23. Hukuk Dairesi 2014/752 E. , 2014/4811 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2013/157-2013/118
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı tarafın başvurusu üzerine, müvekkili tarafından davalı çalışanlarına muhtelif konularda uçak teknik bakım eğitimi verildiğini, eğitim hizmetleri kapsamında 26.12.2006 tarihli 76.316,50 USD bedelli faturanın düzenlenerek bedelinin davalıdan talep edildiğini, davalının muhtelif tarihlerde parça parça ödemeler yaptığını, 23.961,18 USD borç kaldığını, bakiye borcun tahsili için başlatılan takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürülerek,itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu faturaya ve faturanın dayanağı hizmetin alındığına bir itirazları olmadığını, alınan hizmet bedelinin davacıya ödendiğini, taraflar arasındaki tek ilişkinin eğitim hizmeti olmadığını, yıllardır süregelen ticari ilişki bulunduğunu, ihtilafın tarafların defter ve cari hesap kayıtları arasında mutabakat sağlanmamasından kaynaklandığını, müvekkilinin davacıya bahsi geçen ödemeler haricinde birçok ödeme yaptığını, müvekkili şirketin kayıtlarında davacı yana herhangi bir borç görünmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafından tüm ticari ilişkiyi gösterir defter, kayıt ve belgelerinin ibraz edildiği, davacının ise 2008 ve 2010 yıllarına ait defter ve kayıtlarını sunmadığı, davacının, davalının yaptığı ödemeleri başka faturalara mahsup ettiğini belirttiği, davacının muhasebe sisteminin tüm ticari ilişkiyi gösterecek şekilde olmadığı, davalı defter ve kayıtlarının genel muhasebe standartlarına uygun olarak tutulduğu, davalı kayıtlarına göre, davaya konusu fatura bedelinin tamamının ödendiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK"nın 266/1. maddesi "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. HMK"nın 281 ve 282. maddeleri hükümlerinde de hakimin bilirkişi raporunu diğer delillerle birlikte serbestçe takdir edeceği, ancak bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama isteyebileceği gibi, başka bir bilirkişiden de rapor alabileceği öngörülmüştür.
Somut olayda davalı tarafça, takip konusu 26.12.2006 tarihli 76.316 USD"lik fatura bedelinin muhtelif tarihlerde ödendiği savunulmuş, davacı tarafça davalının yaptığı bu ödemelerin takip konusu fatura ile ilgisinin bulunmadığı, ödemelerin, ödenmeyen daha önceki faturalara mahsuben yapıldığı ileri sürülmüş olup, banka aracılığıyla yapılan ödeme belgelerinde herhangi bir açıklama bulunmadığı anlaşılmaktadır. Raporu hükme esas alınan bilirkişi tarafından içerisinde pek çok alt birim bulunması sebebiyle, davacının muhasebe sisteminin nasıl işlediğinin anlaşılamadığı görüşü rapor ve ek raporda belirtildiği halde, mahkemece konusunda uzman olmadığı anlaşılan bilirkişinin görüşüne itibarla hüküm kurulmuştur.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK"nın 101. maddesi " Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir.
Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır" hükmünü, 102. maddesi "Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır.
Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır." hükmünü içermektedir. Bu yasal karinenin aksini iddia eden, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Ödeme belgelerinde herhangi bir açıklama bulunmadığına göre, davacının vadesi gelmiş alacağı varsa, ödemelerin bu vadesi gelmiş alacağa mahsuben yapıldığının kabul edilmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bilirkişi kurulu oluşturularak, bu açıklamalar doğrultusunda davacının rapora itirazlarını da değerlendiren, itiraz dilekçesinde sözü edilen ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin ihtilaflı olduğu dönem ve faturalara ilişkin inceleme de yapılarak, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.