11. Hukuk Dairesi 2020/3067 E. , 2021/6033 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 15.03.2018 tarih ve 2017/364 E. -2018/231 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 18.07.2019 tarih ve 2018/1326 E. - 2019/1016 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirket tarafından 24.02.2016 tarihinde İzmir 23. İcra Müdürlüğü"nün 2016/2892 Esas sayılı dosyası ile başlatılan işbu davaya konu icra takibinin 02.03.2016 tarihinde davalı tarafa tebliğ olduğunu, davalı şirketin 09.03.2016 tarihinde borca itiraz ettiğini, İzmir 23. İcra Müdürlüğü"nün 10.03.2016 tarihli kararı uyarınca takibin durdurulduğunu ileri sürerek haksız itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalının İstanbul Ambarlı Limanına gönderilen pamukları limandan çekmediğini, bunun üzerine taraflarca bir çözüm yolu getirilerek davacı şirket ile yeni bir protokol akdedildiğini, bu protokol uyarınca davalının ödeyemediği liman ve demuraj ücretlerine karşı teminat olarak sevkiyattan 7 konteyneri vermesi koşulu ile bu protokolü akdettiklerini, yapılan bu üçlü protokolde davacı yanın da bu ticari ilişkinin bir tarafı olduğunu, taraflar arasında herhangi bir alacak ilişkisinin mevcut olmadığını savunarak haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki ticari alışverişten doğan davalının davacıya olan borcunun taksitle ödenmesi için 03.06.2010 tarihli protokol yapıldığı, 11 taksitte bitirilmesi gereken borcun 10 taksitinin ödendiği fakat 30.04.2015 vadeli 11. ve son taksit olan 51.639,55 USD"nin ödenmediği, davacı tarafından yeni bir parti malın davalıya gönderildiği, malların 24.03.2015 tarihinde İstanbul limanına geldiği, ancak davalı tarafından gümrükten çekilemediği, bu malın gümrükten çekilebilmesine yönelik davacı, davalı ve dava dışı Imısk İthalat İhracat Ticaret ve Nakliyat A.Ş arasında 18.08.2015 tarihli üçlü bir protokol yapılarak gümrükteki malların millileştirilmesinin sağlandığı, protokolun amacının davalının davacıdan sipariş ettiği fakat gümrüklemesini yapamadığı malların gümrükleme ve millileştirme işlemlerinin dava dışı İmisk şirketi aracılığıyla sağlanması, protokol kapsamında dava dışı İmisk"e teslim edilen ürünlerin ekstra maliyetleri ile birlikte davalı tarafından İmisk"e ödeme yapılarak alınması olduğu, davacı ile davalı arasındaki daha önceki ticari ilişki ve 03.06.2010 tarihli protokol kapsamında mevcut olan eski borcuna ilişkin son taksit ödemesinin ayrıca yapılacağının protokolde özellikle belirtildiği, söz konusu borcun üçlü protokol kapsamında tasfiyesine ilişkin bir madde bulunmadığı, davalı tarafın üçlü protokolü gerekçe göstererek borçlu olmadıkları yönündeki savunmasına itibar edilmediği, işbu davanın konusu olan alacak taraflar arsındaki 03.06.2010 tarihli protokolden kaynaklanmakta olup, 18.08.2015 tarihli üçlü protokolün konusu olan ticari ilişkiyle ve Imısk Şirketi ile bir ilgisi olmadığı, davacının davalıya 03.06.2010 tarihli protokol kapsamında son taksit miktarı olan 51.639,55 USD borçlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, İzmir 23. İcra Müdürlüğü"nün 2016/2892 E. sayılı dosyasında davacı tarafça yapılan takibe davalının itirazının iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %20"sine denk gelen 10.327,91 USD"nin takip tarihi itibariyle karşılığı olan 30.414,66 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilince istinaf başvuru nedenleri ve gerekçelerinin somut olarak gösterilmediği, HMK"nın 355. maddesi uyarınca yapılan incelemede mahkeme kararında kamu düzenine aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 7.788,12 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 14.10.2021 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası"nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
1/e maddesinde de "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay"ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı" düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası"nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.