3. Hukuk Dairesi 2016/16228 E. , 2017/5723 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların boşandıklarını, tarafların 3 müşterek çocuklarının bulunduğu,... velayetinin yapılan protokol gereğince müvekkiline verildiği, müvekkilinin ihtiyaçlarının artması nedeniyle çalışmaya başladığını, davalının iyi bir maaşla çalıştığını, boşanma sonrası müvekkilinin gelirlerinin yetersiz olması, küçük çocuklarının ihtiyaçlarının artması ve davalının hiçbir katkıda bulunmaması nedenleri ile müşterek çocukları ....için 250 TL...n 350 TL iştirak nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, T.M.K.’nun 182/2 maddesi uyarınca küçükler yararına kararın kesinleşmesinden itibaren küçük Şeyma Nur için aylık 125 TL, küçük Nisa Nur için aylık 125 TL iştirak nafakası takdiri ile küçüklerin ihtiyaçları için harcanmak üzere davalıdan alınarak velayet hakkı kendisine verilen davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, iştirak nafakası istemine ilişkindir.
1) TMK. 182/2.maddesine göre; "Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır".
Aynı Yasanın 328/1.maddesine göre de; "Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur" (TMK. 330/1).
İştirak nafakasının; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle takdiri gerekir.
Somut olayda; tarafların 23.05.2015 tarihine kesinleşen ilam ile boşandıkları, boşanma ilamında karşılıklı olarak istenmediğinden iştirak nafakasına hükmedilmemiştir. Dosyada bulunan davalının hizmet döküm cetvelinde 2015/1-10. aylar arası prime esas kazanç miktarı 2.359,81-2.939,49 TL olduğu görülmektedir.
Buna göre tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) tespit edilen gelir durumu, nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşı ve ihtiyaçları nazara alındığında, takdir edilen nafaka artış miktarının az olduğu açıktır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; müşterek çocukların yaşları, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, TMK"nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun bir nafakaya hükmetmek olmalıdır. Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2)Somut olayda hükmedilen iştirak nafakasının başlangıç tarihi kararın kesinleşmesinden itibaren olarak belirlenmiştir.
28/11/1956 tarih ve 15 E.-15 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. Buna göre, nafakaya dava tarihten itibaren hükmetmek gerekirken; nafakanın kararın kesinleşmesinden itibaren tahsiline yönelik hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
3)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9. maddesi gereğince; nafaka davalarında tespit olunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı vekâlet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş ücretten az olamaz.
Hal böyle olunca; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiğinden yargılamada kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu konuda bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci, ikinci, üçüncü bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.