3. Hukuk Dairesi 2015/19781 E. , 2017/5300 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, murisin düzenlediği vasiyetname ile tüm malvarlığını davalıya bıraktığını, vasiyetnameyi düzenlerken akıl sağlığının yerinde olmadığını , kurul raporu alınmadığını ileri sürerek vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir .
Davalı, vasiyetnamenin iptali için yasal neden olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun” fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9.maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10.maddesinde de, fil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek” ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “eylem ve işlev ehliyeti olarakda tarif edilerek aynı yasanın 13.maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
11.06.1941 tarih 4/21 Esas-Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nda da belirtildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmayacaktır.
Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. (HGK. 18.07.2007 tarih 2007/1-553 Esas, 2007/556 Karar)
Somut olayda vasiyet eden Tevfik"in 14/04/1922 tarihinde doğduğu, 04/06/2004 tarihinde noterde vasiyetname düzenlediği, 16/11/2005 tarihinde vefat ettiği, vasiyetnamenin açılmasına ilişkin kararın 09/09/2014 tarihinde kesinleştiği, murisin tarafların babası olduğu, davacıların murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte akıl sağlığının yerinde olmadığını ileri sürerek iptalini istedikleri anlaşılmaktadır .
Mahkemece, vasiyetnamenin düzenlendiği tarih itibari ile akıl sağlığı yerinde olmadığı iddia edilen murisin sağlık durumuna ilişkin tüm belgeler ve raporların ilgili kurumlardan dosyaya ibrazı sağlanarak Adli Tıp Kurumundan murisin vasiyet tarihi itibari ile fiil ehliyetine sahip olup olmadığı konusunu aydınlatan rapor alınması gerekirken rapor alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır .
2-Kısa kararın açıklandığı 16/04/2015 tarihli duruşmaya davacılardan Neriman mazeret bildirmeksizin katılmamıştır . Bu davacı yönünden HMK . 150. maddesine göre dava dosyasının yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken davasını takip etmeyen anılan davacı yönünden de kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine karar verilmesi de kararın bozulmasını gerektirmiştir .
SONUÇ; Yukarıda 1.ve 2. bentlerde yazılı nedenlerle hükmün davacılar yararına HUMK 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.