23. Hukuk Dairesi 2014/2087 E. , 2014/4832 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/09/2013
NUMARASI : 2011/222-2013/202
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün katılma yoluyla davacı vekilince duruşmasız, davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Av. C... C.. ile davacı vekili Av. F.. U.."ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında hizmet sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmenin davalı tarafından haksız ve gerekçesiz olarak feshedildiğini, feshe dayanak yapılan sözleşmenin 9/b maddesinin, bu davalıya haksız ve gerekçesiz olarak sözleşmeyi feshetme yetkisi vermeyeceğini, müvekkilinin sözleşmenin ifası için birçok masraf yaptığını, fesih nedeniyle müvekkilinin piyasadaki itibarını zedelediğini ileri sürerek, yapılan yatırımların boşa giden kısmı için şimdilik 5.000,00 TL, mahrum kalınan kazanç bedeli şimdilik 5.000,00 TL, toplam 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline, ıslah dilekçesiyle toplam 34.303,73 TL maddi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yapılan fesih işleminin sözleşmenin 9/b maddesine uygun olduğundan davacının bütün taleplerinin haksız olduğunu, ayrıca haklı fesih nedeninin de bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği, bu nedenle talep edilebilecek zararın fesih tarihi ile sözleşmenin bitim tarihi arasındaki süredeki kâr kaybından oluştuğu gerekçesiyle, maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminatın şartları oluşmadığından buna ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz istemi yönünden;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesi, davacı vekiline 22.11.2013 günü tebliğ edilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından HUMK"nın 433. maddesinde öngörülen 10 günlük yasal temyiz süresi geçirildikten sonra 04.12.2013 günü harcı yatırılıp, temyiz kaydı yapılarak, katılma yolu ile temyiz edilmiştir.
01.06.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında, bu gibi hallerde Yargıtay tarafından da bir karar verilebileceği öngörüldüğünden, davacı vekilinin katılma yolu ile temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3-Dava, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 9/b maddesi “Müşteri, işbu sözleşmede belirtilmeyen bir gerekçeyi ileri sürerek sözleşmeyi sona erdirmek istediği takdirde, asgari 3 ay önceden noter marifetiyle feshi ihbar yapabilir…” hükmünü haizdir.
Sözleşmenin feshe ilişkin diğer hükmüyle birlikte konu ele alındığında, sözleşmede bazı fesih nedenlerinin ayrıca belirtildiği, 9/b maddesinde ise fesih nedenlerinin bunlarla sınırlı olmadığı, başka bir gerekçe ile de fesih yoluna gidebileceğinin kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu itibarla anılan hükümde, mahkemenin de kabulünde olduğu gibi ilgili tarafa keyfi fesih hakkının tanındığını kabule imkan bulunmamaktadır.
O halde, davalının fesih için fesih ihbarının yapıldığı tarihte doğmuş olmak kaydıyla bir sebep göstermesi ve tazminatla sorumlu olmaması için de bu sebebin haklı olması gerekmektedir.
Mahkemece, davalı yanın iddia ettiği gibi kendi çalışanının güvenlik hizmeti veren şirketle bağlantısının olmasının tek başına haklı sebep oluşturmayacağı kabul edilerek feshin haksız olduğu ve bu nedenle maddi tazminata ilişkin istem hakkında davacı şirketin kâr kaybı hesap edilerek hüküm altına alınmış ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı tarafından yargılama aşamasında usulüne uygun olarak ileri sürülen bu fesih nedeniyle ilgili yeterli bir inceleme yapılmadığı gibi davalı vekilinin bu konuda kök ve ek bilirkişi raporuna itirazında belirtilen İstanbul 2. İş Mahkemesi’nin 2010/749 esas sayılı dosyada alınan bilirkişi raporu da değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, yargılama aşamasında davalı tarafından fesih ihtarında belirtilmeyen, ancak yargılama aşamasında usulüne uygun olarak sürülen fesih sebebini açıklatmak, bunu kanıtlayıcı delilleri ibraz ettirerek konusunda uzman bilirkişi kurulu seçilerek davalının fesih ihtarı ve sonradan ileri sürdüğü fesih nedeni ve taraflar arasındaki sözleşme maddeleri kapsamı ve İstanbul 2. İş Mahkemesi’nin 2010/749 esas sayılı dosyadaki kök ve ek bilirkişi raporu ve dayanağı dosya da birlikte değerlendirilerek, öncelikle davalı tarafından sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, haklı ise tazminat talepleriyle ilgili şartların oluşup oluşmadığı üzerinde durularak açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin katılma yolu ile temyiz isteminin süre yönünden reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harçların istek halinde temyiz edenlere iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.