8. Hukuk Dairesi 2017/9405 E. , 2019/1582 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... Ocaktan vekili, ... ilçesi 552 ada 11 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölüm üzerinde muvazaalı satışın iptali ile ½ hissenin davacı adına tescilini veya katılma alacağı talebinin kabulü ile şimdilik 10.000 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiş, 14.06.2016 tarihinde talebini 65.000 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı ... Ocaktan vekili, davalının evlilik birliği içindeki masraflar için kredi çektiğini, taşınmazın devrinin muvazaalı değil gerçek bir satış olduğunu, taşınmazın 90.000 TL bedelle alındığını, bu taşınmaz için davalının 50.000 TL kredi çektiğini, 40.000 TL de diğer davalı kardeşi ..."den borç aldığını, davacının hiçbir katkısının olmadığını, davalının kardeşinden aldığı borcu ödemekte sıkıntıya düşünce, taşınmazı kardeşine 90.000 TL bedelle sattığını, buna ilişkin dekontu da dosyaya sunduklarını açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ..."ye yönelik açılan davanın feragat nedeniyle reddine,diğer davalı ..."ye karşı açılan davanın kabulü ile 65.000 TL alacağın karar tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 Sayılı TMK"nin 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.
Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, taşınmazın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri mal varlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 24.05.2013 tarihinde evlenmiş, 18.08.2014 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden, evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202). Tasfiyeye konu 552 ada 11 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölüm, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 02.07.2013 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179).
Mahkemece, davaya konu taşınmazın keşif tarihindeki değeri olarak belirlenen 130.000 TL artık değer olarak kabul edilmiş ve bunun yarısı olan 65.000 TL"ye katılma alacağı olarak hükmedilmiş ise de , verilen karar dosya kapsamıyla örtüşmemektedir. Davaya konu taşınmazın 90.000 TL bedelle alındığının davalı tarafından beyan edildiği ve davacı tarafı da buna bir itirazının olmadığı, bunun 50.000 TL"sinin kredi çekilerek karşılandığının davalı tarafça iddia edildiği, dosyada mevcut banka kayıtlarına göre davalının 01.07.2013 tarihinde , dava konusu taşınmaz alınmadan bir gün önce, 50.000 TL tutarında 48 ay vadeli tüketici kredisi kullandığı, bunun 35 taksitinin boşanma dava tarihi sonrasına isabet ettiği, davacı tarafın bu konuda da açıkça bir itirazının bulunmadığı, kredinin çekildiği tarih ile taşınmazın edinim tarihi arasındaki yakınlık, davacının kredi kullanımına itiraz etmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, bu kredinin davaya konu taşınmazın edinilmesinde kullanıldığının kabul edilerek, yukarıda bahsedilen Dairenin ilke ve uygulamalarıne göre hesaplama yapılarak katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken, taşınmazın borcu yokmuş gibi, tasfiye tarihindeki değerinin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca, taşınmazın alım bedelinin kredi ile karşılanmayan 40.000 TL peşinat ile ilgili davalı tarafın savunmaları üzerinde de yeterince durulmamıştır. Davalı 02.11.2015 havale tarihli dilekçesinde, davaya konu taşınmazın 50.000 TL’sini kredi çekerek, 40.000 TL’sini de kardeşi ..."den borç almak suretiyle 90.000 TL"ye aldığını beyan etmiş, cevap dilekçesinde de taşınmazı aldığı ... isimli kişinin tanık olarak dinlenilmesini talep etmiştir. Buna göre mahkemece, davalı tarafa bildirdiği tanığın açık adres ve kimlik bilgilerini mahkemeye bildirmesi için kesin süre verilmesi, bu tanık dinlendikten sonra, peşinat olarak ödenen kısmın edinilmiş mal mı yoksa kişisel mal mı olduğu, dosya kapsamındaki diğer deliller de değerlendirilmek suretiyle, belirlenerek sonucuna göre yukarıda bahsedilen Daire ilke ve uygulamaları ile açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.