1. Hukuk Dairesi 2014/13937 E. , 2016/1650 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, murisin taşınmazlarını mirasçıları arasında paylaştırdığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 4403 sayılı parselin ifrazından oluşan çekişme konusu 5098 parsel sayılı taşınmazın, muris ... tarafından 23/11/2006 tarihli ve 5652 yevmiye numaralı resmi akit ile davalı ..."e satış suretiyle temlik edildiği, murisin 11/5/2010 tarihinde öldüğü mirasçı olarak davacılar ..., ..., ...,... ve oğu ...n çocukları ..., ... ve ... ile dava dışı ..."nin kaldıkları murisin 489 parsel sayılı taşınmazını, 23/12/1994 tarihli ve 4038 yevmiye numaralı resmi akit ile, davacı ..."e, ..."a, dava dışı ..."a, davalı ..."e ve dava dışı ..."e temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, dinlenen davacı tanıkları, mirasbırakanın çok fazla taşınmazının olduğunu ve bu taşınmazları mirasçılar arasında paylaştırdığını bildirmişler, murisin dava dışı çocuğu ..."de tanık olarak dinlenmiş ve murisin 60 dönümlük taşınmazını 6 çocuk arasında paylaştırdığını, 4 erkek kardeşin kendi arasında anlaşıp ev ve arsayı aldıklarını, kız kardeşlere de davalının para verdiğini bildirmiştir.
1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla gerçekleştirdiği temlikler bakımından uygulanacağı açıktır. Somut olayda toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden temlikin mal kaçırma amacıyla değil, paylaştırma amacıyla yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.