21. Hukuk Dairesi 2015/15899 E. , 2015/17539 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 11. İş Mahkemesi
TARİHİ : 06/12/2013
NUMARASI : 2012/321-2013/866
Davacının davalılar nezdinde çalıştığının tespiti ile ödenmeyen sigorta primlerinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, hizmet süresinin tespitine ilişkindir.
Mahkemece, dava dilekçesinde davalılar arasındaki hukukin ilişkinin niteliğinin ve talep edilen dönemlerin verilen kesin süre içerisinde açıklanmaması karşısında, davanın davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HMK 119. maddesinin 1. fıkrasında dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar bentler halinde sayılı olarak belirtilmiş olup, 2. fıkrasında da; 1. fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkimin davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre vereceği ve bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde davanın açılmamış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Yine HMK 31. madde, ""Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir."" hükmünü; düzenlemektedir.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak sigortalılıktan söz edilemez.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık beyanları değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.
Eldeki dava kamu düzenine ilişkin olup tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde; davacı tarafın dayandığı bir kısım delillerin mahkemece resen toplanması gerekir. Kurum kayıtlarına yargı gücüyle kolaylıkla ulaşılabileceği gözetilerek bunlar re"sen toplanmalı ve işe giriş bildirgeleri ve hizmet cetvelleri başta olmak üzere toplanan deliller üzerinde mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak iddia edilen çalışma olgusu araştırılmalı ve neticesinde davanın esası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davacı, 1972 yılında İstanbul Belediyesi Tanzim Satış Müdürlüğü ve Beden Terbiyesi müdürlüğü bünyesinde İnönü Stadyumunda çalıştığını beyan ederek hizmet süresinin tespitini ve ödenmeyen primlerinin tamamlanmasını talep etmiş olup, davalıların gerçekte hangisinin yanında çalışmış olduğu yapılacak yargılamada aydınlanacak olup, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davalılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin ve talep edilen dönemin dava dilekçesinde açıklanmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi hukuka ve hakkaniyete uygun değildir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 17.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.