından düzenlenen 26.12.2013 ve 30.09.2010 havale tarihli ek raporlarında dava konusu suyun genel su hükmünde olduğu belirtilerek su rejiminin kurulmuş olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece suların en az olduğu dönemde jeoloji, fen ve ziraat bilirkişi eşliğinde yeniden keşif yapılarak dava konusu suyun debisi ölçülerek özel kaynak suyu mu yoksa genel su mu olduğu duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli, genel su olduğu sonucuna varılırsa tarafların suya olan ihtiyaçları belirlenmeli, davacının ihtiyacından fazla suyunun olduğunun anlaşılması durumunda davalıların da bu genel sudan yararlanmasını sağlayacak infaza elverişli su rejimi kurulmalıdır.
Değinilen yönler gözetilmeden, su konusunda uzman olmayan inşaat bilirkişiden alınan rapor esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.01.2015 oybirliği ile karar verildi.