21. Hukuk Dairesi 2018/3017 E. , 2019/2316 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozmaya uyarak, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davacı ile davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, 21/08/2010 tarihli iş kazası sonucu sigortalının sürekli maluliyeti nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davada 56.806,95 TL maddi ve 25.000,00TL manevi tazminatın birleşen davada ise 54.723,29 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 21/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının davalıya ait işyerinde alt işveren ... Hiz. Müh. İth. İhr. Tic. San Ltd. Şti işçisi olarak çalışırken geçirdiği iş kazası neticesinde %26 oranında malul kaldığı, iş kazasının gerçekleşmesinde davacı işçinin %30 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, mahkemece ilk kararda asgari ücretin 2,97 katı düzeyindeki ücretten yapılan hesaba itibar edilerek karar verilmesi üzerine Dairemizin 11/07/2017 tarih ve 2016/19725 Esas – 2017/5956 Karar sayılı ilamıyla bozulması üzerine yapılan ücret araştırması neticesinde asgari ücretin 1,30 katı düzeyindeki ücretten yapılan hesaba itibar edilerek karar verildiği anlaşılmıştır.Hukuki uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için usulü kazanılmış hak kavramına değinmek faydalı olacaktır.Usuli kazanılmış hak kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Öte yandan Maddi Tazminatın belirlenmesi noktasında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 55.maddesinin dikkate alınması gerektiği açıktır. Anılan maddede “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” düzenlemesi yer almaktadır.Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Somut olayda; bozmadan sonra dosya kapsamına dahil edilen ücrete dair bilgi ve belgeler ile davacı vekilinin 14/09/2017 ve 17/10/2017 tarihli dilekçelerindeki beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı vekilinin 04/04/2014 tarihli ilk hesap raporuna temel teşkil eden bordrolara ve bu bordrolardaki ücretlere itirazı olmadığını beyan ettiği açıktır. O halde asgari ücretin 1,30 katı düzeyindeki ücret üzerinden yapılan 04/04/2014 tarihli bu hesap raporu yönünden taraflar lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu anlaşılmaktadır. Öte yandan bu hesapta Türk Borçlar Kanunun 55.maddesinin emredici hükmü çerçevesinde SGK tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin ve bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmının tenzil edilmesi gerekirken hatalı şekilde anılan gelirlerin tamamının tenzil edilmesinin hatalı olduğu anlaşılmaktadır.Bu açıklamalara göre mahkemece yapılacak iş, bozmadan önce hesap bilirkişiden alınan 04/04/2014 tarihli ilk hesap raporundaki veriler yönünden davalı lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu ancak bu raporda hesap edilen maddi tazminat alacağından SGK tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin ve bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin davalının kusur oranına göre rücuya kabil kısmının tenzil ederek erişilecek maddi tazminat miktarına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
3- Öte yandan asıl davada davanın reddedilen kısmı üzerinden davalı lehine takdir edilen vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmesi gerekirken, kararın yazımı sırasında maddi hataya düşülerek “davacıdan alınarak davacıya verilmesine”, karar verildiği, aynı zamanda birleşen davada davanın kabul edilen kısmı üzerinden davacı lehine takdir edilen vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekirken, kararın yazımı sırasında maddi hataya düşülerek “davacıdan alınıp davalıya ödenmesine” karar verildiği, bu yönüyle karar yazımında hata yapıldığı anlaşılmıştır.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde taraflara iadesine, 26.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi