8. Hukuk Dairesi 2013/8469 E. , 2014/1322 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Söke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/11/2012
NUMARASI : 2012/113-2012/482
M.. Ö.. ile Hazine aralarındaki mülkiyetin tespiti davasının kabulüne dair Söke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 08.11.2012 gün ve 113/482 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde, 601 sayılı parselin davalı Hazine adına hükmen tespit ve tescil edildiğini, üzerinde bulunan 700 adet ağacın vekil edeni tarafından aşılandığını, diplerini açtığını, orman ve çalılıklardan temizlendiğini, böylece imar ve ihyasının yapıldığını açıklayarak söz konusu 700 adet ağacın vekil edenine ait olduğunun tespitine ve tapu kaydının beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu 601 sayılı parsel üzerinde bulunan zeytin ağaçlarından 700 adet zeytin ağacının davacı tarafından yetiştirildiğinin ve mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespiti ile bu hususun tapunun beyanlar hanesine şerh edilmesine karar verilmesi üzerine hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taşınmaz üzerinde bulunan zeytin ağaçlarının mülkiyetinin tespiti isteğine ilişkindir.
Uyuşmazlık konusu ... sayılı parsel, 11.06.1984 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında zeytinlik niteliğiyle Hatice ve O. Ö. ile F. Ö.adına tespit edilmiş, Hazine’nin Söke Kadastro Mahkemesi"nde açtığı kadastro tespitine itiraz davası sonucunda 06.10.1999 tarihinde kesinleşen 1994/27 Esas, 1997/42 Karar sayılı kararıyla 601 sayılı parselin Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ve kesinleşme tarihi esas alınarak zeytinlik niteliğiyle Hazine adına tapu kaydı oluşmuştur. Taşınmaz zeytinlik niteliğiyle belirlendiğine ve kadastro tutanağı bu şekilde kesinleştiğine göre kural olarak, taşınmaz üzerinde bulunan zeytin ağaçlarının kadastro tespitinden önce var olduğunun kabulü gerekir. Tüm zeytin ağaçlarının kadastro tespitinden önce mevcut olduğunun saptanması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. fıkrası gereğince hak düşürücü sürenin somut olayda değerlendirilmesi gerekir. Ne var ki keşifte dinlenen uzman bilirkişi ziraat mühendisi raporunda “… aşılanan en genç delicelerin 15-20 yaşında olduğunu..” açıklamıştır. Bu durum karşısında kadastro tespitinden önce var olan ve aşılanan zeytin ağaçları ile yetiştirmek suretiyle dikilen zeytin ağaçlarının ve aynı zamanda kadastro tespitinden sonra aynı biçimde yetiştirmek suretiyle dikilen zeytin ağaçlarının ve aşı yaşlarının belirlenmesi suretiyle sonuca ulaşılması mümkündür.
O halde Mahkemece yapılacak iş, kadastro tespitinden önce gerek aşılanma suretiyle imar ve ihya edilen ve gerekse dikilmek suretiyle oluşturulan zeytin ağaçlarının taşınmaz üzerinde bulunan mevcut zeytin ağaçları kapsamında sayısının ve yaşları ile aşı yaşlarının belirlenmesi ve bundan ayrı kadastro tespitinden sonra uzman ziraat mühendisinin yukarıda açıkladığı yaş grubu da gözetilerek yetiştirilmek suretiyle oluşturulan zeytin ağaçlarının sayısının uzman bilirkişi yada bilirkişiler aracılığıyla saptanması, kadastro tespitinden önce var olan gerek yetiştirilmek suretiyle ya da aşılanmak yoluyla mevcut zeytin ağaçları bakımından Kadastro Kanunun 12/3. fıkrasında hak düşürücü sürenin gözetilmesi, kadastro tespitinden sonra yetiştirilen zeytin ağaçları bakımından ise, 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanamayacağından davacıya ait olduğunu belirlenmesi halinde istek doğrultusunda bu tür zeytin ağaçları yönünden kabul kararı verilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda açıklandığı şekilde belirlenen zeytin ağaçlarının ve sayısının yalnızca tapu kütüğünün beyanlar hanesinde yazılması ile yetinilmesi yerine “şerhine” ibaresinin kullanılması doğru değildir.
Şayet, tüm zeytin ağaçları (deliceler) kadastro tespitinden önce var olup, ancak bir kısmı kadastro tespitinden sonra aşılanmak suretiyle mahsuldar hale getirilmiş ise söz konusu bu tür zeytin ağaçlarının da kadastrodan önce var olmuş olması düşünülerek bunlar açısından 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12.maddesinin değerlendirilmesi ve somut olayda kadastro parselinin hükmen kesinleştiği 06.10.1999 tarihinde davanın açıldığı 15.03.2012 tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle tümü açısından davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir.
Öte yandan, kesinleşen yukarıda esas ve karar numarası verilen Kadastro Mahkemesi"nin davalıları arasında yer alan F. Ö.davacının annesi ise ve yine H.Ö.’te davacının bir kısım taşınmazı ondan aldığı anlaşılan kişi ise, bunlar açısından 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 34. maddesi gereğince halefiyat kuralı uyarınca önceki hükmün kesin hüküm oluşturup oluşturulmadığı konusunun da Mahkemece değerlendirilmesi ve bu konudaki görüşünün ortaya konulması gerekir. (ilgili kadastro dosyası istenmelidir.)
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 28.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.