10. Hukuk Dairesi 2016/11463 E. , 2018/10098 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesi 1. fıkrası ile “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş olup, 21. maddenin 4. fıkrası ise 3. kişilerin sorumluluğu" İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir." şeklinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmünde tanımlandığı üzere taşeron; bir işte ya da bir işin bölüm veya eklentilerinde asıl işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir. İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenlerde asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
İnceleme konusu davada; 25.08.2010 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine ödenen gelirin tahsilinin talep edildiği, mahkemece alınan 12.10.2015 tarihli kusur raporunda davalı ..."nun tekstil işiyle uğraştığı, müteveffanın yapmış olduğu iş olan sıva işini bilemeyeceği, iş sahibine talimat vermesinin beklenemeyeceği gerekçesiyle kusursuz olduğu, davalı ..."nın ise işçinin verilen talimatlara aykırı hareket etmiş olması nedeniyle kusurunun bulunmadığı, müteveffa işçinin verilen talimatlara aykırı hareket ettiği, yaşı, tecrübesi gereği tehlikeli bir bölgeye hareket ettiğini bilmesi gerektiği için tam kusurlu olduğunun belirtildiği, ilgili rapora itibar edilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davalı ... tarafından müteveffa işçi için 25.08.2010 tarihinde verilen işe giriş bildirgesi ile bağlayıcı olmamakla birlikte ... Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 27.09.2012 tarihinde verilen mahkumiyet kararı bir arada değerlendirilmeli, ... ile ... arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, işin ... tarafından anahtar teslimi olarak verilip verilmediği araştırılmalı, davalı ..."in işverenlik sıfatı olup olmadığı tespit edilmeli, işveren değilse 3. kişi olarak kusur izafe edilip edilemeyeceği irdelenmeli, davalı ... hakkında bağlayıcı olmamakla birlikte ... Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 27.09.2012 tarihinde verilen mahkumiyet kararı gözetilmeli ve işveren sıfatı ile kusur durumunun irdelenmesi ile sonuca göre yeniden kusur raporu alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.