1. Hukuk Dairesi 2014/5219 E. , 2015/5569 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın,kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. .."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava; vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil mümkün olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece; tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, davalılardan ... yönünden bedelin tazmini isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davaya konu kat irtifakı kurulu, 4114 parsel sayılı taşınmazda yer alan mesken vasfındaki, 8 nolu bağımsız bölümde dava dışı kişilerle paydaş olduğunu, taşınmazdaki ¼ payının davalı ...’ya 27.500,00 TL bedelle satışı konusunda diğer davalı ...’yu, ... Noterliğinde düzenlenen, 28.02.2011 tarih, ... yevmiyeli, özel vekâletname ile vekil kıldığını, vekil ... ile ...’nun baba oğul olduklarını, satıştan haberdar edilmediği gibi satış bedelinin de kendisine ödenmediğini, resmi akitte gösterilen değerin de düşük gösterildiğini, vekilin vekâlet görevini kötüye kullanarak taşınmazdaki payını diğer davalıya bedelsiz devrettiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde tazminat isteğinde bulunmuştur.
Davalılar vekili; çekişmeye konu 4114 parsel sayılı taşınmazda, davacının mirasbırakanı ...’ın kayden malik olduğunu, kat irtifakı kurulu taşınmaz üzerinde 46 bağımsız bölüm olup her bir bağımsız bölümün 1995 tarihinden itibaren satış, kira ve vergi ödemelerinin ...’ın yetkilendirmesi üzerine babası ... tarafından yerine getirildiğini, babası ...’nun 16 yıllık özverili emeği karşısında, 46 bağımsız bölümden biri olan 8 nolu daireyi ...’ya devretmeyi teklif ettiğini, ancak ...’ın sağlığında bu temliki gerçekleştiremediğini, murisin ölümünden sonra eşi olan mirasçılardan ...’ın ¼ payını bedelsiz, ...’ın ¼ payını 5.000,00 TL bedel karşılığında devrettiğini, davacının da ¼ payını 8.000,00 TL. bedel karşılığında temliki konusunda ...’yu vekil kıldığını, vekâletnamenin düzenlenmesi ile birlikte bedelin ödendiğini ve resmi akdin daha sonra yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; tapu iptal ve tescil isteğinin reddine; davalı vekil ... bakımından bedelin tazmini isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözönünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkûm edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; dava konusu kat irtifakı kurulu 4114 parsel sayılı taşınmaz ... adına kayıtlı iken ölümü ile mirasçıları olan davacı ve dava dışı ..., ..., ...’a intikal ettiği, davacı ve dava dışı ... ve ...’in paylarını davalılardan ...’ya temlik ettikleri, halen taşınmazda davalı ... (3/4 pay) ile dava dışı ...’ın (1/4 pay ) paydaş oldukları, davacı ... ile dava dışı ...’ın ¼’er paylarını, 23.06.2011 tarihli satış akdi ile davalı ...’ya temlik ettikleri, davacının resim akitte, 28.02.2011 tarihli vekâletname ile vekil kıldığı ... tarafından temsil edildiği, vekâletnamede 8 nolu bağımsız bölümdeki ¼ payın, ...’ya satışı konusunda yetki verildiği, davacı tarafın vekil kılınan ...’nun her bir payı 13.500,00 TL bedelle, babası olan diğer davalıya 23.06.2011 tarihli, satış akdi ile temlik ettiği, daha sonra davacının vekil ...’yu 27.06.2011 tarihinde azlettiği ve 29.08.2011 tarihli ... Noterliğinde düzenlenen ihtarname ile çekişmeli taşınmazdaki payının 27.500,00 TL bedelle satılması konusunda yetkilendirildiği halde satışın bedelsiz yapıldığı ve akitteki değerin, gerçek değerinin altında gösterildiğini tebliğden itibaren 7 gün içerisinde bedelin ödenmesi konusunda bildirimde bulunduğu, mahkemece uzman bilirkişiler aracılığı ile yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda satış tarihi itibariyle davacının ¼ payının değerinin 21.250,00 TL olduğunun saptandığı, davalı tarafın bedelin ödendiğini kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ve belirtilen olgular somut olayla birlikte değerlendirildiğinde; vekil ... ile babası olan diğer davalı ...’nun el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları, diğer bir söyleyişle vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı açıktır.
Hâl böyle olunca; tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bedele hükmedilmesi doğru olmadığı gibi kabule göre de; vekil ile son kayıt maliki arasında el ve işbirliği bulunduğuna göre bedelden müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.