1. Hukuk Dairesi 2014/13865 E. , 2016/1681 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda; yerel mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 1449 parsel sayılı taşınmazın, 442 sayılı Köy Kanunu"na bir takım ilaveler getiren 3367 sayılı kanun uyarınca davalı adına tahsis ve devamında tescil edildiğini, davalının taşınmazın kendisine tahsis edilmesini gerektirir şartları taşımadığı gibi, mevzuatta belirtilen 5 yıllık süre içerisinde dava konusu taşınmaz üzerine ev yapmadığını, valilik tarafından benzer konuda açılan davanın husumet nedeniyle reddedildiğini, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek onandığını, bu şekilde Maliye Hazinesinin dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun açıklığa kavuştuğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile köy tüzel kişiliği adına tescilini istemiştir.
Davalı, davanın kötüniyetle açıldığını, usulsüz tahsis yaptıkları iddiasıyla yargılanan muhtar ve ihtiyar heyeti üyelerinin beraatine karar verildiğini, tahsis tarihinde köyde ikamet ettiğini, çalışmak amacıyla başka bir yere gitmenin köyden taşındığı anlamına gelmeyeceğini, tahsis kararından sonra tapunun verilmediğini, tapu olmaksızın, dava konusu yapılan taşınmaz üzerine ev yapılmasının beklenemeyeceğini, yurtdışında yaşadığını, tatillerde köye geldiğini, yurda döndüğünde taşınmazın bulunduğu köyde yaşayacağını, köyde evinin olmadığını, şahsına ait taşınmaz bulunmadığını, babasından kalan taşınmazlar olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının mevzuatta belirtilen 5 yıllık süre içerisinde kendisine temlik edilen taşınmaza bina yapmadığı gerekçesiyle verdiği davanın kabulüne ilişkin karar, Dairece; ""...1995 yılında yaptığı başvuru neticesinde 2003 yılında taşınmazın davalıya temlik edildiği, 2005 yılında dava dışı kişiler hakkında tapu iptali ve tescil davası açıldığı, davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin kararın 2009 tarihinde onandığı, bu süreç dikkate alındığında, bina yapma koşulunun gerçekleştirilmemiş olmasının davanın kabulü için tek
başına yeterli bulunmadığı, zira mülkiyeti kaybetme tehlikesi bulunan dönemde davalıdan inşaat yapmasının beklenemeyeceği, salt bina yapma koşulunun sağlanmaması nedeniyle davanın kabulünün doğru olmadığı, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların tüm delillerinin toplanması, davalının hak sahibi olma koşullarını haiz olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği....” gerekçesiyle bozulmuş olup; mahkemece bozmaya uyularak araştırma yapılmış, davalının kayıt maliki bulunduğu taşınmazların yüzölçümü ve vasfı dikkate alındığında üzerine ev yapılamayacağı, yurtdışında yaşayan davalının yerleşim yerinin taşınmazın bulunduğu yer olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur ve bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapılması bu sebeple zorunludur. Ne var ki, mahkemece, yukarıda içeriği açıklanan bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmeden sonuca gidildiği görülmektedir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu taşınmazın geldisi olan 1180 parsel sayılı taşınmazın, eski tapu kaydına istinaden 11/07/1977 tarihinde ... adına tespit edildiği, 15/07/1980 tarihli ifraz işlemi ile oluşan 1449 parsel sayılı taşınmazın, 15/03/1995 tarihinde Ilıca Köyü tüzel kişiliğine tahsis edildiği, 3367 sayılı yasa ve Köy Yerleşim Alanı Uygulama Yönetmeliği" nin 11, 12 ve 14. maddeleri uyarınca 01/10/2003 tarih, 9730 yevmiye nolu işlemle davalı adına tescilinin sağlandığı anlaşılmaktadır.
Ancak, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa"nın 187. maddesi ve 442 sayılı Köy Kanununun geçici 1. maddesindeki düzenleme ile "".... 31.12.2009 tarihinden önce belediye haline dönüşmek veya başka bir belediyenin sınırlarına dahil olmak suretiyle tüzel kişiliğini kaybeden köylerde, kendilerine bu Kanunun ek 13 üncü maddesine göre taşınmaz satışı yapılan hak sahipleri hakkında satış bedelinin ödenmesi kaydıyla ek 13 üncü maddede öngörülen diğer şartlar uygulanmaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla henüz kesinleşmemiş davalarda da bu madde hükümleri uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, 12.11.2012 tarihinde kabul edilen 6360 sayılı ondört İlde Büyükşehir Belediyesi ve yirmiyedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un geçici 1. maddesinin 13. fıkrası gereğince; "1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında, katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur" hükmü aynı kanunun 36. maddesi uyarınca 30.3.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Davacı, davalının üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, bu meyanda taşınmazın bedelinin ödenmediğini ileri sürmüştür.
Yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda, taşınmazın belediye sınırları içinde kalmasına göre, bedelinin ödenmesi halinde diğer şartlar aranmayacak olup, mahkemece, bu doğrultuda bir araştırma yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca, mahkemece öncelikle taşınmazın satışına ilişkin resmi senedin getirtilerek satış bedelinin tam olarak saptanması, ayrıca o döneme ait köy defter ve kayıtlarının nerede olduğunun ilgili birimlerden sorularak anılan kayıtların temin edilmesi, davalının satış bedelini hangi tarihte ve nereye ödediğinin gerekirse kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak açıklığa kavuşturulması, oluşacak duruma göre anılan kanunun ilgili hükmü de dikkate alınarak bir karar verilmesi; davalı tarafından satış bedelinin ödenmediğinin saptanması halinde davacı tarafından köy tüzel kişiliği adına tescil istenmiş ise de, yukarıdaki yasal düzenleme gereği Ilıca Köyü’nün hangi ilçeye bağlandığı belirlenerek tescil kaydının bu ilçe üzerinde oluşturulması gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.