14. Hukuk Dairesi 2015/17379 E. , 2016/10562 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.06.2008, birleştirilen dava 21.04.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın ve birleştirilen davanın reddine dair verilen 28.05.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve 3. kişi ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl ve birleştirilen dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, birleştirilen davada ayrıca terditli olarak tazminat istenmiştir.
Davacı Hazine vekili, ..... Köyü 982 (10) nolu ve 1999 m2 yüzölçümlü kök parselin, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden iken usulsüz olarak davalı ... Belediyesi adına ihdas edilerek anılan Belediyece 37 nolu imar düzenleme bölgesinde şuyulandırmaya tabi tutulduğunu ve daha sonra da davalı ... Belediyesi tarafından imar uygulaması kapsamına alındığını; bu imar düzenlemeleri sonucunda 4973 ada 11, 4986 ada 2 ve 11267 ada 2 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğunu ve 982 sayılı kök parselin sınırları içerisine de .... Köyü 4973 ada 16, 17, 18 ve 19 sayılı imar parsellerinin tescil edildiklerini, ancak gerek .... Belediyesince yapılan 37 nolu imar düzenlemesinin ve gerekse aynı bölgede .... Büyükşehir Belediyesince yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiklerini ve böylece oluşturulan imar parsellerinin tapu kayıtlarının yolsuz tescil durumuna düştüğünü ileri sürerek; tapu iptali ve tescil; birleşen davada ayrıca terditli olarak tazminat isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davalar bakımından taraf sıfatı kalmayan davalı ... yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer tüm davalılar ile dahili davalı ... Belediyesi aleyhine açılan imar düzenlemesinin iptal işleminden kaynaklanan eski hale ihya davasının reddine" karar verilmiştir.
Hükmü, davacı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; taraf teşkili dava şartlarındandır ve mahkemece re"sen gözetilmesi gerekir.
Diğer taraftan; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Yine bilindiği gibi; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği açıktır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Somut olayda; dava konusu taşınmazlardan olan 4973 ada 16 ve 17 sayılı imar parsellerinin maliklerinin .... ve ... olduğu ve eldeki davada adı geçen maliklere husumetin yöneltilmediği, başka bir ifadeyle taraf teşkilinin sağlanmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan; davacı Hazine vekilinin 12.01.2015 havale tarihli dilekçesine eklediği ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/305 esas ve 2010/716 sayılı kararına göre, Hazinenin davalı Belediyeler ile ... ve .... aleyhine, 4973 ada 16 ve 17 sayılı imar parsellerinin 982 sayılı kök parsele isabet eden kısımlarının iptal ve Hazine adına tescili, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğiyle dava açtığı ve yapılan yargılama sonucunda, .... Belediyesi dışındaki davalılar bakımından davanın kabulüne karar verildiği; ve yine ekli Yargıtay 16. Hukuk Dairesi"nin 2013/10591 esas, 2013/10131 karar sayılı bozma ilamına göre de; anılan davanın eldeki 2008/250 esas sayılı dosyayla birleştirilme talepli olarak açıldığı da belirtilerek bu davanın sonucunun beklenilmesi gerektiği; kabule göre de, çekişmeli taşınmazın imar uygulamaları öncesindeki niteliğinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulmaması ve 711 parselle ilgili İdare Mahkemesi kararının irdelenmemesinin doğru olmadığı gibi, kısmi ihya hükmü kurulması, hazine adına tescil kararı verilmemesi ile karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu yerine nispi tayininin de doğru bulunmadığı gerekçeleriyle anılan mahkeme kararının bozulduğu görülmektedir.
Eldeki dosyada ayrıca, mahkemece hükme esas alınan 08.03.2010 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirtildikten sonra kapanan yollardan olduğu belirtilerek çelişkili rapor düzenlendiği, mahkemece bu çelişki üzerinde durulmadığı ve yine dava konusu alanın ilk uygulama öncesi niteliği, nereden ihdas edildiği, ikinci uygulamadaki niteliği ve halen mevcut durumunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmediği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2008/305 esas sayılı dosyası ile eldeki dosyanın birleştirilerek birlikte görülmesi ve taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, araştırma ve soruşturmanın noksansız tamamlanması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle işin esası bakımından bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.