14. Hukuk Dairesi 2016/6933 E. , 2016/10313 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.06.2010 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Öte yandan; 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)
Somut olaya gelince; mahkemece, bozma ilamına uyulduğu ve bu suretle usulü kazanılmış hak gözetilerek bozma gereklerinin yerine getirilmesi zorunlu olduğu halde, bozma ilamında değinilen hususların tamamen yerine getirildiği söylenemez. Zira, çekişmeli taşınmazda bulunan davalı ..."e ait muhdesat dikkate alınmış ise de, mahkemece temin edilen bilirkişi raporunun hükme yeterli ve elverişli olmadığı, muhdesat oranlamasının yukarıda değinilen ilkelere göre yapılmadığı; farklı bir ifadeyle, arzın ve muhdesatın toplam değerinin ne kadarının muhdesata ne kadarının arza isabet ettiğinin yüzdelik oran üzerinden belirlenmesi gerektiğinin gözetilmediği görülmektedir. Diğer taraftan; mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 9080 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiş ise de; satış bedelinin dağıtılması bakımından, hükmün 2. bendinde "satış bedelinden yargılama gider, vekalet ücreti ve harç çıktıktan sonra arta kalan paranın tamamı bir bütün halinde 100 pay kabul edilerek, tapu kaydındaki hisseleri oranında mirasçılara verilmesine" şeklinde; 3. bendinde ise "satış sonrasında elde edilecek satış bedelinden binde 11,38 oranında harcın, paydaşlardan payları oranında alınmasına, bu harç düşürüldükten sonra kalan miktarın taraflara dava konusu taşınmazın tapu kaydında yazılı payları oranında ve 17/11/2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda taksim ve tevziine" biçiminde hüküm kurulmuş olup; bu haliyle anılan hüküm fıkralarının çelişkili olduğu ve infaza elverişli bulunmadığı açıktır. Yine; hem harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretleri hakkında hüküm kurulup, hem de satış bedelinin bu giderler düşüldükten sonra dağıtılmasına hükmolunmasının da infazda tereddüt yaratacağı tartışmasızdır.
O halde, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle infaza elverişli bir biçimde hüküm kurulması gerekirken, noksan incelemeyle yetinilerek ve çelişkili biçimde yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ..."ın temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına; peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde davacı tarafa iadesine, 13.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.