16. Hukuk Dairesi 2015/17234 E. , 2016/1673 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın bozulmasına ilişkin yukarıda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi ... tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 652 ada 2 parsel sayılı 193.627,90 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu gerekçesiyle boz ve hali niteliğiyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ..., satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın bir bölümü hakkında dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 34.500,00 metrekarelik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmekle davalı ... vekili tarafından temyiz edilen hüküm, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 18.11.2013 tarih ve 2013/11700-16832 sayılı ilamı ile bozulmuş, bu kez davacı vekili karar düzeltme yoluna başvurmuştur.
Yargıtay bozma ilamında her ne kadar; “dava konusu taşınmazın meradan açılan yer olduğu ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilmişse de dosyanın tetkikinden dava konusu taşınmaz hakkında mera araştırmasının yapılmadığı anlaşılmış ve bu yönde bir araştırma yapılmadan yazılı şekilde kesin nitelikte bozma kararı verilmesinin isabetsiz olduğu sonucuna varılmıştır. Uyuşmazlığa ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14.11.2012 tarih 2012/7-485-788 E-K sayılı kararında “Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kullanmak üzere, yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına karşın kadimden beri (öncesi belli olmayan bir zamandan beri), ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanıla gelen ve hak sahiplerinin mevcut intifa hakları dışında üzerinde fiilî ve hukukî tasarruflarda bulunamadıkları arazi parçasıdır. Bir yerin mera sayılabilmesi için bu amaçla bir köy veya kasabaya tahsis edilmesi gerekir. Bir tahsis bulunmadığı takdirde, kadimden beri o yerin mera olarak kullanıla gelmiş olması gerekir. Mera hangi köy veya kasabaya tahsis edilmiş veya hangi köy veya kasaba kadimden beri o yeri mera olarak kullanıyorsa, ancak o köy veya kasabaların ahalisi meradan istifade edebilirler; başkalarının meradan faydalanma hakkı yoktur. Mera olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri mera olarak kullanıla gelen yerler alınıp satılamaz, üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilerek koru, bağ ve bahçe tesis edilemez. Meraların sınırlarının daraltılıp genişletilmesi ve zaman aşımı ile özel mülkiyete geçirilmesi mümkün değildir. Meraların vasfı değiştirilemez ve ziraat arazisi haline getirilemez. Bir yerin mera olarak kabulü için sadece o yerin tabiî özellikleri itibariyle, hayvan otlatılmaya müsait olması yetmez, aynı zamanda hukukî bir unsurun da buna eklenmesi gerekir. Bu hukukî unsur tahsis ve kadimden beri kullanmadır. Bir yere hukuken mera vasfını verebilmek için iki unsurdan birinin bulunması gerekir (Cin,Halil:Türk Hukukunda Mera Yaylak ve Kışlaklar, 2.Bası, Ankara 1980, sahife:37 vd.). Bu unsurlardan ilki olan tahsis, bir devlet malını umumun faydalanmasına veya herhangi bir kamu hizmetine arzetmek, bağlamak demektir. Yani, tahsis devletin hususi emlâkine dahil olan bir malı, kamu emlâki kategorisine sokan bir idarî tasarruftur. Tahsis hususî malı, kamu emlâki haline getirebileceği gibi, bir kamu malını, bir kamu hizmetinden başka bir kamu hizmetine de nakledebilir. Meralar bahse konu olunca, tahsis devlete ait olan bir arazinin, bir köy veya kasaba ahalisinin ihtiyaçlarını karşılamak için süresiz ve şartsız olarak terk edilmesi demektir. Mera olarak tahsis edilen arazi üzerinde artık devlet mülkiyet ve tasarruf hakkını kullanamaz. Devlet mera olarak tahsis edilen arazi üzerinde sadece bir kontrol ve muhafaza hakkı sahibidir. Kadimden beri kullanma ise ikinci hukuki unsurdur. Kadim, başlangıcı bilinemeyecek kadar eski olan demektir. Süresi ne kadar uzun olursa olsun, başlangıcı bilinen kullanma veya intifa kadim sayılmaz. Bu sebeple, bir taşınmazın mera olarak kullanılmaya başlandığını belli bir tarihe bağlamak mümkünse, kadim mera olduğundan bahsedilemez. Bir tahsis belgesi ile mera olduğu ispat edilemeyen yer, ilgili köy veya şehir ahalisi tarafından kadimden beri mera olarak kullanılmakta ise ve bu husus ispat edilebilirse, mera iddiası kabul edilecektir. Burada ispat edilecek olan husus, kadimden beri bir tahsisin mevcut olduğu değil, davalı veya davacı köy veya kasaba ahalisinin o yeri mera olarak kadimden beri kullanmakta oldukları vakıasıdır (Cin,Halil:...e, sahife:37,38), (HGK"nun 30.10.1991 gün ve 1991/8-427 E., 1991/544 K.; 3.5.1995 gün ve 1995/17-149 E., 1995/502 K.; 17.12.2003 gün ve 2003/8-742 E., 2003/775 K.; 10.05.2006 gün ve 2006/8-240 E., 2006/292 K. sayılı ilamları)” denilmiştir.
Somut olayda, çekişmeli taşınmazın mera olup olmadığı yukarıda belirtilen usule uygun olarak belirlenmemiştir. Davacı tarafın 20 yılı aşkın süredir zilyetliğinde bulunduğu anlaşılan çekişmeli taşınmazın yer aldığı bölgede tahsisli mera bulunup bulunmadığı ilgili mercilerden sorulmamış, çekişmeli taşınmaza komşu taşınmazların dayanağı olan kayıtlardan uygulamada yararlanılmamış ayrıca uyuşmazlığın çözümüne ilişkin uzman bilirkişilerden de rapor alınması gerektiği düşünülmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilemez. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgeye ait mera tahsis kayıtlarının olup olmadığı İl ve İlçe Özel İdare Müdürlükleri ile İl ve İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulmalı, varsa tahsisli mera kayıtları ile haritaları, dava konusu yere ilişkin kadastral pafta örneği, memleket haritası (1/25000 ve 1/5000 ölçekli haritalar), 1/5000 ölçekli Standart Topoğrafik Fotogrametrik harita ile imar-ihya öncesi ve sonrası evreleri kapsayacak şekilde beşer yıllık üç ayrı evreye ait hava fotoğraflarıyla stereoskopik inceleme için model oluşturacak ardışık ve bindirmeli iki hava fotoğrafı ve varsa en eski uydu fotoğrafları getirtilmeli, daha sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan, komşu köylerde (mahallelerde) ikamet eden şahıslar arasından seçilecek 3 kişilik yerel bilirkişi kurulu, aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları, tespit bilirkişileri, 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu ve jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi huzuruyla keşif icra edilmelidir. Keşif sırasında varsa mera tahsis kayıtları teknik bilirkişi aracılığı ile zemine uygulanıp çekişmeli taşınmazın bu kayıtlar kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmeli, mera tahsis kayıtları yoksa ya da taşınmaz bu kayıtlar dışında kalıyorsa komşu köylerden seçilecek mahalli bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmazın öncesinin ne olduğu, kim tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, zilyetliğin kimden kime ve nasıl geçtiği, çekişmeli taşınmazın öncesinin kadim mera olup olmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, bu kapsamda özellikle dava konusu taşınmaz bölümüne sınır olan komşu 652 ada 25 parsel sayılı taşınmazın dayanağı olan tapu kaydındaki mera sınırının neresi olduğu, yine bu ve diğer komşu taşınmazların dayanağı olan kayıtlardaki tepe sınırının neresi olduğu ve “tepe” ile yörede neyin kastedildiği, bu kayıtların dava konusu taşınmaz yönünü ne okuduğu kesin olarak belirlenmeli, kadastro tutanağındaki tespitlerle keşifteki beyanların çelişmesi halinde tespit bilirkişileri dinlenilerek, yargılama boyunca dinlenen bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde ise yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeye çalışılmalı, taşınmazın görüntüsü ve komşu taşınmazlar ile arasında ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı hususlarındaki hakim gözlemi keşif tutanağına yansıtılmalı, keşfe katılacak ziraatçi bilirkişi kurulundan; çekişmeli taşınmazın tarımsal niteliğini bildiren, zilyetlikle edinilebilecek kültür arazisi olup olmadığını açıklayan, çekişmeli taşınmaz bölümü ile aynı taşınmazın davaya konu edilmeyen bölümleri ve diğer komşu parsellerle karşılaştırma yapan ve aralarında ayrıcı unsur bulunup bulunmadığı hususlarını ele alan ve gerektiğinde çekişmeli taşınmazın değişik yönlerden çekilecek fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, uzman fen bilirkişisinden ise keşif ve uygulamaları izleyip denetlemeye olanak verir ayrıntılı rapor alınarak çekişmeli taşınmazın imar-ihya öncesi niteliği ile imar-ihyanın hangi tarihte başlayıp, hangi tarihte tamamlandığı, zilyetliğin başlangıcı ve sürdürülüş biçimi kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Belirtilen ilkelere aykırı şekilde yetersiz araştırma ve inceleme ile karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi aynı ilkeler doğrultusunda yapılmış bir araştırma bulunmadığı halde davanın doğrudan reddine karar verilmesi gerektiğine dair bozma ilamı da isabetsizdir. Davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının açıklanan bu nedenlerle kabulü ile Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 18.11.2013 tarih ve 2013/11700-16832 sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına ve yerel mahkemenin kararının açıklanan nedenlerle değiştirilerek BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının talep halinde düzeltme isteminde bulunana iadesine, 23.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.