17. Hukuk Dairesi 2014/14271 E. , 2017/77 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki sağlık sigortasından kaynaklanan rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı Generali Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalı ..."nın maliki, ..."ın sürücüsü olduğu ve ... Sigorta A.Ş. nezdinde zorunlu trafik sigortası ile sigortalı aracın, dava dışı üçüncü şahsa ait ve davacı şirket nezdinde 3S Grup Sağlık Sigorta Poliçesi Grup Sertifikası ile sigortalı dava dışı ..."ün kullandığı araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında ... "ün ağır şekilde yaralandığını, kazanın oluşumunda davalı sürücü ..."ın % 100 kusurlu olduğunu, kaza nedeniyle oluşan tedavi ve bakım giderlerinin ilgili kurumlara ödendiğini belirterek fazlaya ve yeni yapılacak ödemelere ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 110.044,26 TL"nın
muhtelif ödeme tarihlerinden itibaren avans faiziyle birlikte, davalı ... şirketi açısından dava tarihinden poliçe limiti ile sınırlı olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Sigorta A.Ş. vekili; mahkemenin yetkili ve görevli olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... Vekili; 6111 sayılı kanunun 59. Maddesi gereğince davanın kendisine değil, SGK"ya karşı açılması gerektiğini, ödenen tazminat içerisindeki bazı harcamaların lüks olduğunu ve talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ..."nın 10.07.2008 tarihinde ölmüş olduğunun anlaşılması üzerine mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılmış, buna rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Davacı vekili 28.04.2011 tarihli dilekçesi ile davalı ... Sigorta A.Ş. tarafından dava tarihinden sonra 15.10.2010 tarihinde 110.000 TL ödeme yapıldığını, bu davalıdan başkaca talepleri olmadığını belirterek ... Sigorta A.Ş. açısından davalarını atiye terkettiklerini, ancak diğer davalılar yönünden bakiye asıl alacak 44,26 TL ve faizi, davalı ... Sigorta A.Ş. açısından ödeme tarihinde kadar işlemiş faiz ve vekalet ücretine ilişkin taleplerinin devam ettiğini bildirmiştir.
Birleşen davada davacı vekili; fazlaya ve yeni yapılacak ödemelere ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 7.347,89-TL tazminatın 18.06.2010 tarihinden, 1.008,49-TL tazminatın 02.07.2010 tarihinden, 41,41-TL tazminatın 12.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ve dava masrafları ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl dava yönünden davalı ... aleyhine açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalı ... Sigorta AŞ aleyhine açılan davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... aleyhine açılan davanın 110.000.-TL"lik bölümünün konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, aşan 44,25 TL asıl alacak ve 4.289,48 TL işlemiş faizin davalı ..."dan tahsiline; birleşen davanın kabulü ile 8.397,79.-TL alacağın davalılardan müştereken ve
müteselsilen tahsiline, bu alacağın 7.347,89 TL"lik kısmına 18.06.2010, 41,41 TL"lik kısmına 12.07.2010 ve 1.008,49 TL"lik kısmına 02.07.2010 tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan avans faiz oranları uygulanmasına karar verilmiş; hüküm davacı vekili ve davalı ... Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı ... Sigorta A.Ş. vekilinin tüm ve davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, sağlık sigorta poliçesinden kaynaklanan tedavi ve bakım giderlerinin rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanun’da ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Esasen dava açarken davacının davalının bu ehliyet durumunu araştırması beklenir. Ne var ki davacının davalının ölü olduğunu bilmemesi kimi zaman hataya dayalı olabilir. Nitekim HMK’nun 124.maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” (HMK m. 30) ile bağdaşmaz.
Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır. (HGK 11.09.2013 tarih 2013/14-612 E. 2013/1297 K.)
Bütün bu açıklamalar karşısında somut olay ele alındığında; görevsiz mahkemedeki 28.04.2011 tarihli ve 20.03.2012 tarihli dilekçeleri ile davalı ..."nın ölü olması nedeniyle mirasçılarının davaya dahil edilmesi talebinde bulunmuş olup, dava tarihinde davalı ... ölü ise de talep tarihinde yürürlükte bulunan HMK"nın 124/3 maddesi gözetilerek mirasçıların davaya dahil edilip edilmeyeceği hususu üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... Sigorta A.Ş. vekilinin tüm ve davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 719,69 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı ... Sigorta AŞ"den alınmasına 16/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.