14. Hukuk Dairesi 2015/5138 E. , 2016/10465 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.03.2005 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen hükmün davalılar ..., ... ve ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 07.02.2010 tarihli 2010/4344-8650 sayılı ilamı ile; ""Dava konusu edilen 234, 237, 238 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının beyanlar hanesinde D.S.İ lehine 2942 sayılı Yasanın 31-b maddesi gereğince şerh konulmuş olup, DSİ Genel Müdürlüğü"nün 17.06.2009 tarihli yazıları ile taşınmazların kamulaştırıldığı belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece kamulaştırma işleminin kesinleşip kesinleşmediği üzerinde durularak kesinleşmesi halinde ifrazı için süre verilerek ifraz ettirildikten sonra kalan kısmın satışına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde kamulaştırma şerhi ile yükümlü olarak satışına karar verilmesi doğru görülmediği gibi, üzerinde muhdesat bulunan 234, 238 ve 332 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda oran kurulmuşsa da satış bedelinin hangi paydaşa ne miktarda bölüştürüleceği açıkça belirtilmemiş olup infazda tereddüt yaratacağından hükmün bozulması gerekmiştir"" denilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda; Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 234, 237, 238, 332, 772, 773, 775 ve 777 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine, 770, 771, 774 ve 776 parsel numaralı taşınmazlar yönünden kamulaştırıldıklarından ve kanal vasfında olduklarından davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalılar ..., ... ve ... vekilinin temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta; üzerinde muhdesat bulunan 234, 238 ve 332 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin hükme esas alınan bilirkişi raporunda arz- muhdesat oranı kurulduğu, ancak hükümde satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının belirtilmediği gerekçesiyle mahkemece bu parseller yönünden davanın kabulüne dair verilen ilk hüküm Yargıtay 6. Hukuk Dairesince bozulmuştur. Bozma ilamına uyulduğu halde gereği yerine getirilmemiştir. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada 07.02.2014 tarihinde yeniden keşif yapılmış 20.02.2014 tarihli inşaat ve ziraat bilirkişilerinden oluşan heyetten rapor aldırılmıştır. Ancak raporun incelenmesinde; arz ve muhdesat değerinin belirlendiği ancak buna ilişkin oran kurulmadığı, muhdasatın hangi paydaşa ne oranda verileceğinin belirtilmediği anlaşılmıştır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de:
Davalılardan ..., ... ve ... kendilerini Av. ... tarafından temsil ettirdikleri halde gerekçeli karar başlığında davalılardan sadece ... vekili olarak gösterilmesi diğer davalıların vekili olarak gösterilmemesi ayrıca vekalet ücretine ilişkin hüküm kurulurken de davalılardan ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden denilerek sadece bu davalı yararına vakalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediğinden hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ..., ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 19.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.