8. Hukuk Dairesi 2013/4996 E. , 2014/1324 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Batman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/11/2012
NUMARASI : 2011/257-2012/796
A.. Ö.. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Batman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 28.11.2012 gün ve 257/796 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, dava dilekçesinde; P. Köyü, 116 ada .. parsel sayılı taşınmazın atalarından kaldığını, 80-100 yıldır malik sıfatıyla zilyetliklerinde olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit edilerek tapuya tescil edildiğini açıklayarak uyuşmazlık konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı, 18.05.2011 tarihli oturumda taşınmazın dedesinden kaldığını, 28.12.2011 tarihli oturumda kardeşi A. Ö.’in adının dava dilekçesine yazım hatasından dolayı fazla olarak yazıldığını, taşınmazın dedesinden kaldığını, mirasçılar arasında taksim yapıldığını, taşınmazın payına düştüğünü, davayı tek başına açtığını, 28.03.2012 tarihli oturumda ise taşınmazın dedesinden babasına kaldığını, dedesi öldüğünde mirasçılar arasında taksim yapıldığını, babasına kaldığını, babası ölünce de kardeşleri ile aralarında bölüştüklerini, bu taşınmazın kendi payına düştüğünü beyan etmiştir.
Davalı Hazine vekili, cevap dilekçesinde; uyuşmazlık konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılması mümkün olmayan ve özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro öncesi kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal nedenlerine dayalı olarak TMK"nun 713/1 ve 996 maddeleri ile 3402 sayılı Yasa"nın 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, taşınmazın elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu ve bir mirasçının tek başına taşınmazın kendi adına tescili için dava açamayacağı benimsenerek davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı yargılama oturumlarında taşınmazın dedesinden mirasçılarına intikal ettiğini, mirasçılar arasında yapılan paylaşım sonucu taşınmazın babasının hissesine düştüğünü, babasının ölümünden sonra ise kardeşleri ile aralarında paylaşım yaptıklarını, bu taşınmazın da kendi payına isabet ettiğini açıklamış, dava dilekçesinde de yerel bilirkişi, tanık, vergi kayıtları ve sair delillere dayandığını beyan etmiştir. Dosya arasında bulunan nüfus kayıtlarına göre davacının babası olan Ö.. Ö..’in davacıdan başka mirasçıları da bulunmaktadır. Davacı, az önce belirtildiği gibi taşınmazın dedesinden intikal ettiğini yargılama oturumlarında açıklamıştır.
Bu nedenle, öncelikle davacının dedesi olan kök muris A.. Ö.. ile davacının babası Ö.. Ö..’in veraset belgesini alıp dosyaya sunması için davacıya süre ve imkan tanınması, dava konusu taşınmazın davacının dedesi Ali’den babası Ömer’e, Ömer’den de satış, bağış, terekenin paylaşımı veya miras payının devri suretiyle davacıya geçip geçmediğinin yapılacak keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, şayet bu yollardan biri ile davacıya intikal etmiş ise, davaya devam edilerek aşağıda belirtilecek eksikliklerin giderilmesi zorunludur. Dava konusu parselin satış, bağış veya terekenin paylaşımıyla ya da miras payının devri suretiyle davacıya intikal etmediğinin saptanması halinde ise, terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının üçüncü kişi durumunda bulunan Hazineye karşı tek başına aktif dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmadığından ve davacı sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunduğundan davanın bu nedenle önceki hükümde olduğu gibi reddine karar verilmelidir. Çünkü, TMK"nun 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Kök muris Ali"nin terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğuna ve davada bir tasarrufi işlem niteliğinde bulunduğuna, tasarrufi işlemlerde de oybirliği arandığına göre tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmaları zorunludur.
Davacı, yargılama oturumlarında taşınmazın taksim sonucu dedesinden babasına, babasından da kendisine intikal ettiğini açıkladığı ve dava dilekçesinde de yerel bilirkişi, tanık ve her türlü delile dayandığı halde, davacıya delil ve tanık listesini bildirmek üzere süre ve imkan tanınmamıştır. Zilyetlik 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesine göre yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille ispat edilebilecek maddi olgulardandır. Bu nedenle davacı tarafa tanık ve delillerini bildirmek üzere süre ve imkan tanınmalı, taşınmazın davacının dedesinden babasına, babasından da kendisine intikali konusunda bildirdiği deliller toplandıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Öte yandan, 12.12.2010 tarihinde verilen keşif ara kararı da yöntemine uygun bir biçimde verilmiş bir ara kararı olarak kabul edilemez. Keşif ara kararında mahalli bilirkişilere tebligat yapılarak, keşif mahallinde hazır bulunmalarının sağlanması için Hasankeyf İlçe Jandarma Komutanlığı"na yazı yazılmasına karar verilmiştir. HMK’nun 243, 244 ve 259. maddeleri gereğince mahkemece belirlenen yerel bilirkişiler ile tanıkların davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, gelmedikleri takdirde zabıta yoluyla keşif yerinde hazır bulundurulmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle bu konuda verilen ara kararı anılan Yasa hükümlerine aykırıdır.
Uyuşmazlık konusu taşınmaz 12.04.2004 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında tarıma elverişsiz olan Devlet’in hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu belirtilerek Hazine adına tespit edildiğine göre, komşu aynı ada 14, 15, 44, 53, 69 ve 70 parsel sayılı taşınmazlara ait kadastro tutanak ve ekleriyle kadastro çalışmaları sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları Tapu Müdürlükleri ile
Özel İdare Müdürlüğü’nden celp edilerek dosya arasına konulması, mahallinde yapılacak keşif sırasında komşu parsellere uygulanan varsa tapu kayıt örnekleri ile vergi kayıt örneklerinin yerel bilirkişi ve teknik bilirkişi aracılığıyla mahalline uygulanması, dava konusu taşınmaz yönünden ne olarak gösterdikleri üzerinde durulması, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın davacının dedesi olan kök muris Ali’den mirasçılarına intikal edip etmediği, mirasçıları arasında yapılan paylaşım sonucu davacının babası olan Ömer’in payına düşüp düşmediği, Ömer’in payına düşmüş ise, ölümünden sonra Ömer mirasçıları arasında yapılan paylaşım sonucu davacının payına düşüp düşmediği, davacı ile murisleri olan babası Ömer ve dedesi Ali’nin zilyetliğinin hangi tarihte başladığı sorularak açıklığa kavuşturulmalı, taşınmaz belirtilen şekilde davacının payına düşmediği takdirde elbirliği mülkiyetinde bir mirasçının üçüncü kişi durumunda bulunan Hazine’ye karşı tek başına taşınmazın kendi adına tescili için dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmadığından önceki yerel mahkeme kararında olduğu gibi davanın usulden reddine karar verilmeli, taşınmazın belirtilen şekillerden biriyle davacıya intikal ettiğinin belirlenmesi halinde zilyetlikle kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 28.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.