14. Hukuk Dairesi 2016/12545 E. , 2016/10937 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 05.12.2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, yan parselde davalılar tarafından yaptırılan inşaat çalışması sırasında davacı ..."ya ait binanın hasarlanması ve oturulamaz hale gelmesi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; 1451 ada 29 parsel sayılı taşınmazın davacı ..."ya ait olduğunu, bu taşınmaz üzerinde ikisi dükkan olmak üzere 14 adet bağımsız bölümden oluşan bir bina bulunduğunu, davacı ... dışındaki davacıların bağımsız bölümlerde kiracı olarak bulunduklarını, davalı ....."a ait arsada hiçbir önlem alınmadan davalı şirket tarafından harfiyat yaptırıldığını, zemin kazı çalışması nedeniyle sahibi olduğu binanın taşıyıcı kolon ile kirişlerin zarar gördüğünü, zeminin kaydığını, binada çatlaklar oluştuğunu ve 22.10.2011 tarihinde binanın acilen boşaltıldığını ileri sürerek, dava dilekçesinde kalem kalem saydığı maddi ve manevi tazminat istemlerinde bulunmuş ve 19.10.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile dava kalemlerini miktar olarak arttırmıştır.
Mahkemece önceden verilen davanın kısmen kabulüne dair kararın Dairemizce "... mahallinde inşaat mühendisi bilirkişilerden oluşan kurul vasıtasıyla keşif yapılmalı, davacıların maliki olduğu binanın mühendislik kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadığı, dolayısıyla davacıların zararının artmasına neden olup olmadığı, varsa davacının kusur oranı değerlendirilmek suretiyle 6098 sayılı BK"nın 52. maddesi uyarınca zarar miktarından indirim yapılması gerekip gerekmediği hususu da değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi; manevi tazminatla ilgili olarak da; davacıların altı katlı binasında oluşan hasar sonucu binanın can ve mal güvenliği açısından tamamı kullanılmaz hale gelip davacılar tarafından yıktırılmış ise de, zararın kişilik haklarına yönelik bir özelliği olmayıp doğrudan doğruya malvarlığı hakkına tecavüz niteliği taşıdığından manevi tazminata yönelik talebinin reddi gerektiği..." gerekçeleriyle bozulması üzerine; bozma ilamına uyularak mahallinde keşif yapılmış ve 30.11.2015 tarihli bilirkişi kurul raporu benimsenerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekilleri ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.
Hükme esas alınan raporda; binanın ruhsatsız bir yapı olması sebebiyle yapıldığı döneme ilişkin şartnamelere ve mühendislik kurallarına uygun olup olmadığının bilinemeyecek olması, buna rağmen ruhsatlı ve mühendislik kurallarına uygun yapılmış benzer büyüklükteki birbaşka yapıda somut olaydaki gibi bir zemin kayması ve kısmen temelinin altının boşalması gibi durum ile karşı karşıya kalması halinde o yapıda da benzer taşıyıcı sistem çatlaklıklarının oluşabileceği; dolayısıyla dava konusu binanın ruhsatsız kaçak bir yapı olmasının zemin kayması sebebiyle birarada çatlaklar oluşmasına sebep sayılamayacağı açıklanmış ve yapının 3. sınıf B gurubu bir yapı olduğu dikkate alınarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı"nın Mimarlık ve Mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılacak 2011 yılı yapı yaklaşık birim maliyetleri tablosuna göre dava konusu yapının eksiklikleri dikkate alınarak %20 değer kaybı kanaati olduğu belirtilerek toplam 619.240.00 TL bina bedeli tazminatı, 13 ay – 23 günlük kira kaybı 86.730.00 TL taşınma gideri olarak dükkanlar için 500,00"er TL, daireler için 1.000"er TL maliyet saptanmıştır.
Haksız eylem nedeniyle oluşan zararın tazminine karar verebilmek için, hukuka aykırı kusurlu eylem sonucu oluşan zarar ve hukuka aykırı kusurlu eylem ile zarar arasında illiyet bağının olması gerekir. Oluşan zararın kapsamı belirlenirken ise, tarafların zararının oluşumuna hangi oranda etki ettikleri yani mütearafik (bölüşük) kusurlarının olup olmadığı belirlenerek bölüşük kusurun varlığı halinde kusur durumuna uygun indirim yapılmalıdır.
Somut olayda, davacıya ait 1450 ada 29 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın projesiz, ruhsatsız ve yapı yönetmeliğine aykırı kaçak bina olduğu ve 04.10.2011 tarihindeki hafriyat çalışması nedeniyle toprak kayması sonucu bina ve bahçesinde meydana gelen çatlaklar nedeniyle ... tarafından 19.10.2011 tarih 095/22 sayılı yapı tadil tutanağı düzenlendiği ve Belediye Encümeni tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu"nun 32 ve 42 maddelerine istinaden 17.11.2011 tarih ve 970 sayılı karar ile mevcut kaçak yapı için yıkım ve para cezası takdir edildiği görülmüştür.
Dosyada mevcut 2011/45 D. İş sayılı tespit dosyası ile yerel mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan keşif ve aldırılan bilirkişi raporları içeriğinden; yan parselde davalı tarafından yaptırılan inşaat çalışması sırasında yeterli önlem alınmaması nedeniyle zemin kazı çalışmasında toprak alımı ile oluşan boşluk sonrası davacıya ait binanın zeminin kaydığı, taşıyıcı yapı elamanlarında kılcal ve derin çatlaklar oluştuğu tespiti yapılarak tedbirsiz yapılan inşaat çalışması ile davacıya ait binadaki zarar arasında illiyet bağı kurulmuş ve davalıların oluşan zarardan haksız fiil esaslarına göre sorumlu olduğu sonucuna varılarak hesaplama yapılmış ve hesap yöntemi de mahkemece benimsenip hüküm kurulmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki; bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen bozma gerekleri tamamen yerine getirilmemiştir. Bilindiği üzere, bozma ilamına uyulmakla, lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak oluşturacağı tartışmasız olup, bozma gereklerinin yerine getirilmesi zorunludur. Oysa somut olayda; mahkemece hükme esas alınan rapor içeriği yukarıda yazılı yasa hükümleri ile dosya içeriğine uygun düşmemiş ve yetersiz bulunmuştur. Raporda; ...2. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2011/207 D.iş sayılı dosyası ile ...2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2011/45 D.iş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporları irdelenmemiş, özellikle 14.11.2011tarihli raporda yapının emniyetli duruma nasıl getirileceğine ilişkin bölümü bakımından da bir değerlendirme yapılmamıştır.
Öte yandan; davacı ..."ya ait binanın kaçak ve ruhsatsız olması nedeniyle Belediye Encümeni tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu"nun 32 ve 42 maddelerine istinaden 17.11.2011 tarih ve 970 sayılı karar ile yıkım ve para cezası takdir edildiği, 24.10.2011 tarihinde Belediyece binanın tahliye edilerek mühürlendiğine dair tutanak düzenlendiği ve 27.12.2011 tarihinde binanın yıkımını üstlenen inşaat mühendisi tarafından bu hususun Belediyeye bildirildiği ve bilahare binanın yıkıldığı; 13.01.2012 tarihinde de, dava dışı yüklenici ... ile ... arasında gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılarak taşınmazın yükleniciye teslim edildiği ve sözleşmeye göre, davacı ..."ya 4 nolu bağımsız bölümün 1/2 si ile 15 nolu dubleks bağımsız bölümün tamamının verilmesinin kararlaştırıldığı dosya kapsamıyla sabit olup, hükme esas alınan raporda bu olgular da incelenip değerlendirilmemiştir.
Hal böyle olunca; dava dosyasının yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluna tevdii ile tarafların iddia ve itirazları doğrultusunda, tüm olgu ve deliller ile yukarıda yazılı yasal düzenlemeler dikkate alınarak davacıların talepleri hakkında dosyadaki tüm raporları da irdeleyen bir rapor alınması,
özellikle davacı ..."ın müterâfik (bölüşük) kusurunun bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de; dava konusu yapının 24.10.2011 tarihinde boşaltıldığı ve mühürlendiği, eldeki davanın 05.12.2011 tarihinde açıldığı ve davacı ile dava dışı yüklenici arasında 13.01.2012 tarihinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği dosya kapsamıyla sabit olup; davacı ..."nun kira kaybından kaynaklanan zararının, binanın boşaltıldığı tarihten dava tarihine kadar olan dönem itibariyle belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken; her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceği, başka bir ifadeyle dava tarihinden sonra oluşan zararların ayrı bir davanın konusu olabileceği ve hüküm kapsamına alınamayacağı gözetilmeksizin ve ayrıca gayrımenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ifa edilebilmesi için taşınmazın arsa olarak teslimi zorunlu olup, bu sözleşmenin ifası (binanın yapımı) süresini de kapsar şekilde kira mahrumiyetine ilişkin tazminata hükmedilmesi de doğru görülmemiş; hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.