10. Hukuk Dairesi 2020/1130 E. , 2021/7153 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
I-İSTEM
Davacı adına bir dönem temsilciliği ve ortaklığı yapmış olduğu dava dışı Anadolu Fen Eğitim Hizmetleri A.Ş."nin prim ve vergi borçlarının tahsili için davacıya davaya konu 2017/010237, 2017/010236 ve 2017/010235 takip nolu ödeme emirlerinin gönderildiğini, dava dışı şirketin 670. Sayılı KHK ile 24/08/2016 tarihinde tüzel kişiliği sonlandırılarak mal varlığının maliye hazinesine geçmiş olduğunu bu nedenle bu borçların mevcut olan taşınmaz ve diğer mal varlığından tahsil edilmesi gerektiğini belirterek davaya konu ödeme emirlerinin iptalini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili; kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin mevzuata uygun olduğunu, davacının sorumlu olduğunu belirterek davanın reddi ile kurum lehine %10 haksız çıkma tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi tarafından, “...Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 80, 5510 sayılı Yasanın 88. ve 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35. maddesi olup buna göre prim borçlarının şirket temsilcisinden tahsil edilebilmesi için öncelikle borcun ait olduğu şirket veya kurumdan tahsili imkanının kalmamış olması gerekmekte olup her ne kadar dava dışı şirket 670 sayılı KHK ile hazineye devredilip Sgk borcun tahsili için icra yapılamasa da; şirketin mal varlığının olduğu anlaşılmış olup şirketten borcun tahsil edilme imkanı bulunduğundan, bu nedenle davalı kurumun öncelikle dava dışı şirketin mal varlığından borçlarını tahsil işlemi için gerekli işlemleri yapıp buna rağmen tahsil edilme imkanı kalmaması durumunda temsilcisi olan davacıdan tahsil yoluna gitmesi gerektiğinden davaya konu ödeme emirlerinden bu aşamada davacının sorumluluğu bulunmadığı ...” gerekçesiyle davanın kabulü ile;
-Davaya konu 2017/010237, 2017/010236 ve 2017/010235 takip nolu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir.
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde; kurum işlemlerinin yasal mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini, davacı aleyhine %10 haksız çıkma tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
B-BAM KARARI
Her ne kadar ilk derece mahkemesi tarafından ödeme emrine konu borcun öncelikle şirketten tahsil edilmesi gerektiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de; davacının borcun ait olduğu dönemlerde dava dışı şirketin yönetim kurulu başkanı olması nedeniyle 5510 sayılı Yasanın 88. maddesi gereğince şirketle birlikte kuruma karşı müşterek ve müteselsilen sorumluluğu bulunduğundan ve dava dışı şirketin KHK kapsamında kapatılma tarihininde, ödeme emirlerine konu son borç dönemi olan 2016/6. dönem prim borçlarının tahakkuk ve tediye tarihinden sonrasına ilişkin olması nedeniyle davacının ödeme emirlerine konu borçtan sorumlu olması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması yerinde görülmediğinden ...”gerekçesiyle davanın reddine
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, müvekkilinin bir dönem kanuni temsilcisi ve ortağı olduğu Anadolu Fen Eğitim Hizm. A.Ş.’’ nin 670 sayılı KHK ile tüzel kişiliği sonlanarak münfesih hale geldiğini, şirket aktifine kayıtlı 4 adet gayrimenkulün ödeme emirlerine konu borcu karşılayabilecek değerde olduğunu bu sebeple 670 sayılı KHK ’nın 5. maddesinin 5. bendi gereği hazineye devredilen kurum ve kuruluşların borçlarının ödenmesinin de Maliye Bakanlığı tarafından yapılacağı, bu kurum ve kuruluşların Hazineye devredilen varlıklarının elden çıkarılması suretiyle elde edilecek gelirden yapılması gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyizen bozulmasını talep etmektedir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanaklarından olan; 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesine göre ise, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.
Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere "üst düzeydeki yönetici" kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu"nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan kişilerin işveren ile birlikte müşterek sorumluluğu düşünülemez.
Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkânına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için her hangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil borçluluk alacaklıya, borçluların içinden ödeme gücü en yüksek olanı seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde; davaya konu 2017/010237, 2017/010236 ve 2017/010235 takip nolu ödeme emirleri ile dava dışı dava dışı Anadolu Fen Eğitim Hizmetleri A.Ş ‘nin 2014/5-2016/6 arası prim, işsizlik sigortası primi, damga vergisi borçlarına ilişkin takip yapıldığı, davacının dava dışı Anadolu Fen Eğitim Hizmetleri A.Ş "de 27.12.2005 tarihinden itibaren yönetim kurulu üyesi olduğu, sonrasındaki dönemlerde de aralıksız bu defa yönetim kurulu başkanı olarak seçildiği, en son olarak şirketin 04.08.2014 tarihli olağan genel kurul kararıyla 3 yıllığına yeniden yönetim kurulu başkanlığına seçildiği, İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliğinin Değ. İş: 2016/1315 sayılı dosyası üzerinden 11.02.2016 tarihinde, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu dava dışı şirketin de içinde olduğu 12 şirketin, ... adındaki terör örgütünün faaliyetlerine katılma, yardım etme faaliyetlerinde bulunmaları nedeniyle, şirketlerin yönetim organlarının yetkilerinin tümü ile devredildiği kayyımların atanmasına ve yönetim kurulunun atanan kayyımlarca oluşturulmasına karar verildiği, bu kararın 18.02.2016 tarihli ticaret sicili gazetesinde de ilan edildiği, anılan şirketin 670 sayılı KHK kapsamında 24.08.2016 tarihinde kaydının re"sen terkin edildiği, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünün yazısı üzerine, 13.12.2016 tarihinde sicil kaydının yeniden açılarak re"sen tescil edildiği bu defa, TMSF "nin 27.07.2017 tarihli yazısına istinaden sicil kaydı 29.08.2017 tarihinde yeniden re"sen terkin edildiği, düzenlenen ödeme emirlerinin davacıya 12.01.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davanın yasal 7 günlük sürede açıldığı anlaşılmakla, Mahkemece davaya konu ödeme emirlerinden, 2014/5- 2016/2 tarihleri arasındaki borç dönemleri yönünden davanın reddine karar verilmesi isabetli ise de; dava dışı prim borçlusu Anonim şirkete, 11.02.2016 tarihinde kayyım atanması karşısında, davacının şirketi temsil ve ilzam sıfat ve yetkisinin kayyıma devredilmesi, bu suretle üst düzey görevinin ifası mümkün olmadığından, ödeme emirlerine konu 2016/3 - 2016/6 tarihleri arasındaki borç dönemlerinden davacının sorumlu tutulması isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27.05.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.