Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/292
Karar No: 2016/1677
Karar Tarihi: 15.02.2016

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/292 Esas 2016/1677 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/292 E.  ,  2016/1677 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda; yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin karar, davalı ... mirasçıları Emine, Elif ve Melek tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..." ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

    - KARAR-

    Asıl ve birleştirilen dava, tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
    Asıl davada, davacı ...; 4522 parseldeki 15 nolu bağımsız bölümünün maliki olduğunu, taşınmazda davalı ile birlikte oturduklarını, davalının, taşınmazı temlik etmesi halinde kendisine bakacağı vaadi üzerine, yaşlı ve bakıma muhtaç olması nedeniyle mecburiyet ve çaresizlikten tek malvarlığı olan taşınmazı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, davalının taşınmazı aldıktan sonra bakmayıp evden kovduğunu, satışın gerçek olmadığını, yaptığı işlemin ne olduğunu bilmediğini, evden kovulduktan sonra olayın farkına vardığını, tapuda gösterilen bedelin düşük olduğunu, bedel alınmadığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
    Birleştirilen davada, davacılar ... ve ... davalı ... ile kardeş olduklarını, anneleri olan muris ..." nin 05/4/2007 tarihinde öldüğünü, murisin, 4522 parsel sayılı taşınmazdaki 15 nolu bağımsız bölümünü, 01/2/2002 tarihinde satış suretiyle oğlu davalı ..." a temlik ettiğini, murisin emekli maaşı aldığını, taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını,mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak, taşınmazı temlik ettiğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının, tasarruf nisabı dışında kalan payının iptali ile veraset ilamında belirlenen payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
    Davalı ..., asıl davada; dava değerinin düşük gösterildiğini, dava konusu taşınmazın değerinin yaklaşık 40.000,00 TL olduğunu, murisin, dava konusu taşınmazı satışından sonra, yanına taşındığını, murisin temlik esnasında akıl sağlığının yerinde olduğunu davacıların taşınmazın satış bedeline el koymak amacıyla murisi yanlarına aldıklarını, birleştirilen davada ise dava konusu taşınmazın babasından intikal ettiğini, kardeşleri olan davacıların rızasını alarak annesi muris ..." nin payını satın aldığını, davacılara bedel ödemediğini, murisin payı karşılığı para ödediğini, 2002 yılında murise 6.000,00 TL verdiğini savunmuştur.
    ./..


    Mehmet Uğur mirasçısı davalı ... taşınmazın tamamının murise ait olmadığını, taşınmazın 1/3 payının ..." a, 2/3 payının ..." ye ait olduğunu, ..." nin 20 yılı aşkın zamandır Mehmet Uğur" un yanında yaşadığını, ...er türlü ihtiyacının karşılandığını..." nin bu nedenle taşınmazın tapusunu kendisine vereceğini defalarca davacıların yanında dile getirdiğini, akıl sağlığının yerinde olduğunu, devir işleminin geçerli sayılması gerektiğini belirtmiştir.
    Mahkemece, davalı ..." un, annesi davacı ..." ye yönelik bakım borcunu gereği gibi yerine getirmediği gerekçesiyle, kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan deliller ile asıl dava davacısı ..." nin, birleşen dosya davacıları... ve ... ile davalı ..." un murisi olduğu, ..." nin 2007,... un 2010 yılında öldükleri, .... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2007/2135 esas sayılı dosyası ile ..." ın ...temsilcisi olarak atandığı, ..." nin ..." un eşi, ... ve ..." nın ..." un çocukları oldukları, dava konusu kat mülkiyetli 4522 parsel sayılı taşınmazda bulunan mesken niteliğindeki 4. kat 15 nolu bağımsız bölümün, asıl dava davacısı ..." ye ait iken, 01/02/2002 tarihinde davalı ..." a satış suretiyle temlik edildiği, asıl davanın hile, birleştirilen davanın ise muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; birden çok dava birleştirilmiş olsa dahi, asıl ve birleştirilen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalar olma niteliklerini korurlar.
    Somut olayda, mahkemece, asıl ve birleştirilen dava yönünden ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile birlikte hüküm kurulması doğru değildir.
    Kabule göre de; asıl davada davacı ..., davalı ..." un, dava konusu taşınmazın temliki halinde kendisine bakacağını söylediği, yaşlı ve bakıma muhtaç olması, mecburiyet ve çaresizlik nedeni ile tek malvarlığı olan taşınmazı davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalının taşınmazı aldıktan sonra kendisine bakmayıp evden kovduğu yönünde beyanda bulunmuş olup, davacının beyanına göre, davanın hile hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığı kuşkusuzdur.
    Gerek öğretide, gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B.K"nun 28/l. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 36/1.) maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
    Birleştirilen davanın dayanağını ise muris muvazaası hukuksal nedeni oluşturmaktadır.
    Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Mahkemece, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan birleştirilen dosyaya yönelik olarak ayrı bir inceleme ve değerlendirme yapılmamış, hile hukuksal nedenine dayalı olarak açılmış asıl dosya ile birlikte değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Ayrıca, mahkemenin, muris muvazaası yönünden yaptığı araştırmanın da yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.
    Hâl böyle olunca; asıl dava yönünden hile, birleştirilen dava yönünden muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı olarak inceleme yapılıp her iki dava içinde ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
    Davalılar Emine, Elif ve Melek vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi