10. Hukuk Dairesi 2016/10249 E. , 2018/9802 K.
"İçtihat Metni".......
Dava, 5434 sayılı Kanun kapsamında bağlanılan ölüm aylığının yersiz ödendiği iddiası ile davalıdan tahsili için yapılan takipte davalının itirazının iptali ile icra-inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle; “davada görevli yargı yerinin idari yargı mercileri olduğu anlaşıldığından, davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile HMK 114/1-b maddesi ile 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine ” karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yargı çeşitleri (kolları) arasındaki ilişkiye, yargı yolu denir. Bu nedenle, medenî yargıda hukuk mahkemesi ile idarî yargıdaki idare mahkemesi arasındaki ilişki, bir yargı yolu ilişkisidir. Hukukumuzda "yargı yolu" için de "görev (vazife)" terimi kullanılmaktadır. (bkz: Anayasa m. 158, I; UMK m. 7, I; İYUK m. 9 ve 14). Oysa görev, belirli bir davaya (bir yerdeki) aynı yargı kolundaki ilk derece mahkemelerinden hangisinin bakacağını belirtir. Meselâ, medenî yargıda görev, bir davaya bir yerdeki (İlçedeki) hukuk mahkemelerinden (sulh hukuk, asliye hukuk mahkemeleri ve özel mahkemelerden) hangisi tarafından bakılacağını belirtir. Bir davaya hukuk mahkemesinde mi yoksa idare mahkemesinde mi bakılacağı, yargı yolu sorunudur. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü s.722)
Yargı yolu ve görev kamu düzenine ilişkin olup, mahkemelerce resen gözetilmesi gerekir.
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı ........ maddesi ile mülga 506 sayılı Kanun"un 134. maddesinde bu Kanunların uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesinde ise; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir. Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” hükmü öngörülmüştür.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmeye göre; 5434 sayılı Kanun kapsamında geçen hizmetler gözetilerek anılan Kanun hükümleri uyarınca emekli ikramiyesi ödenmesine ilişkin uyuşmazlığın çözümünde; ne 506 sayılı Kanun ne de 5510 sayılı Kanun’un uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda sözü edilen 101’inci madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış İş Mahkemesi görevli değildir.
Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesine göre kimler aleyhine idari yargıda dava açılabileceği açıklanmış olup, gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri hakkında idari yargı yerinde dava açılamayacağı ve dava konusu uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu nazara alınmaksızın, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının tamamen silinmesi ile yerine;
“1-Dava şartlarından görev şartının yokluğu nedeniyle HMK" nın 114/1 -c fıkrası ve 115/2 fıkrası uyarınca davanın usulden REDDİNE, talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2- 6100 sayılı HMK madde 331/2 gereğince harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderinin görevli mahkemede nazara alınmasına,” hükmünün yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
....