Esas No: 2014/1008
Karar No: 2014/5030
Karar Tarihi: 27.06.2014
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/1008 Esas 2014/5030 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Eskişehir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2012/657-2013/548
Taraflar arasındaki mülkiyetin tespiti ve tescili, yapılan imalatın ve bedelinin tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı kooperatifin üyesi olan müvekkiline dairesinin kaba inşaat halinde teslim edildiğini, dairenin içinin müvekkili tarafından yapıldığını ve müvekkilinin 2005 yılından bu yana dairesini kiraya vererek tasarrufta bulunduğunu, tüm borçlarını ödemesine rağmen davalının müvekkiline dairenin tapusunu vermediğini, davalı kooperatif borçlarından dolayı daire üzerine tapuda haciz konulduğunu, davalının borcu sebebiyle dairenin satılma olasılığının bulunduğunu, henüz ferdileşme tamamlanmadığından tapu iptal ve tescil talep etmenin mümkün bulunmadığını ileri sürerek, A Blok zemin kat 2 nolu dairenin davacıya aidiyetinin tespiti ile bu hususun tapuya şerhini, daireye yapılan imalatların bedelinin ve bu imalatların mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davacının 2008 yılından beri daireyi tasarrufu altında bulundurduğunu, dava konusu dairenin davacıya ait olduğu ve içerisindeki imalatların davacı tarafından yapıldığı hususuna itirazlarının olmadığını, önceki yönetimden kalan borçlar nedeniyle davacıya ait dairenin de içinde bulunduğu kooperatif adına kayıtlı dört daire üzerine haciz konulduğunu, kooperatif borçları ödendiğinde dava konusu dairenin davacı adına tapuda tescil işleminin yapılacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacının bu davadaki amacının davalı kooperatif tarafından kendisine verilen daire üzerinde davalı kooperatifin alacaklılarının cebri icra yapmalarını engellemek ve dairenin tescili imkânını sağlamak olduğu, dava konusu dairenin davalı kooperatif adına kayıtlı olup, davalının mal varlığında bulunduğu, dolayısıyla alacaklılarının cebri icra yapmasına yasal bir engel bulunmadığı, kooperatif üyesi davacının da mevcut durumda davalı alacaklılarına karşı üyelik sıfatından kaynaklanan haklarını ileri süremeyeceği, davalı kooperatif hakkındaki takip dosyalarında dairenin satışının henüz gerçekleşmediği, satış durumunda ise davacının parasını tazminat olarak isteyebileceği, şu aşamada davacının davalıdan isteyebileceği mevcut bir hakkı bulunmadığından tespit isteminde hukuki yararının olmadığı, kaldı ki dairenin davacıya ait olduğu ve içindeki işlerin de davacı tarafından yapıldığı hususunun tartışmasız olduğu gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir
1-Dava tarihinde yürürlükte olan HMK"nın 106.maddesinde düzenlenen tespit davaları, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır ve eda davasının öncüsü durumundadır. Henüz koşulları tamam olmadığı için açılamayan eda davası için ilerdeki hukuki ilişkinin açıklığa kavuşturulması bakımından, kesin delil olarak kullanılmak üzere tespit davası güncel bir yarar var ise açılabilir. Tespit davasının konusu maddi vakıalar değil, yalnız hukuki ilişkiler olabilir ve hukuki ilişkinin var olup olmadığının hemen tespitinde davacının güncel bir yararı bulunmalıdır. Hukuki yararın varlığı, dava koşulu niteliğinde olup; mahkemece, kendiliğinden gözönünde tutulur. Dava, hakkın ihlali nedeniyle mahkemeden hukuki korunma istemidir. Dava hakkı da, hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacı, ihlal edildiğini ileri sürdüğü hakkını elde edebilmek için mahkeme kararına muhtaç bulunmalıdır. Bu bağlamda, hukuki korunmada (davada), zorunluluk olmalıdır. Tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse o zaman davacının ayrı bir tespit davası açmasında hukuki yararı yoktur. Îdeal veya geleceğe dönük bir yarar yeterli değildir. Kural olarak, eda davalarında hukuki yararın varlığı asıldır ve ayrıca bu yönde bir ispat yükümlülüğü yoktur. Eda davası ile aynı zamanda davanın dayandığı hakkın veya hukuki ilişkinin var olduğunun tespiti de hüküm altına alınır ve buna bağlı olarak eda emrini kapsar. O halde eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz. Tespit davalarında ise; hukuki ilişkinin varlığının, hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Bu da, üç şartın birlikte varlığına bağlıdır.
a)Davacının bir hakkı veya hukuki durumu, güncel (halihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı;
b)Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı;
c)Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır.
Üyenin menfi tespit ya da daire tahsisi ya da mülkiyet tespiti ya da dairenin tapusunun iptal ve tescili ya da konut karşılığı tazminat davası gibi üyelik sıfatının devamına bağlı bir eda davası açması mümkün olan hallerde,bu haklarının tespitine yönelik taleplerin, üyenin korunmaya değer güncel hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, dosya kapsamından kooperatif ortağı davacıya tahsis ve teslim edilen ve davacı tarafından kiraya verilen dairenin tapuda kooperatif adına kayıtlı olup daireye kooperatifin borcundan dolayı üçüncü kişi tarafından haciz konulduğu anlaşılmıştır.
TMK"nın 1022. maddesinde; "Ayni haklar kütüğe tescil ile doğar" denildikten sonra aynı Yasa"nın 705. maddesinde de tescilden önce mülkiyetin kazanılabileceği haller "Miras, Mahkeme Kararı, Cebri icra, İşgal, Kamulaştırma halleri ile Kanunda öngörülen diğer haller" olarak belirtilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanun"unda, kooperatif üyelerine mülkiyetin, kur"a çekimi ile geçeceğine dair bir düzenleme olmadığı gibi, olayda TMK"nın 705. maddesinde öngörülen diğer istisnai haller (tescilsiz iktisap) de bulunmadığından, konut yapı kooperatiflerinde kur"a çekimi ile mülkiyetin kooperatif üyesine tescilsiz geçeceğinin kabulü mümkün değildir. Taşınmazın davacı ortağa tahsisi mülkiyeti geçiren bir işlem olmayıp kooperatifle olan iç ilişkide bir hak bahşeder ve koşuları oluştuğunda kooperatife karşı tapu iptal ve tescil talebinde bulunma hakkı verir. Kooperatifçe bir dairenin tahsisi ortağa şahsi hak kazandırmakta olup, kooperatifin tapuda kendisi adına kayıtlı olan dairenin tapu devrini
ortağı üzerine yapmaması kendi adına olan tescilin yolsuz olduğu anlamına gelmez. Taşınmaz tapusunun ortak üzerine geçirilmesine kadar da taşınmaz kooperatif mülkiyetinden olacağından ve bu tescil yolsuz tescil olmadığından koooperatifin gerçek alacaklılarının haciz tarihinde borçlu kooperatifin adına kayıtlı taşınmaz üzerinde haciz uygulattırmaları ve borcun ödenmemesi üzerine satış istemeleri yasal bir işlemdir. Üçüncü kişilerin haciz tarihinde davalı kooperatif adına kayıtlı konut üzerine koydurduğu haciz şerhi ile kazandığı hakkın terkinini ya da dairenin davacıya aidiyetinin hususunun tapuya şerhini aynı taşınmaz üzerinde şahsi hakkı bulunan davacı sağlayamamalıdır. Davalı kooperatif, önceki yönetimden kalan borçlar nedeniyle davacıya ait dairenin de içinde bulunduğu kooperatif adına kayıtlı dört daire üzerine haciz konulduğunu, kooperatif borçları ödendiğinde dava konusu dairenin davacı adına tapuda tescil işleminin yapılacağını savunmuştur. Normal ödemesini yapıp konut sahibi olan üyelerle eşit miktarda ödemesi bulunduğu tespit edilen, diğer anlatımla eksik ödemesi bulunmadığı belirlenen, ancak kendisine konut tahsis ve teslimi yapılamayan ortağın ödemesi eksik olmayan diğer üyelere verilen emsal bir konutun dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep edebileceğinin kabulü gerekir. Eksik ödemesi olan bir üyenin konut karşılığı tazminat alacağı, Dairemizin yerleşik uygulamalarında formüle edilen hesaplanma şekline göre belirlenir. Somut olayda, alacaklıların satışı sağlamaları halinde,üyesi davacıya davalının tapusunu veremeyeceğinin ortaya çıkması ve davacının eksik ödemesi bulunmadığının tespiti halinde, daireye davacının yaptığı imalatların yapılmış hali ile konutun rayici üzerinden konut karşılığı tazminat isteme hakkı doğacaktır.
Davacı kendisine tahsis edilen daireye yapmış olduğu imalatların kendisi tarafından yapılmış olduğunun ve bedelinin tespitini de istemiş olup, imalatın kendisi tarafından yapılmış olduğunun tespiti istemi yönünden bir hukuki ilişkinin tespiti istemini içerdiğinden, güncel bir yararı bulunmak kaydıyla tespit davasına konu olabilir. Ancak, davalı ya da 3. kişiler tarafından imalatın aidiyeti konusunda dava tarihinden önce herhangi bir muaraza yaratılmadığı gibi, ileride açılacak bir davada iddia ya da savunma konusu olabilecek uyuşmazlıklar ile ilgili tespit davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı gözetilmelidir. Davacının kendisi tarafından yapılan imalatın bedelinin tespiti istemi ise, bir maddi vakıanın tespiti istemini içermekte olup, 6100 sayılı HMK"nın 400 vd. maddeleri hükümlerine göre her zaman delil tespiti isteminin konusu olabilecek niteliktedir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK"nın 114/1-h maddesine göre hukuki yarar dava şartlarından olup, aynı Kanun"un 115/2. maddesi uyarınca, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu durumda, mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış ve gerekçeli karar başlığında 16.10.2012 olan dava tarihinin 05.12.2012 olarak yazılması hatalı olmuş ise de, hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK"nın 438/7. maddesi uyarınca hükmün aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilmesi suretiyle onanması, başlığın aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilmesi gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın ""HÜKÜM"" bölümünün ilk paragrafında yer alan ""dava şartı yokluğu nedeniyle"" ibarelerinden sonra gelmek üzere ""HMK"nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden"" ibaresinin hüküm fıkrasına yazılmasına, kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, gerekçeli karar başlığındaki dava tarihinin 16.10.2012 olarak düzeltilmesine, alınması gereken harç peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.06.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Davacı vekili, davalı kooperatifce adına tahsis yapılan A Blok zemin kat 2 no"lu dairenin kooperatif borçlarından dolayı üzerine ipotekler konulduğunu, mevcut takiplerde kıymet takdirlerinin yapıldığını, kooperatife hiç bir borcu olmadığını, dairenin tapu devri verilmediğinden dairenin müvekkiline ait olduğunun tespiti, bu hususun tapuya şerh edilmesi ve dairedeki kaba inşaat sonrası yapılan imalatların müvekkili tarafından yapıldığının ve yapılan imalatların bedelinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevaben 2008 yılından bu yana dairenin davacı tasarrufunda olduğunu, daire üzerinde arsa sahiplerince konulan hacizler olduğunu, kooperatif borçlarından üyelerin sorumlu olduğunu, borçlarını ödeyip ipoteğin kaldırılması halinde tapu devrinin gerçekleştirileceğini, ayrıca bütün dairelerin iç dekorasyonunun üyeler tarafından yapıldığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve dosya kapsamından, dava konusu dairenin kooperatif adına kayıtlı olduğunu, dolayısıyla cebri icra yapılmasına bir engel olmadığı, davacının bu durumda üyelik haklarını ileri süremeyeceği, kooperatif aleyhine takip dosyalarından dava konusu dairenin satışının henüz gerçekleşmediği, tespit isteminde hukuki yarar bulunmadığı gerekçeleri ile hukuki yarar dava şartı olmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, dairenin mülkiyetinin tespiti ile tapuya şerh verilmesi ve kaba inşaat halinde teslim edilen daireye yapılan imalatların bedeli ile birlikte tespiti istemidir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle "" tespit davasının "" irdelenmesi gerekir.
Bir hukuki ilişkinin varlığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunuyorsa, bu uyuşmazlık tespit davası yoluyla giderilebilir. Davacının, bir hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu veya içeriğinin belirlenmesi hakkında tespit hükmü elde etmek için açtığı davaya tespit davası denir. Tespit davası ile davalı bir şeyi yapmaya veya bir şeyden kaçınmaya mahkum edilmez, sadece taraflar arasındaki hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu ya da tereddütlü olan içeriği tespit edilir.
Tespit davası, Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)"nda açıkça düzenlenmiş değildi. Fakat, bazı tespit davalarını düzenleyen özel kanun hükümleri vardı (MK.m.25; İİK m. 69, II, m. 72, m 89, III; HUMK m. 519;5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri K m. 15, III m.67, II; TK m.58/a; 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt K.m.46).
Türk Öğretisinde ve Yargıtay uygulamalarında istikrarlı şekilde caiz olduğu belirtilen tespit davaları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nun 106. maddesinde ""(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.
(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz."" şeklinde düzenlenmiştir.
Bu madde hükmüne göre, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut da bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesini hedefleyen davalara tespit davası denir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında, maddi vakıaların tespitinin tek başına tespit davasının konusu oluşturmayacağı hüküm altına alınmıştır. Maddi vakıalara ilişkin tespitlerin tespit davası değil, delil tespiti davasının konusunu oluşturacağı kuşkusuzdur.
Tespit davası açan davacı, eda davası ile inşai davalardan farklı olarak dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu hususunu açıkça ortaya koymak, hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun ya da tereddütlü olan içeriğinin belirlenmesi amacıyla tespite konu yapılabilir.
Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı kooperatifin borcu nedeniyle daire üzerine ipotek konulduğu, takip başlatıldığı, kıymet takdirlerinin yapıldığı, karar tarihi itibariyle henüz satışın yapılmadığı, satışın takipler nedeniyle olası olduğu anlaşılmaktadır. Dairenin satışı halinde davacının yapmış olduğu imalatlarla birlikte 3. kişiye geçeceği, 3. kişinin hak sahibi olacağı açık olmakla davacının işbu tespit davasını açmakta güncel ve korunmaya değer bir hakkı olup hukuki yararı vardır. Yargıtay HGK 05.10.2012 gün, 2012/7-334 Esas 2012/650 Karar sayılı ilamıda aynı yöndedir.
Bu nedenlerle sayın çoğunluğun onama görüşüne iştirak edilmemiş, hukuki yararın varlığı dikkate alınarak esasatan bir karar verilmek üzere kararın Bozulması gerektiği yönündeki azınlık görüşümüzdür. 27.06.2014
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.