Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/17372 Esas 2016/10845 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/17372
Karar No: 2016/10845
Karar Tarihi: 26.12.2016

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/17372 Esas 2016/10845 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2015/17372 E.  ,  2016/10845 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 18.05.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ... vasisi tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R
    Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davalılardan ... vasisi temyiz etmiştir.
    HMK"nın 27. maddesi hükmü uyarınca, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının en önemli unsurudur.
    HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK’nın 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re"sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir.
    Somut olayda; davacıya satış vaadinde bulunanlardan muris ...’in mirasçılarından birisi olan ve yargılama sonucunda aleyhine hüküm kurulan .... oğlu ... isimli kişi yerine davada taraf olarak dosya ile ilgisi bulunmayan .... oğlu ...’nin yer aldığı görülmüştür.
    Yine, davalılardan ...’in yargılama sırasında vesayet altına alınarak kendisine ....’ın vasi olarak atandığı, kısıtlama kararının karar tarihinden sonra kesinleştiği anlaşılmaktadır. Vesayet kararının da hukuki ehliyetsizlik sonucu verildiği açıktır. Bu durumda adı geçen davalının vasisi aracılığıyla savunma yapması gerektiği de açıktır. Mahkemece vasi tayinine ilişkin mahkeme kararının sonucu beklenmeksizin usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan karar verilmiş olması doğru değildir.
    Mahkemece, yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda öncelikle taraf teşkili üzerinde durulması ve daha sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.












    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.