Esas No: 2017/1215
Karar No: 2017/2602
Karar Tarihi: 08.03.2017
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2017/1215 Esas 2017/2602 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
KARAR
İş ve Çalışma Hürriyetinin ihlali suçundan sanıklar ..., ..., ... hakkında yapılan yargılama sonunda sanıkların mahkumiyetine dair, Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24/04/2013 tarih ve 2010/1357 esas, 2013/751 sayılı kararın sanıklar müdafileri tarafından temyizi üzerine,
I- Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 14/10/2014 tarih ve 2014/13106 esas, 2014/28603 sayılı kararıyla;
"Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanıklara yükletilen iş ve çalışma hürriyetinin ihlali eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanıklar ..., ... ve ... müdafilerinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA," oy çokluğu ile karar verilmiştir.
II- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 24/11/2014 tarih, 2013/380312 sayılı itiraz talebinde;
İTİRAZ NEDENLERİ:
1-) Mülkiyeti Emlak Gayrimenkul Y.O. A.Ş."ne ait olan arazi üzerine 03/06/2006 tarihinde "Arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı işi sözleşmesi" yapılarak arazi, yüklenici müteahhit firmalar olan ... A.Ş., ... Ltd.Şti., ... Şti., ...İnş. A.Ş. Şirketlerinin oluşturduğu adi ortaklığa teslim edilmiştir.
24/05/2010 Tarihli ... Noterliğinden gönderilen ihtarname ile arsa sahibi Emlak GYO A.Ş. sözleşme hükümlerine uyulmadığı gerekçesi ile "fesih ihtarnamesi" göndermiş, yine 15/06/2010 tarihinde Noterden çektiği ihtarname ile sözleşmenin fesh edilmesine rağmen yüklenici müteahhit firmaların araziden çekilmediklerinin görülmesi üzerine "7 iş günü içinde iş yerinin boşaltılması" ihtar edilmiştir.
24/06/2010 tarihinde Avcılar Kaymakamlığı"nın "oluru" ile görevlendirilen önleyici Çevik Kuvvet refakatinde şantiyeye giren sanıkların şantiyeyi teslim alma, araç-gereç tespiti yapma ve şantiyeye vaziyet etme işlemlerini yapmaya çalıştıkları, ancak şikayet edilmeleri nedeniyle Emniyet tarafından başlatılan soruşturma sırasında tutulan 26/06/2010, 28/06/2010 ve 30/06/2010 tarihli "olay yeri tespit tutanakları" ile sanıklar ve beraberindeki kişiler tarafından "iş ve çalışma hürriyetinin engellenmediği" imza altına alınmıştır.
2-) Soruşturma sırasında T...Tic. A.Ş."nin "davacı" olduğu Emlak GYO. A.Ş."nin "davalı" olduğu olay nedeniyle "tazminat istemli" dava İst. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2010/788 E- 2011/377 K. Sayılı ilam ile aktif husumet yokluğundan reddedilmiştir.
3-) Sanıkların bağlı olduğu şirket olan Emlak GYO A.Ş."nin inşaat sürecinde dayanak sözleşmenin 30. Maddesine aykırı şekilde izin almaksızın, yüklenici şirketlerin 3.100.000,00TL."lik hak ve alacaklarına karşılık Denizbank A.Ş. ... Ticaret Merkezi ve Kamu Finansmanı Şubesi lehine verdikleri "temlik" nedeniyle gönderdiği (23/10/2010 tarih ve 15272 Noter yevmiye nolu) ihtar,
Adi ortaklık hissedarlarından ... Ltd. Şti."nin hisselerini Emlak GYO A.Ş."den izinsiz sözleşmenin 30. maddesine aykırı Mertkan Ltd. Şti."ye devredilmesine dair ihtar, sanık savunmalarına ekli olarak dosya arasındadır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 30. maddesi arsa sahibinden izinsiz şirket hisselerinin ve paylarının devir yada temlik edilmesinin "hiçbir ihtara gerek" olmaksızın sözleşmenin kendiliğinden feshi sonucunu doğuracağını düzenlemektedir.
Yüklenici firmaların aldığı 571 günlük süre uzatımına rağmen nihai işin bitiş tarihi olan 18/05/2010 tarihinde bile işin henüz % 10,17 kısmının bitirilmiş olduğu tespit edilerek sözleşmenin 31. maddesi gereği ihtar gönderilerek sözleşmenin fesh edildiği taraflara bildirilmiştir.
Akdedilen sözleşmenin 31. maddesine göre taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra tespit komisyonu oluşturularak "hali hazır durum tespit tutanağının" düzenleneceği ve buna göre devamında yapılacak işlemler ayrıntısı ile kayıt altına alınmıştır.
4-) Sanıkların sözleşme gereği suç tarihinde yapmak istedikleri, hali hazır inşaatın durumuna vaziyet ederek, durum tespiti yapmaya yönelik "Kaymakamlık oluru" alarak görevlendirilen yeterli sayıdaki kamu gücünü de yanlarına alıp inşaat sahasına girebilmek ve tespit yapabilmektir. Yukarıda ayrıntılı şekilde ifade edildiği gibi sanıklar aleyhine devam eden soruşturma kapsamında tutulan üç ayrı tarihli "olay yeri tutanaklarında"da inşaatta yüklenici firma işçileri tarafından çalışmanın "devam ettiği" ve herhangi bir "engellemenin bulunmadığı" yönündedir.
5-) Sanıkların iş ve çalışma hürriyetini engellemek kastıyla hareket ettiklerine dair dosya kapsamıyla hiç bir delil bulunmadığı gibi, dosya kapsamındaki delillere göre, sanıkların kendi mülkleri olan kurumlarına ait yere vaziyet etmek, durum tespiti yapmaya çalışmaktan başka suç kasıtıyla hareket ettiklerine dair delil bulunmadığı açıklanan nedenlerle eylemlerinin ihkakı hak olarak yorumlanamayacağı da hukuken açıktır.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
a-) İtirazımızın KABULÜNE,
b-) Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 14/10/2014 gün ve 2014/13106 Esas, 2014/28603 Karar sayılı ONAMA İLAMININ KALDIRILMASINA,
c-) Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2010/1357 Esas, 2013/751 Karar sayılı hükmünün yukarıda açıklanan gerekçeye göre BOZULMASINA,
d-)Yüksek Daireniz aksi kanaatte ise, itirazın incelenmesi bakımından 5271 sayılı CMK"nın 308/3. maddesi uyarınca dosyanın Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi, talep edilmiş olmakla,
III- Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 22/01/2015 tarih, 2014/46929 esas, 2015/1908 sayılı kararıyla;
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 14.10.2014 tarih ve 2014/13106 Esas 2014/28603 Karar sayılı ONAMA KARARININ KALDIRILMASINA,
Küçükçekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.04.2013 tarih ve 2010/18 Esas 2013/108 Karar sayılı hükmün yeniden incelenmesi sonucu;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş (EKGYO) ile “T...Ortaklığı” arasında, tapusu EKGYO’na ait taşınmaz hakkında, 03.08.2006 tarihinde “Ispartakule 3. Bölge Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşımı Sözleşmesi"nin imzalandığı, belirlenen tarihte inşaatın tamamlanması gerekirken, verilen ek süreye rağmen inşaatın yalnızca çok az bir kısmının bitirilebilmesi ile sözleşmeye aykırı temlik üzerine, 18.05.2010 tarihinde EKGYO tarafından, sözleşmenin 31. maddesine dayanılarak tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiği ve en geç 7 gün içinde çalışma alanının boşaltılarak, kendilerine teslim edilmesi hususunun 24.05.2010 tarihinde karşı tarafa tebliğ edildiği, ancak bu durumun kabul edilmemesi üzerine de, 24.06.2010 tarihinde EKGYO yetkilisi olan sanıklar ... ve ... ile ...Güvenlik Şirketinin sahibi olan sanık ..., beraberlerinde özel güvenlik görevlileri ve Emniyet Müdürlüğünün sağladığı güvenlik güçleri refakatinde inşaat sahasına gelerek, durum tespiti yapıp, şantiyeye vaziyet etmek istedikleri,
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6. maddesinde “inşaat işlerinin yer teslimi tarihinden itibaren 900 gün içinde bitirileceği, işin toplam süresinin ise 1265 gün olacağı, zorunlu sebepler dışında sürenin uzatılamayacağı” sözleşmenin feshi ve işin tasfiyesini düzenleyen 31. maddesinde de “sözleşme ve eklerinde tayin ve tespit edilen vecibelerin zorlayıcı sebepler olmaksızın kısmen veya tamamen yerine getirilememesi durumunda, yapılacak ihtara rağmen aynı durumun devam etmesi halinde, ayrıca bir ihbara ve hüküm almaya gerek kalmaksızın sözleşmenin feshedilerek, yüklenicinin kesin teminatının gelir kaydedileceği, çıkabilecek zararlara karşılık olmak üzere, yüklenicinin fesih tarihindeki tüm alacaklarının bloke edileceği, işin ikmali için zorunlu görüldüğü takdirde, yüklenicinin şantiyedeki mevcut alet, makine ve diğer tesislerine, mukabilinde herhangi bir bedel ödemeden vaziyet edilebileceği, fesihten itibaren 10 gün içinde tespit çalışmalarına başlanacağının yükleniciye bildirileceği, o tarihten itibaren 30 gün içinde oluşturulan tespit komisyonu marifetiyle, halihazır durum tespit tutanağının tanzim edileceği” ve yapılacak diğer işlemlerin tüm tafsilatıyla kayıt altına alındığı, arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı niteliğindeki sözleşmelerde, feshin karşı tarafa ulaşmasıyla geçerlilik kazandığı ve feshin geçersiz olduğuna dair bir mahkeme kararı da bulunmaması nedeniyle, EKGYO"nun sözleşmeyi feshetmesinin hukuka uygun olduğu;
26.06.2010 ve 30.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanaklarında “…arazi içinde çeşitli katlara çıkılmış binalar olduğu, içlerinde 25 işçinin çalıştığı, bunlara sorulduğunda çalışmalarını engelleyici bir müdahale olmadıklarını söyledikleri… satış ofisinin içinde ve çevresinde ... şirketi personelinin rutin halinde çalıştığı…şantiye içerisindeki ofis ile müştemilatlara bir zarar verilmediğinin tespit edildiği”nin belirtildiği;
Müteahhit firma olan ...A.Ş.nin iş ve çalışma hakkının akdedilen sözleşmeye bağlı olduğu, bu sözleşmenin hukuka uygun olarak feshedilmesiyle, işin sona erdiği, ortada yapılacak geçerli bir işin kalmadığı ve feshi hükümsüz kılacak herhangi bir mahkeme kararının da bulunmadığı, sanıkların sözleşmeye dayalı olarak sözleşmeden kaynaklanan haklarını kullanmak ve şantiyeye vaziyet etmek amacıyla şantiyeye girdikleri, ayrıca olay yeri tespit tutanaklarına göre de, ... şirketi elemanlarının faaliyetlerinin devam ettiği, çalışmalarını engelleyici bir müdahalenin bulunmadığının da açıklanması sebebiyle, sanıkların sözleşmenin feshi hükümleri uyarınca, inşaat sahasına gelerek, durum tespiti yapıp, şantiyeye vaziyet etmek istemeleri şeklindeki sözleşmenin icrası kapsamındaki eylemlerinin “iş ve çalışma hürriyetini tahdit” suçunu oluşturmayacağı anlaşıldığından, sanıkların bu suçtan beraati yerine hükümlülük kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar ..., ... ve ... müdafilerinin temyiz nedenleri ile itiraz yazısındaki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine” oy çokluğuyla karar verilmiştir.
IV- Küçükçekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 19/06/2015 tarih ve 2015/228 esas, 2015/464 sayılı direnme kararında;
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin dosyada bulunduğu, bu sözleşme ile taraflar arasında arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı işine ilişkin sözleşme yapıldığı, sözleşmenin altıncı maddesinde inşaat işlerinin yer teslimi tarihinden itibaren 900 gün içinde bitirileceği, işin toplam süresinin ise 1265 gün olduğu zorunlu sebepler dışında sürenin uzatılmayacağı bildirilmiştir. Sözleşmenin 31. maddesinde sözleşmenin feshinin düzenlendiği, bu madde de sözleşme feshedilip yükleniciye tebliğ edildiği taktirde, yüklenicinin fesih tarihindeki tüm haklarının bloke edileceği, şantiyedeki mevcut alet makina ve diğer tesislere herhangi bir bedel ödemek zorunda kalmaksızın Emlak Konut"un vaziyet edebileceği, yüklenicinin buna muvafakatını sözleşme ile beyan ettiği, fesihten itibaren 15 gün içinde tespit çalışmalarına başlanacağının yükleniciye bildirileceği, o tarihten itibaren 30 gün içinde tespit komisyonu marifeti ile tespit yapılacağı ve tutanak tanzim edileceği bildirilmiştir.
Sözleşmenin 10. maddesinin ise yer teslimi ile ilgili olduğu işin yapılacağı yerin sözleşmenin imza edildiği tarihten itibaren 10 gün içinde yükleniciye teslim edileceği bildirilmiştir.
Dosyada mevcut İstanbul Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 24/06/2010 tarihli yazısında, Taç güvenlik şirketinin 17/06/2010 tarihli yazısı ile 21/06/2010-24/07/2010 tarihleri arasında Emlak Konut A.Ş."ne ait arsaların ve içindeki kamu mallarının korunması amacıyla 25 kişilik özel güvenlik görevlisinin 24 saat süre ile görevlendirilmesi konusunda geçici özel güvenlik izni verilmesi talep edildiği, bunun İstanbul Valiliği"nin 24/06/2010 tarihli oluru ile uygun görüldüğü ancak Özel Güvenlik Şube Müdürlüğü kayıtları ve yerinde yapılan inceleme sonucunda 27/06/2008 tarihli karar ile bu yerdeki arsalara ... şirketinin özel güvenlik kadrosunun tahsis edildiği halen bu adreste başka bir özel güvenlik şirketi çalışanlarının görev yapması, nedeni ile 24/06/2010 tarihli valilik oluru ile önceki Taç şirketine ilişkin görevlendirmenin iptal edildiği bildirilmiştir.
Dosyada mevcut 25/06/2010 tarihli Emlak Konut şirketinin özel güvenlik şube müdürlüğüne hitaben bulunduğu talep ile, sözleşme hükümleri gereği arsaların mülkiyeti Emlak Konut a ait olduğundan ve ... şirketi ile yapılan sözleşme feshedildiğinden 21/06/2010-24/07/2010 tarihleri arasında geçerli olacak şekilde aynı yer için yeniden özel güvenlik izni talebinde bulunulduğu, anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut 07/06/2010 tarihli dilekçeden ... A.Ş. tarafından Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi"ne ihtiyatı tedbir talepli olarak sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespitine ve tazminata ilişkin dava açıldığı anlaşılmıştır.
Bakırköy 5 Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2010/788 esas sayılı dosyasında bu davanın görüldüğü, 17/06/2010 tarihli karar ile tedbir isteminin mürafalı olarak incelenmesine, mürafanın 30/06/2010 gününe bırakılmasına karar verildiği, davanın 16/06/2011 tarihli karar ile sonuçlandırıldığı ve aktif husumet nedeniyle reddine karar verildiği, görülmüştür.
Dosyada mevcut 26/06/2010 tarihli olay yeri tespit tutanağında, Cumhuriyet Savcısının talimatı doğrultusunda olay yerine gelinildiği, kaldırım kenarlarında sağlı sollu çok sayıda polis aracı ve sivil araç olduğu, olay yerinde çevik kuvvet personelinin bulunduğu, yine Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü personelinin orada olduğu, giriş kapısının açılıp kapanan bariyer ile kapalı olduğu ancak, bariyer çubuğunun dip kısmından kırılmış olduğu, bariyerin sol tarafında ... Turkuaz satış ofisi tabelasının olduğu, şantiye çevresinde çok sayıda ... Turkuaz ismi ile tabela bulunduğu, bariyerden şantiyeye gelindiğinde sol taraftaki güvenlik kabini çevresinde kendisini sorumlu olarak tanıtan ... ile Emlak Konut A.Ş."nin personeli olduğunu söyleyen 16 ayrı kişi bulunduğu, bunların sohbet ettikleri, her iki taraf arasında bir husumet veya çekişme olmadığı, görevli güvenlik personelinin resmi kıyafet ile görev yaptığı, kapı girişinde ... şirketi adına çalışan 4 güvenlik görevlisi olduğu, arazi içinde çeşitli katlara çıkılmış binalar olduğu, içlerinde 25 işçinin çalıştığı, bunlara sorulduğunda çalışmalarını engelleyici bir müdahale olmadığını söyledikleri, şantiye içerisinde mallara verilmiş bir zarar olmadığının tespit edildiği, bildirilmiştir.
30/06/2010 tarihli tutanakta, Cumhuriyet Savcısının talimatı ile olay yerine gelindiğinde çevik kuvvet otobüsleri ve görevli memurların olay yerinde olduğu, şantiye giriş kapısından girildiğinde ... şirketinin görevlendirdiği güvenlik elemanlanı bulunduğunun görüldüğü, Emlak Konut şirketi mimarı olduğunu söyleyen şahsın orada bulunduğu, satış ofisinin içinde ve çevresinde ... şirketi personelinin rutin halinde çalıştığı, güvenlik kulübesinin orada bekleyen gurup ile bir alakalarının olmadığının görüldüğü, ofis ile müştematlara bir zarar verilmediğinin anlaşıldığı bildirilmiştir.
Dosyada mevcut tapu senetlerinden söz konusu arazının Emlak Konut A.Ş. adına tapulu olduğu anlaşılmıştır.
Dosyada bulunan ve adli emanete kayıtlı CD ler ve flaş diskin çözümü bilirkişiye yaptırılmış ve bilirkişi raporu dosyaya eklenmiştir.
Yapılan Yargılama sonucunda soruşturma evrakındaki beyan ve tutanaklar, sanıkların aşamalardaki savunmaları, müdahil ve müşteki beyanları, Bakırköy 5. Asliye Ticaret mahkemesinin dosyasına ilişkin evraklar ve dilekçeler, bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; olay tarihi öncesinde müştekiler ... ve ..."in yetkilisi olduğu, ... şirketi ile sanıklar ... ile ..."nun genel müdür yardımcısı oldukları Emlak Konut A.Ş. arasında dosyada örneği mevcut arsa satışı karşılığı gelir paylaşım işi sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmenin Emlak Konut A.Ş. tarafından işin süresinde yerine getirilmediği bildirilerek fesh edildiği, ... A.Ş. tarafından sözleşmenin halen yürürlükte olduğunun tespitine ilişkin Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde ihtiyati tedbir talepli olarak dava açıldığı, tedbir talebinin mürafaalı olarak incelenmesine karar verildiği, mürafaanın 30/06/2010 tarihinde yapılmasının kararlaştırıldığı, 24/06/2010 tarihinde sanıklar Emlak Konut A.Ş. yetkilileri ..., ... ile Taç güvenlik şirketi sahibi ... ve Taç Güvenlik Şirketinde özel güvenlik elemanı olarak çalıştığı anlaşılan ve haklarında verilen beraat kararı kesinleşen diğer sanıkların inşaat alanına geldikleri, alanı teslim almak istedikleri, müşteki ... şirketi yetkililerinin 30/06/2010 tarihinde Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi"nde açılan davanın duruşması olduğunu söyleyerek ellerinde mahkeme kararı olup olmadığını sordukları ve Emlak Konut A.Ş. yetkilileri ile beraberlerinde getirdikleri güvenlik şirketi elamanlarını çalışma sahası içerisine almadıkları, bunun üzerine Emlak Konut yetkililerinin talimatı ile tüm sanıkların müşteki ... şirketi elamanlarının kendilerini içeri almamasına rağmen bariyerlere yüklenip ... şirketi elemanlarını bertaraf etmek sureti ile zorla içeri girdikleri, uyarılara rağmen çıkmadıkları ve orada kaldıkları anlaşılmıştır.
Sanıkların savunmasında bildirdikleri üzere Emlak Konut A.Ş. tarafından aradaki sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin yukarıda bildirilen maddeleri uyarınca inşaat sahasının teslimi hususunda ... şirketine bildirimde bulunulduğu, ... AŞ"nin inşaat sahasını Emlak Konut A.Ş."ne teslim etmeyerek Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi"nde sözleşmenin geçerliliğine ilişkin dava açtığı, bu davanın duruşması ve mahkeme kararı beklenmeksizin Emlak Konut AŞ yetkilisi olan sanıkların beraberlerine güvenlik şirketi elemanlarını ve çevik kuvvet ekibini alarak inşaat sahasını teslim almak amacı ve kastı altında olay yerine geldikleri ve müşteki şirketin yetkililerin karşı çıkmasına rağmen bu kasıt altında hareket ederek inşaat alanına girdikleri değerlendirilmiştir.
Mahkememizce dosyadaki tüm deliller nazara alınarak iddianameye konu suçların oluşup oluşmadığı hususunda değerlendirme yapılmıştır. Yapılan değerlendirme sonucunda sanıklar açısından iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunun unsurlarının somut olayda oluştuğu, diğer suçların ise unsurları itibarı ile oluşmadığı kanaatine varılarak sanıklar ..., ... ve ... hakkında iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçundan Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2010/1357 Esas, 2013/751 Karar sayılı ilamı ile mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Mahkememiz evvelce K.Çekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesi (1/2) olarak faaliyet göstermekte iken HSYK kararı ile derdest dosyaları ile birlikte K.Çekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesi olarak faaliyetine devam etmesine karar verildiğinden K.Çekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2010/1357 .. Esas sayılı dosyası K.Çekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nin yukarıdaki esasına aktarılmıştır.
Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2010/1357 esas, 2013/751 karar sayılı ilamı ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri temyiz edilmiş, Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından oy çokluğu ile kararın onanmasına karar verilmiş, ardından Yargıtay C. Başsavcılığının itirazı üzerine kararın oy çokluğu ile bozulmasına hükmedilmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında sanıklardan ... "Yargıtay bozma ilamına uyulmasını talep ederim, 2006 yılında Emlak konut ile 5 firmadan oluşan şirketler sözleşme yaptı, arsa karşılığı gelir paylaşım içeren bu sözleşmeye göre yüklenicinin işi teslim tarihi belliydi, kendisine 414 gün de ek süre verilmiş olmasına rağmen yüklenici yapması gereken işi sadece yüzde 10 oranında tamamlayabildi o arada yüklenici ortaklardan biri diğerini vurdu, arada iflasa neden oldu, temlik işlemleri yapıldı, bu temlik de izinsizdi, ve sonuçta yüklenici yüzde yüz olması gereken ilerlemenin sadece yüzde onunu kaydedebildi, tüketici yasasına göre konutları 30 ay içerisinde biz satın alanlara teslim etmek zorundayız, 30 ay doldu bu şahısların kiraları başladı, ancak yüklenici işi tamamlayamadığından teslim yapılamadı, Emlak konut 60 yıllık köklü bir kurumdur TOKİ"den daha eskidir, alıcılar böyle bir durumda mağduriyet yaşadılar bizim yaptığımız sözleşme dosyadadır, yüklenici işi aksatır, izinsiz temlik yapar, ortaklardan biri iflas ederse veya sözleşmede yazılı fesih şartlarından biri gerçekleşirse bu bizim için haklı bir fesih sebebidir. Nitekim kurumumuzu denetleyen Sayıştay her denetiminde bunu bizi eleştiri olarak yazmıştır, sözleşmeyi neden fesh etmediniz denmiştir. Biz her zaman işin bitirilmesi taraftarı olduk, yeter ki iş bitsin dedik ancak bitmeyince mecbur kaldık sözleşmeyi feshettik, bizim böyle feshettiğimiz bir sürü sözleşme vardır, dosyada örneği mevcut sözleşmemize göre, sözleşme fesh olunca bir tespit tutanağı düzenlenmesi gerekir, şantiyeye gidip imalatları tespit etmemiz gerekir, bu işleme yüklenici de katılabilir, o katılmasa da tarafımızdan bu işlemler yapılabilir, biz oraya gittiğimiz tarihte zaten orada bir çalışma mevcut değildi, çalışma olsa biz zaten sözleşmeyi feshetmezdik sözleşmemiz çok nettir, bizim emlak konut olarak oradaki imalatlarımızı koruma zorunluluğumuz vardır, bundan hareketle emniyet ve valiliğe yazdık, önlem alınmasını istedik siz de gelin dediler 200-300 tane çevik kuvvet de geldi, biz orada imar yolu olan bölgede görev aldık, daha sonra C.Savcılığı bize buradan çıkın dedi, biz de çıktık, yüklenici ortaklık emlak konut olarak bizim aleyhimize yaklaşık 10 tane dava açtı, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine uluslar arası tahkime başvurdu orada da 300 milyon Euroluk dava açtı, yüklenici firma aleyhimize açtığı tüm davaları kaybetti, ama halen ne çıkarırız diye düşünüyorlar. Biz oraya sadece kurumumuzun malını korumak zorunluluğu ile hareket ederek gittik, orada zaten bir çalışma yoktu, çıkın dediklerinde de çıktık ben sadece görevimi yaptım beraatıma karar verilmesini talep ediyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yine bozma sonrası yapılan yargılama sırasında sanıklar ... ve ... müdafiileri "Bozma ilamına uyulmasını talep ederiz, iş ve çalışma hürriyeti suçunun oluşabilmesi için failin bir menfaat elde etmek kastı ile hareket etmesi gerekir, oysa müvekkiller sadece görevini yapmıştır, böyle bir kasıt ile hareket etmemiştir. Burada şunlar karıştırılıyor, her ne kadar karşı oy yazılarında kira sözleşmesi örneği verilmiş ise de biz bunun somut olaya uygun bir örnek olmadığını düşünüyoruz. Zira her sözleşme kendi özelliklerine göre ayrı ayrı ele alınmalıdır, kira akti farklı iş akti farklıdır, örneğin eve gelen bir bakıcıyı işten çıkarmak için mahkeme kararı mı gerekir, hatta iş aktinde işveren işi feshettiğinde işe iade davası sonucu bile işç yi işe başlatmama hakkı vardır, bu nedenle her iki sözleşmenin sonuçları ve özellikleri farklıdır. Burada dosyada mevcut olan ve taraflar arasında aktedilen sözleşme alelade taraflar arasında imzalanmış bir sözleşme değil, bir tip sözleşmedir. Buna müdahale edilemez, burada kamu kaynaklarının kullanılması da söz konusu olduğundan bu sözleşme tip sözleşme olarak imzalanmaktadır. Bu sözleşme ile taraflardan Emlak konuta bazı görev ve sorumluluklar yüklenmiştir. Bunlardan bazıları da inşaat alanındaki kaynak ve değerlere vaziyet etmektir. Emlak konut sözleşmeye göre bunu yapmak zorundadır, aksi halde kayıplar ve eksikliklerden görevliler sorumlu olur. Burada yüzlerce kişi mağdur edilmiştir. Bunlar yapılacak olan daireleri satın alanlardır. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunun oluşabilmesi için failin hukuka aykırı bir şekil ve zeminde hareket etmesi gerekir oysa burada hukuka aykırı bir durum yoktur. Dosyada bulunan ve Yargıtay ilamında da sözü edilen 26/06/ ve 30/06 tarihli tutanaklardan bu durum anlaşılmaktadır, bu tutanaklarda, orada bulunan kişilerin çalışmasının engellenmediği, rutin işlerin kendilerince yapılmaya devam ettiği, açıkça yazılmıştır. Yüklenici taraf feshin haksız olduğuna ilişkin emlak konut aleyhine pek çok dava açmıştır, hiçbirini kazanamamıştır. Son olarak uluslararası hakeme gitmiş, uluslar arası hakem heyeti de feshi haklı bulmuştur. Müvekkiller suç kastı taşımadan kendilerine verilen görevi yapmışlardır. Herhangi bir cebir veya zor kullanmamışlardır, savcılık buradan çıkın dendiğinde de derhal çıkılmıştır. Tüm bunlar değerlendirildiğinde iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunun oluşmayacağı kanaatindeyiz Yargıtay bozma ilamına uyulmasını ve müvekkillerimin beraatına karar verilmesini talep ederiz" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık ... müdafii ise ; "Ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır dikkat edilirse yargılamanın başından beri bu yargılamada sözleşmenin feshi fesih koşulları feshin haklı olup olmadığı tartışılmaktadır, bu da gösteriyor ki ortada bir suç değil hukuki bir ihtilaf vardır, bu nedenle Yargıtay bozma ilamına uyularak müvekkilimin beraatına karar verilmesini talep ederim." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Bozma üzerine mahkememizce yeniden yapılan değerlendirme sonucunda ulaşılan kanaate göre ;
Önceki ilamla kurulan mahkumiyet hükmüne konu suç TCK"nın 117. maddesinde yazılı iş çalışma hürriyetinin ihlali suçudur.
Bu maddede "Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlâl eden kişiye, mağdurun şikâyeti hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir." düzenlemesi bulunmaktadır.
117. maddede tanımlanan suç ile anayasal güvence altına alınan çalışma ve sözleşme hürriyeti korunmuştur.
Bu suçun maddi unsuru cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranış ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlal edilmesidir.
Maddede geçen hukuka aykırı davranış deyiminden hukuk düzenin belirlemiş olduğu emir veya yasak biçiminde bir içeriğe sahip olan her türlü hukuk kuralına aykırı eylemin anlaşılması gerekir. Hukuka aykırı davranışın eylemin hukuka aykırı olması şartıyla herhangi bir şekilde gerçekleşen bir hareketle oluşabileceği bildirilmiştir. (Ali Parlar, Muzaffer Hatipoğlu, TCK Yorumu, Özgenç/Şahin Uygulamalı Ceza Hukuku, Tezcan/Erdem/Önok Ceza Özel Hukuku, Ersoy, Yücel, Çalışma Hürriyetine Karşı Suçlar)
Yine maddede geçen ihlal teriminden faaliyetin engellenmesinin durdurulması veya faaliyet alanının normal sınırları içerisinde sürdürülmesi yerine daraltılması veya faaliyetin azaltılması sonucunu doğuran hukuka aykırı herhangi bir davranış ile yahut cebir veya tehdit ile çalışmaya belli koşullarda izin verme hususunun anlaşılması gerektiği doktrinde ifade edilmiştir.
Suçun manevi unsurunun oluşumu için genel kasıt gerekli ve yeterlidir. (Tezcan/Erden/Önok Ceza Özel Hukuku) Saike önem atfedilmemiştir.
Bu açıklamalar karşısında somut olaya bakıldığında sanıklar ... ..."nun sözleşmenin diğer tarafı olan Emlak Konut A.Ş. genel müdür yardımcıları oldukları olay tarihinde bu sanıkların ve Taç güvenlik şirketi sahibi olan sanık ..."ın, Taç güvenlik şirketinde güvenlik elemanı olan diğer sanıkları yanlarına alıp beraberlerinde çevik kuvvet ekipleri de olduğu halde ... Şirketinin faaliyet gösterdiği inşaat sahasına gelip inşaat sahasında halen çalışmakta olan ... Şirketi yetkililerinin kendilerini içeri almak istememeleri, mahkeme kararı sormaları ve sözleşmenin devam ettiğinin tespitine ilişkin davanın duruşmasının henüz yapılmadığını bildirmelerine ve karşı koymalarına rağmen mahkeme kararına ihtiyaç olmadığı ve sözleşmede açık hüküm bulunduğu, gerekçesi ile inşaat alanına zorla girdikleri bu şekildeki hukuka aykırı davranış ile ... şirketinin faaliyetini sonlandırıp inşaat alanını sözleşme hükümlerine dayanarak teslim almak amacı ve kastı ile hareket ederek atılı suçu işledikleri anlaşılmıştır ve önceki hükümle ulaşılan kanaatte bir değişiklik bulunmayıp, sanıklar ... ... ve güvenlik şirketi sahibi ..."ın cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Her ne kadar Sanıklar ... ve ... ve müdafileri savunmalarında, bu eylemin bir suç teşkil etmeyeceği zira aradaki sözleşme hükümlerine göre ... şirketinin zaten inşaat alanını boşaltıp Emlak Konut AŞ ye teslim etmek zorunda olduğunu, bunun için bir mahkeme kararına da ihtiyaç olmadığını savunmuş iseler de, hukuk düzeninin herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın bu şekilde genel hukuk kurallarına aykırı ve bizzat ihkak-ı hak teşkil edecek hareketleri korumasının düşünülemeyeceği buna aykırı bir sözleşme hükmü kurulamayacağı zira herhangi bir eylemin suç teşkil edip etmeyeceğinin sözleşme hükümlerine göre değil TCK ve özel ceza yasalarındaki hükümlere göre belirleneceği 5237 sayılı TCK"da ihkakı hak suçu ayrı bir başlık altında düzenlenmemiş ise de, bunun genel suç tipleri içerisinde düzenlendiği ve sanıkların eyleminin yukarıda bildirildiği üzere TCK"nın 117/1. maddesine uygun bulunduğu, kanaatine varılmıştır.
Sözleşme ancak hukuki yollara başvurulduğunda kullanılabilecek bir delil niteliğindedir.
Sözleşme ile kimseye hakkını bizzat alması konusunda yetki verilemez. Böyle bir yetkinin sözleşme serbestisi ile verilemeyeceği, hukuk düzeninin, bu tür bir yargı kararı olmadan ihkakı hak teşki edecek eylemleri koruyacağının tasavvur edilemeyeceği, hiç kimsenin sözleşme hükümlerine dayanarak ve sözleşmeden böyle bir yetkiyi aldığını bildirerek hakkına bizzat kavuşmasının hukuk düzeni tarafından korunamayacağı, bunun için yargı kararı gerektiği, hatta bir yargı kararı olsa bile bunun icrasının sözleşmenin taraflarınca yapılamayacağı dosyada açılmış ve sonuçlanmış bir men"i müdahale davası veya başka bir dava bulunmadığı Bakırköy 5 Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının suç tarihinde halen derdest olduğu, bir mahkeme kararı olsa bile bu kararın yerine getirilmesinin sözleşmenin taraflarından birince yapılamayacağı bu amaç ile kurulmuş icra daireleri bulunduğu değerlendirilmiş ve bu nedenle savunmalara itibar edilmemiştir.
Taraflar arasında aktedilen sözleşme örneği dosyada mevcuttur ve sözleşmenin fesih koşulları ve fesih sonrası işlemler ile ilgili olarak, sanıklar ve müdafiilerinin savunmalarında bildirdiği hükümleri kapsadığı sözleşmenin incelenmesinden görülmektedir.
Yine Kadıköy 29. Noterliğinden gönderilen ihtarname örneği dosyada mevcuttur.
Sözleşme hükümlerinin ve noterden gönderilen ihtarnamelerin incelenmesi sonucu Emlak Konut A.Ş."nin sözleşme hükümlerine uyulmadığı gerekçesi ile, sözleşmeyi fesh ettiği, ardından ihtarname ile sözleşmesinin feshine rağmen fesih sonrası araziden çekilmesi sözleşmeyle hüküm altına alındığı halde bunu yerine getirmeyen yüklenicinin yedi iş günü içinde iş yerini boşaltmasının ihtar edildiği anlaşılmaktadır.
Yine sözleşmenin 30. maddesinde Emlak Konut A.Ş."den izinsiz olarak yükleniciyi oluşturan şirket hisse veya paylarının devir ya da temlik edilmesinin ayrı bir ihtara gerek kalmaksızın sözleşmenin feshi sonucunu doğuracağı hüküm altına alınmıştır.
Yine dosyada mevcut evraklardan yüklenici firmanın kendisine verilen ek süreye rağmen işi bitiremediği gibi yapılması gereken işin çok az kısmını tamamlayabildiği görülmektedir.
Sözleşmenin 31. maddesinde ise fesih sonrası tespit komisyonu oluşturularak yapılacak işlemler düzenlenmiştir.
Savunmada bildirildiği gibi yüklenici şirketin üzerine aldığı işi sözleşmede bildirilen sürede ve ardından verilen ek sürede yerine getirmediği ve verilen ek süreye rağmen işin çok az bir kısmını yerine getirdiği, izinsiz hisse devri yaptığı, bu gelişmeler üzerine Emlak Konut A.Ş. tarafından sözleşmenin feshedildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ancak durum ve sözleşme hükümleri böyle iken mahkememizce yapılan yargılama feshin haklı olup olmadığına ilişkin veya bunun tespitine yönelik bir yargılama olmayıp ceza kovuşturmasına ilişkin bir yargılamadır.
Ceza yargılamasında; hukuk mahkemesi tarafından ve buna ilişkin mevzuat uygulanarak sonuca ulaşılmasını gerekli kılan, sözleşmenin feshinin hukuka uygun olup olmadığı veya hukuka uygun şekilde sözleşmenin bir tarafça feshedilmesinin, sözleşmeyi fesheden tarafa hangi hakları vereceği tespit edilmek sureti ile suçun oluşup oluşmadığı bu tespite göre belirlenemez. Burada mahkememizce değerlendirilen husus; sözleşmenin, taraflardan Emlak Konut A.Ş. tarafından feshedilmesinin haklı ve hukuka uygun olup olmadığı veya haklı şekilde feshedilmesinin Emlak Konut A.Ş."ne hangi hakları sağlayacağı, bu hakların sözleşme hükümlerine uygun şekilde kullanılmış olup olmadığı veya sözleşme hükümlerinin buna cevaz verip vermediği, yüklenici tarafın sözleşme hükümleri ile bunu baştan kabul etmiş olup olmadığı değil, bir tarafın sözleşmeyi tamamen haklı olarak feshetmesi halinde bile, sözleşme hükümleri ile taraflarca belirlenen , bu feshin sağladığı yetkilerin icrai hareketlerle herhangi bir yargı kararı olmadan ve yargı kararı olsa bile bizzat sözleşmenin tarafı olan şirketlerden birinin yetkilileri tarafından mı yoksa onlar adına ve onların talebi ile bu işle görevlendirilmek üzere yasa hükümleri ile kurulmuş resmi merciler ,yani icra ile görevli kurumlar tarafından mı kullanılacağı, sözleşme hükümlerini bir taraf sözleşmede yazılı olduğu şekilde yerine getirmekten kaçındığında, bunların yerine getirilmesinin hukuk devleti gereği olarak yasa ile oluşturulmuş bu resmi mercilerin katılımı olmaksızın sözleşme taraflarından biri veya yetkililerince bizzat yerine getirmesinin ceza yasalarında düzenlenmiş bulunan bir suç tipine uygun düşüp düşmediğidir. Mahkememizce bir tarafın tamamen haklı nedenlerle sözleşmeyi feshetmesi durumunda bile, sözleşmenin kendisine verdiği yetkileri icra kurumları yerine geçerek bizzat kullanamayacağı, aksinin kabulünün denetim ve kontrolden tamamen uzak sonuçlara yol açabileceği, böyle bir uygulamanın bunu yapan taraf haklı bile olsa hukuk düzeni tarafından korunamayacağı, sözleşmenin tarafının yapması gerekenin sözleşme ile kendisine sağlanan haklarının yerine getirilmesinin yargılama ve icra mercilerinden talep etmekten ibaret olması gerektiği, kendisine gereken hukuki korumayı bu yolla sağlamasının zorunlu olduğu , yargılama ve icra mercilerinin katılımı olmaksızın, sırf sözleşme ile diğer tarafın bu hükümlerin yerine getirilmesini kabul etmiş olduğu gerekçesine dayanarak bizzat kurumlar yerine geçip sözleşme hükümlerinin icrasını sağlayamayacağı, aksi halde hakkını bizzat almasına cevaz verilmiş sayılacağı, böyle bir yaklaşımın hukuk devleti tarafından korunmasının düşünülemeyeceği değerlendirilmiştir.
Somut olayın özelliklerine bakıldığında sözleşmenin taraflarından biri, işin zamanında bitirilmemesi ve verilen ek süreye rağmen çok az kısmının tamamlanmış olması, ayrıca izinsiz hisse devri gerekçelerine dayanarak ve sözleşme hükümlerine göre sözleşmeyi feshetmiş, sözleşmenin diğer tarafı ise bu feshin haklı olmadığını ileri sürüp Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde sözleşmenin halen yürürlükte bulunduğunun tespiti konusunda dava açmıştır. Mahkeme tarafından işin mürafaalı olarak görüşülmesi uygun bulunmuş ve bunun için gün belirlenerek davanın yani sözleşmenin taraflarına bildirilmiştir. Dosyaya ve iddianameye konu olaylar ise belirlenen bu mürafaa gününden bir kaç gün önce gerçekleşmiştir. Sözleşmeyi fesheden taraf yani Emlak Konut A.Ş. feshin haklı olduğunu ileri sürmekte, bunun için sözleşme hükümlerine dayanmakta, fesih sonrası sözleşme ile kendisine verilmiş hakları kullanmak istemekte, diğer taraf ise sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespitine ilişkin dava açtığını ve bununla ilgili henüz verilmiş bir mahkeme kararı olmadığını gerekçe göstererek fesih sonrası işlemlerin yapılmasına razı olmamaktadır. Burada mahkememizce suçun oluşup oluşmadığı konusunda değerlendirme yapılmış ve sözleşmenin taraflarından birinin sözleşme ile belirlenen tespit, yer teslimi gibi sözleşmede belirlenen işlemlerin yapılmasına yanaşmaması ve rıza göstermemesi halinde diğer tarafın kendiliğinden, bizzat yargı ve icra mercilerinin katılımı olmaksızın sözleşme hükümlerinin icrasını yapamayacağı, aksi davranışın hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı, denetim ve kontrolden uzak davranışlara yol açabileceği, hukuk düzeninin bunun bizzat sözleşmenin bir tarafınca yerine getirilmesini korumayacağı ve kanunda yazılı bir suç tipine uygun davranış gerçekleştiğinde saike veya eylemi gerçekleştirenin haklı olup olmadığına bakılmaksızın suçun oluşacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Mahkememizce, dosyada mevcut 26.6.2010, 28.6.2010, 30.6.2010 tarihli olay yeri tespit tutanakları, bozma sonrası yeniden değerlendirilmiş, ancak iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunun oluşabilmesi için iş ve faaliyet alanına hukuka aykırı herhangi bir müdahalenin yeterli olduğu, faaliyet alanının daraltılması veya normal sınırları içinde sürdürülmesinin engellenmesi sonucunu doğuran hareketlerin suçun oluşumu için yeterli olacağı kanaatine ulaşılmıştır.
Mahkememizce ayrıca sözleşmenin feshi sonrası işin sona erdiği, ortada geçerli bir işin kalmadığı, feshi hükümsüz kılacak bir mahkeme kararı da bulunmadığı yönündeki bozma ilamındaki gerekçe de değerlendirilmiştir. Ancak mahkememiz bu yöndeki gerekçeye katılmamaktadır. Sözleşmeyi fesheden taraf haklı gerekçelerle feshetmiş olsa dahi sözleşmenin diğer tarafının hiç bir yargısal karara ihtiyaç duyulmadan artık TCK"nun 117. maddesindeki korumadan faydalanmayacağı yönünde bir yaklaşım mahkememizce ceza hükümlerinin amacına, genel ceza ve hukuk prensiplerine uygun bulunmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle sanıklar ..., ... ve ... ın suç kastı ile hareket ettikleri eylemlerinin TCK"nın 117/.1 maddesine uyduğu ve somut olayda bu suçun unsurlarının gerçekleştiği anlaşılmış bu sanıkların TCK 117 ve eylem birden fazla kişi ile gerçekleştiğinden 119/1-c maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bu eylemin teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı konusunda da değerlendirme yapılmıştır. Buna göre mahkumiyetine karar verilen sanıkların inşaat sahasına girdikleri burada birkaç gün kalınmasını sağladıkları bu şekilde TCK"nın 117/1. maddesinde tanımlandığı üzere hukuka aykırı davranış ile müşteki şirketin faaliyetinin sınırlanmasına belli şartlarda yürütülmesine herhangi bir mahkeme kararı da olmadan neden oldukları bu şekilde eylemin tamamlandığı değerlendirilmiştir.
Mahkumiyetine karar verilen sanıklar hakkında temel ceza tayin edilirken suçun işleniş biçimi sanıkların kastının derecesi suçun işlenmesindeki özellikler suç konusunun önemi nazara alınarak alt sınırdan bir miktar uzaklaşılmış ve temel cezanın teşdiden belirlenmesi uygun bulunmuştur.
Mahkumiyet kararı verilen eylem birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirildiğinden temel ceza TCK"nın 119/1-c maddesi ile artırılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur." şeklindeki gerekçeyle, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 22/01/2015 tarih, 2014/46929 esas, 2015/1908 sayılı kararına direnildiği görülmektedir.
V- DEĞERLENDİRME
02.12.2016 tarihli 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından 07.12.2016 tarih, 2015/1118 Esas ve 2016/578 sayılı Kararı ile dosya Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmiş, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 26.01.2017 tarih, 2017/19 esas, 2017/2972 sayılı kararı ile Dairemize gönderildiğinden, direnme kararı üzerine verilen hükmün Dairemizce incelenmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmakla;
Somut olayda; Arazi sahibi Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş ile yüklenici müteahhit firmalar olan ...Ltd.Şti., ....Ltd.Şti., ... İnş. A.Ş. Şirketlerinin oluşturduğu adi ortaklık arasında 03/08/2006 tarihinde, Ispartakule 3. Bölge Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşımı Sözleşmesi"nin imzalandığı, arazinin adi ortaklığa teslim edildiği, ancak yüklenici adi ortaklık tarafından sözleşmenin 30. maddesine aykırı olarak temlik işlemi gerçekleştirilmesi ve verilen ek süreye rağmen işin çok az bir kısmının yerine getirilmiş olması nedeniyle Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. tarafından, sözleşmenin 31. maddesine dayanılarak tek taraflı olmak üzere sözleşmenin feshedildiği ve en geç 7 gün içinde çalışma alanının boşaltılarak, kendilerine teslim edilmesi hususunun 24.05.2010 tarihinde karşı tarafa tebliğ edilmiş olmasına rağmen, arazinin boşaltılmaması nedeniyle Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş yetkilisi olan sanıklar ... ve ... ile ...Güvenlik Şirketinin sahibi olan sanık ...’ın, özel güvenlik görevlileri ve Emniyet Müdürlüğünün sağladığı güvenlik güçleri refakatinde inşaat sahasına girerek, sözleşmenin 31. maddesinde yer alan “sözleşme ve eklerinde tayin ve tespit edilen vecibelerin zorlayıcı sebepler olmaksızın kısmen veya tamamen yerine getirilememesi durumunda, yapılacak ihtara rağmen aynı durumun devam etmesi halinde, ayrıca bir ihbara ve hüküm almaya gerek kalmaksızın sözleşmenin feshedilerek, yüklenicinin kesin teminatının gelir kaydedileceği, çıkabilecek zararlara karşılık olmak üzere, yüklenicinin fesih tarihindeki tüm alacaklarının bloke edileceği, işin ikmali için zorunlu görüldüğü takdirde, yüklenicinin şantiyedeki mevcut alet, makine ve diğer tesislerine, mukabilinde herhangi bir bedel ödemeden vaziyet edilebileceği,” hükmüne binaen inşaat alanına vaziyet etmek istedikleri anlaşılmıştır.
26.06.2010 ve 30.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanaklarında, arazi içinde çeşitli katlara çıkılmış binalar olduğu, içlerinde 25 işçinin çalıştığı, bunlara sorulduğunda çalışmalarını engelleyici bir müdahale olmadıklarını söyledikleri, satış ofisinin içinde ve çevresinde ... şirketi personelinin rutin halinde çalıştığı, şantiye içerisindeki ofis ile müştemilatlara bir zarar verilmediği ve ... Şirketi elemanlarının faaliyetlerine devam ettiği belirtilmiştir.
TCK’nın 117. maddesinde " Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlâl eden kişiye, mağdurun şikâyeti hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir. " hükmüne yer verilmiştir.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunun oluşabilmesi için cebir, tehdit veya hukuka aykırı başka bir davranışın yanı sıra iş ve çalışma hürriyetini ihlal etme kastıyla hareket edilmiş olması ve neticenin de gerçekleşmiş olması gerekir. Nitekim Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 09.11.2016 tarih, 2015/18359 Esas, 2016/17416 sayılı ilamında “iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçu, bir zarar suçudur. Bu suçun oluşabilmesi için, mağdura karşı cebir, tehdit kullanılması yada hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetinin ihlal edilmesi gerekmektedir... olayda, sanığın iş ve çalışma hürriyetini ihlal etme özel kastı ile hareket edip etmediği değerlendirilmeden hüküm kurulması,” şeklinde karar verilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı işi sözleşmesi’nin hukuka uygun olarak feshedilmesiyle beraber işin sona erdiği, yüklenici firmanın faaliyetine devam edebileceği bir işin bulunmadığı, feshin geçersiz olduğuna dair herhangi bir mahkeme kararının da olmaması karşısında, sanıkların sözleşmenin kendilerine tanığı hak ve yetkileri kullanarak şantiyeye girdikleri, durum tespiti yapıp, şantiyeye vaziyet etmekten ibaret eylemleri dışında olay yeri tespit tutanaklarından da anlaşıldığı üzere şirkette bulunan işçilerin veya şirketin faaliyetini engelleyici herhangi bir davranışlarının bulunmadığı anlaşılmakla, sözleşmenin icrası kapsamındaki eylemlerin “iş ve çalışma hürriyetini tahdit” suçunu oluşturmayacağı kanaatiyle;
VI- KARAR
Yukarıda açıklanan ve Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 22/01/2015 tarih, 2014/46929 esas, 2015/1908 sayılı kararındaki gerekçeye göre Yerel Mahkemece verilen direnme kararı yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, 6763 sayılı Yasanın 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 307/3. maddesi hükmüne göre dosyanın Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 08/03/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.