11. Ceza Dairesi 2012/27827 E. , 2014/12606 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat
Sanıklara atılı her iki suçtan Ziraat Bankası doğrudan zarar görmediğinden davaya katılmaya ve temyize hakkı bulunmadığından reddi gerektiği yönündeki ..."un karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verilerek yapılan incelemede;
I- "Resmi belgede sahtecilik" suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı dosya içeriğine uygun şekilde gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,
II- "Nitelikli dolandırıcılık" suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanıklara yüklenen “nitelikli dolandırıcılık” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suçun işlendiği tarihten, temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususta aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan sanıklar hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca istem gibi DÜŞÜRÜLMESİNE, 25.06.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Sahtecilik suçları 765 sayılı TCK’nda olduğu gibi 5237 sayılı TCK’nda da kamu güvenine karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Bu suçlarla korunmak istenen hukuksal yarar, kamu güvenidir. Belgede sahtecilik suçunun maddi konusu belgedir. Belgenin gerçekliğine ilişkin toplumda oluşan güvene “kamu güveni” denilmektedir. Belgenin ceza hukuku koruması altına girmesinde kamu güveninin ve kanıt niteliğinin korunması ve hakların zarar görmesi tehlikesinin doğması gibi birden fazla nedeni bulunmakla birlikte, kamu güveninin korunmasına ilişkin yarar öncelik taşımaktadır. Dolayısıyla sahtecilik suçlarında korunmak istenen hukuksal yararın kamu güveni olduğu, öğretide baskın görüştür. (Yorumlu Uygulamalı TCK (2010), Yaşar/Gökcan/Artuç, Cilt IV, s. 5619, Savaş, Mollamahmutoğlu, TCK’nun Yorumu, 1995, Cilt 3, s. 2868, Gökçen, Belgede Sahtecilik Suçları, 2010, s. 95 v.d.) Gerek 765 TCK gerekse 5237 sayılı TCK’ döneminde Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.
Ceza Genel Kurulu’nun (15.7.2008, 2008/95-195) kararlarında belirtildiği gibi, gerek 5271 sayılı Yasada, gerekse 1412 sayılı Yasada, müdahaleye yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” koşulu aranmış, ancak “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığından öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “malen sorumlu olan” kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir. Mağdur; dar anlamda suçtan zarar gören, suçun maddi unsuruna muhatap olan ve bu nedenle suçla korunan hukuki yararı zedelenen kişiyi ifade etmektedir. (Öztürk-Erdem, Ceza Muhakemesi Hukuku s. 317 vd.; Özbek, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 235)
Ancak sahtecilik (ve/veya dolandırıcılık) suçlarından dolayı zarar gören, haksızlığa uğrayan kimseler varsa, bir başka ifadeyle, suçun maddi unsurunun hedef aldığı kişiler varsa bunlar davaya katılabilirler. Örneğin; sahte vekaletname ile malları devredilen, parası alınan, sahte bir çek veya bono ile hakkında takip başlatılan kimseler suçtan doğrudan doğruya zarar gördüklerinden açılan kamu davasına katılabilirler. Aynı şekilde sahte fatura, mülkiyet belgesi veya gümrük giriş beyannameleriyle yurda mal ithal edildiğinde gümrük idaresi, sahte belgelerle bankadan kredi alınması veya kredi kartı çıkarılarak kullanılmasında ilgili banka davaya katılabilir. Ancak sahte belgenin kendilerine sunulmasına (kendileri vasıta kılınmasına) rağmen başkaları zarara uğratılmışsa belgesi sahte düzenlen veya aracı kılınan kurum ve kuruluşların kamu davasına katılması uygulamada kabul edilmemektedir. Örnek olarak seçilen ve aşağıda yer verilen kararlarda görüleceği gibi dairemizin uygulaması da bu yöndedir:
Sanığın, sahte noter vekaletnamesi ile, müşteki annesinin Ziraat Bankası Şubesindeki hesabından para çekmesi eylemi nedeniyle dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından açılan davada verilen beraat kararını, müdahil ziraat bankasının temyiz etmesi üzerine “Sanığın müşteki ..."a karşı işlediği "resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık" suçlarından doğrudan doğruya zarar görmediği anlaşılan şikayetçi Ziraat Bankası A.Ş"nin davaya katılma hakkı bulunmadığı,” (13.07.2012, 2009/9820 E., 2012/13878 K.)
Şirket sahibi ve müdürü olan sanıkların, …Bankası"nın internet sitesine girerek aynı bankanın … Şubesinde hesap sahibi olan … Şti."nin hesabındaki fonları internet üzerinden yaptıkları işlem ile kendi şirketlerine ait aynı bankanın …Şubesindeki hesaplara aktararak çekmeleri eylemi nedeniyle bilişim sistemi kullanarak haksız yarar sağlama suçundan açılan kamu davasında… “suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen şikâyetçi Garanti Bankası A.Ş’nin kamu davasına katılma hakkı bulunmadığı ve usulsüz verildiğinden dolayı hukuken geçersiz olan katılma kararının hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceği” (28.02.2012, 2009/15835 E., 2012/2381 K.)
Yakınıcı … Bankasının ... Şubesi nezdindeki … Şirketinin …hesabından keşide edilmiş gözüken … keşide tarihli çekin sanık tarafından … ... Şubesine ibraz edilerek bedelinin tahsil edilmek istendiği olayda, resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılığa teşebbüs suçlarından şikayetçi Bankanın doğrudan doğruya zarar görmediği halde usulsüz olarak verilen ve hukuken geçerliliği bulunmayan katılma kararının hükmü temyiz etme yetkisi vermeyeceği, (19.04.2012, 2009/4126 E., 2012/6316 K.)
“Sanığın teyzesine SSK tarafından daha önce bağlanan aylığı, teyzesi 11.02.2007 tarihinde öldüğü halde ATM"den çekmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddiası ile açılan davada doğrudan doğruya zarar görmeyen şikayetçi Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü adına vekilinin kamu davasına katılma hakkı bulunmadığı ve .. hükmü temyiz etme yetkisi vermeyeceği…” (24.01.2011, 2010/13899 E., 2011/312 K.)
Kamu güvenine veya güvenliğine ilişkin eylemler hakkında açılan davalarda kanuna, hukuka aykırı kararların verilmesi, suç teşkil eden eylemlerle ilgili beraat kararlarının verilmesi mümkündür. Ancak kamu hukukunun savunucusu ve temsilcileri olan Cumhuriyet savcıları, kamu davası açıp yürütmekle yükümlü oldukları gibi, kamu adına yasa yollarına da başvurabilirler.
Dairemizce, suçtan zarar gördüklerinden bankaların müdahilliğinin ve temyizinin kabul edildiği haller de mevcuttur. Örneğin tamamen sahte kredi kartı veya banka kartı üretilmiesi ve/veya kullanılmasında, sahte belgelerle kredi hesabı açılarak kredi alınmasında, sahte belgelerle çek hesabı açılmasında ilgili bankaların suçtan doğrudan zarar gördükleri kabul edilmektedir. Hatta son zamanlarda, aşağıda yer verilen kararlarda görüldüğü gibi, sahte belgelerle çek hesabı açılması olaylarında da bankaların temyizleri reddedilmiştir:
“açılan davaların; sahte belgelerle bankalarda açılan hesaplardan alınan çek yapraklarının doldurularak ya da doldurulmak üzere 3. kişilere verilerek piyasaya sürülmesi eylemlerine ilişkin olduğu cihetle, iddianamelerde anlatılan eylemlerden şikayetçi Türkiye Vakıflar Bankası TAO doğrudan doğruya zarar görmediğinden kamu davasına katılma hakkı bulunmayıp, hukuken geçersiz olan müdahale kararı hükmü temyiz etme hak ve yetkisi vermeyeceği,” (31.03.2014, 2012/16493 E., 2014/6080 K.)
Sanığın sahte belgelerle bankadan çek hesabı açtırmak suretiyle almış olduğu çeki tedavüle koyması eyleminden dolayı sanık hakkında "dolandırıcılık" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından hüküm kurulduğu, bu haliyle dolandırıcılık suçundan kimlik bilgileri kullanılan gerçek kişiler ile çek verilerek mal alınan kişilerin doğrudan zarar gördükleri, katılan bankanın doğrudan doğruya zarar görmediği,” (03.02.2014, 2012/25894 E, 2014/1591 K.)
Benzer konuda Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin kararları da bu yöndedir (15. CD., 12.06.2014, 2014/2581 E.,2014/11836 K., 12.06.2014, 2014/1241 E., 2014/11871 K., 11.06.2014, 2014/7463 E., 2014/11795 K.)
Yukarıda yer verilen kararlara konu olaylarda olduğu gibi somut olayda da;... adlı şahsın çek koçanın çalınması sonrasında, bu çeklerden bazılarını alışverişleri karşılığında ciro silsilesi ile alıp kullandıkları, en son sanık ...’ın çeki, alışveriş karşılığı...’dan alıp, ... Ziraat Bankası şubesine ibraz ederek bedelini tahsil ettiği, böylece "dolandırıcılık" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarını işledikleri iddia edilen sanıklar hakkında açılan davada, çekin sanıklar tarafından sahte olduğu bilinerek kullanıldığına, bu sanıklar tarafından üzerinde sahtecilik yapıldığına ya da çeklerin sahte olduğu bilinerek başkasının zararına olacak şekilde kendilerine haksız çıkar sağlandığına dair delil bulunmadığından beraatlerine karar verilmiştir. Çek koçanı çalınan ..., bankaya ödemeden men talimatı vermesine ve bu talimatın banka kayıtlarına işlenmesine rağmen, banka görevlilerinin ihmali veya hatası sonucu, çek bedeli, sanık ...’a ödenmiştir. Banka bu işlem nedeniyle şube müdürü hakkında soruşturma da yapmıştır.
Görüldüğü gibi, suçun doğrudan doğruya gerçek mağduru, hesap sahibi gerçek kişiler olup doğrudan doğruya bankanın malvarlığına yönelik eylem bulunmamaktadır. Banka görevlilerinin gerekli özen ve dikkati göstermemeleri sonucu hukuken sorumlu olması ve hesap sahiplerinin zararını tazmin yükümlülüğünde olmaları, dolaylı zarar niteliğindedir. Dolaylı zarar ise, ceza davasına katılma hakkı vermez.
Bu tespit ve açıklamalar ışığında, Ziraat Bankası’nın suçtan doğrudan zararı bulunmadığı ve kamu davasına katılmaya hakkının olmadığı, yasaya aykırı biçimde verilen katılma kararının da hükmü temyiz etme yetkisi vermeyeceğinden, katılan vekilinin temyiz talebinin reddedilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.