Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/17632
Karar No: 2016/10561
Karar Tarihi: 20.12.2016

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/17632 Esas 2016/10561 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2015/17632 E.  ,  2016/10561 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 31.03.2003 birleştirilen dava 11.05.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl ve birleştirilen davanın reddine dair verilen 24.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    _ K A R A R _
    Asıl dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil; birleştirilen dava ise, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece; asıl davada, davalı ... aleyhine açılan davanın açılmamış sayılmasına, davalı ... aleyhine açılan davanın reddine; birleştirilen davanın da reddine karar verilmiştir.
    Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2- Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Bilindiği üzere; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
    O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
    Öte yandan; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır. Yine, tapu iptal ve tescil davaları kural olarak kayıt maliklerine karşı açılır, ancak eldeki davanın özelliği itibariyle kayıt maliklerinin yanısıra işlemi yapan Belediyeye de husumetin yöneltilmesi mümkündür. Ayrıca, bu tür davalarda taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin olduğundan alınması gereken karar ve ilam harcı ile tayin edilecek vekalet ücretinin maktu olması gerektiği gibi; imar işleminin iptal edilmesi nedeniyle imar öncesi kadastral sicilin canlandırılmasının amaçlandığı bu tür sicile yönelik davalarda mülkiyetin özüne dokunan bir uyuşmazlıktan söz edilemiyeceği ve imar işleminin kişilerin iradesi dışında gerçekleştirilen kamusal bir uygulama olduğu hususları dikkate alındığında, imar parsel maliklerine yargılama masrafı ve 29.05.1957 tarih 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu giderlerden sayılan vekalet ücreti ile ilam harcı yüklenemez.
    Diğer taraftan; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Başka bir ifadeyle; zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz ve bu nedenle de harç ve yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamaz.
    Somut olayda; davacı ile davalı ..."in kayden paydaş oldukları 193 parsel sayılı taşınmazda .... Belediye Başkanlığı tarafından 19.12.2002 tarih ve 1034 sayılı Encümen kararıyla 2981 sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan imar uygulaması sonucunda anılan tarafların 768 ada 5 sayılı imar parselinde 26.12.2002 tarihinde kayden paydaş kılındıkları, ancak davacının açtığı dava neticesinde .... 3. İdare Mahkemesi"nin 30.06.2005 tarih ve 2003/303 esas, 2005/866 karar sayılı ilamıyla bu şuyulandırma işleminin iptaline karar verildiği ve kararın deracattan geçmek suretiyle kesinleştiği; bunun üzerine Belediyece 20.02.2007 tarih ve 72 ile 27.03.2007 tarih ve 136 sayılı Encümen kararları ile yeniden imar düzenlemesi yapılarak 768 ada 17 sayılı imar parselinin davalı ... adına, aynı ada 18 sayılı parselin davacı adına olmak üzere şuyulandırma cetvellerinin hazırlandığı ve 13.06.2013 tarihinde de sicil kayıtlarının oluştuğu ve bu işlemin iptali yönünde idari dava açılmadığı anlaşılmaktadır.
    O halde, yukarıda değinilen ilkeler ile somut olay birlikte değerlendirildiğinde; davacının eldeki kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescil davasını açtığı tarih itibariyle, İdare Mahkemesi"nin şuyulandırma işlemini iptal etmesi nedeniyle 768 ada 5 sayılı imar parselinin sicil kaydının dayanağının bulunmadığı; nevarki yargılama sırasında yeniden imar düzenlemesi yapıldığı ve bu şuyulandırma işlemiyle oluşturulan 768 ada 17 ve 18 sayılı imar parsellerinin sicil kayıtlarının geçerliliğini koruduğu; idari işlem ayakta durduğu sürece, tapu iptali ve tescil isteğinin dinlenme olanağının bulunmadığı açıktır. Öyleyse, ilk uygulama nedeniyle açılan eldeki tapu iptal ve tescil davası, yargılama sırasında yapılan yeni bir imar uygulaması nedeniyle konusuz kalmış olup, mahkemece konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi, ayrıca maktu harç ve yargılama giderlerinden davacının sorumlu tutulması ve dava tarihi itibariyle davacının haklı olduğu gözetilerek davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Birleştirilen dava bakımından da; davacı 11.05.2011 tarihinde harçlandırdığı dava dilekçesiyle; davalı ..."in 768 ada 5 parsel sayılı taşınmaza vaki elatmasının önlenmesi, binasının yıkımı ve beş yıllık 40.000,00 TL ecrimisil istemiyle birleştirilen davasını açmış ise de, taşınmazın harca esas değerini 24.750,00TL olarak bildirip, bu miktar üzerinden harç yatırmıştır. Mahkemece birleştirme sonrası yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporuyla birleştirilen dosyanın dava tarihi itibariyle çekişmeli taşınmazın arsa değeri 80.766,00TL, davalı ..."in binasının değeri 93.158,55 TL olarak bildirilmiş, ayrıca talep dönemini aşar şekilde 19.12.2002 ilâ 10.05.2011 dönemi itibariyle 36.940 TL ecrimisil hesabı yapılmış; mahkemece verilen ara karar gereğince davacı 1906,45TL tamamlama harcı yatırmış olup, yatırılan harç miktarı itibariyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin dava değerine göre dahi noksan kalmıştır. Harçlar Kanunu, harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini ve harcın yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30.ve 32.maddelerinde hükme bağlamıştır. O halde, davacının usulüne göre harçlandırarak açtığı bir ecrimisil davasının varlığından sözetme olanağı bulunmadığı halde yazılı biçimde karar verilmesi doğru olmadığı gibi; yeni yapılan imar uygulaması sonucu oluşan ve davalının binasının bulunduğu 17 parsel sayılı taşınmazda davacının kayden payının kalmadığı, başka bir ifadeyle mülkiyet hakkı sahibi olmadığı gözetildiğinde elatmanın önlenmesi ve yıkım istekleri bakımından da davanın konusunun kalmadığı ve davalı lehine vekalet ücreti tayin edilemeyeceği gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiş; hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1 numaralı bent uyarınca davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bent gereğince davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi