17. Hukuk Dairesi 2014/16006 E. , 2017/283 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; olay tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresinde olan ... plaka sayılı aracı ile seyir halinde iken ... plaka sayılı araç ile çarpıştığı, kaza neticesinde müvekkilinin yaralandığını, karşı tarafın aracı olan ... plaka sayılı aracın davalı ... şirketi nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigorta olduğu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili; talebini 20.458,84 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 20.458,84 TL"nin (1.789,20 TL iş görmezlik, 18.669,64 TL si kalıcı maluliyet olmak üzere, sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile mahtut olarak) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bir aylık asgari ücretin 30"a bölünmesi suretiyle asgari ücretin günlük net miktarı bulunmuş, bu rakamın da 365 ile çarpılması suretiyle yıllık gelir bulunmuş ve bu rakam üzerinden hesaplama yapılmıştır. Oysa malum olunduğu üzere, bir aylık asgari ücretin miktarı ayın kaç gün çektiğine göre değişmemekte olup, 28 gün çeken ayda da 31 gün çeken ayda da çalışana aynı miktarda aylık ödeme yapılmakta, ancak çalışmanın bir ayın altında kalması halinde günlük ücretin bulunması suretiyle hesaplama yapılması gerekmektedir. Hal böyle iken bilirkişi tarafından her yıl için fazladan hesaplama yapılmış olması doğru görülmemiş, bozma sebebi yapılmıştır.
3-Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemini olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresi, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu Dairemiz ve Yargıtay"ın yerleşik uygulaması ile benimsenmiştir.
Somut olayda maddi tazminatın belirlenmesinde mahkemece hükmüne esas alınan hesap raporunda davacının pasif devre zararının asgari ücretle yapıldığı görülmektedir. İş göremezlik tazminatının hesabında pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararının asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulünün gerektiği Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda sigortalının pasif devre zararının da oluşacağının kabulü ile pasif devre zararının hesaplanmasında asgari ücretin esas alınması yerindedir.
Bununla birlikte 01.01.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5615 sayılı Yasanın 2. maddesiyle değişik 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Asgari geçim indirimi başlıklı 32. maddesi “Ücretin gerçek usûlde vergilendirilmesinde asgarî geçim indirimi uygulanır. Asgarî geçim indirimi; ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin yıllık brüt tutarının; mükellefin kendisi için %50’si, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için %10’u, çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere; ilk iki çocuk için %7,5 diğer çocuklar için %5’idir. Gelirin kısmi döneme ait olması halinde, ay kesirleri tam ay sayılmak suretiyle bu süreye isabet eden
indirim tutarları esas alınır. Asgarî geçim indirimi, bu fıkraya göre belirlenen tutar ile 103 üncü maddedeki gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine uygulanan oranın çarpılmasıyla bulunan tutarın, hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanır. Mahsup edilecek kısmın fazla olması halinde iade yapılmaz" hükmünü içermektedir.
Bu bakımdan, pasif devrede herhangi bir işte çalışılmasa bile, salt yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin ekonomik bir değer taşıması nedeniyle bundan yoksun kalan hak sahipleri bakımından bir zarar oluşacağı ve bu zararın karşılanması amacıyla pasif devre zararının hesaplanması gerektiği, bu zararın hesaplanması sırasında esas alınması gereken ücretin asgari ücret olduğu Dairemizin ve Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer bir deyişle pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Bu duruma göre ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif devre zararının hesaplanması sırasında dikkate alınamayacağı açıktır. Bu duruma göre asgari geçim indiriminin dikkate alınmak suretiyle belirlenen ücretle pasif devre destek zararını hesaplayan bilirkişi raporunun hükme esas alınması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 19/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.