14. Hukuk Dairesi 2016/8937 E. , 2016/10273 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.07.2012 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Dairemizin 09.09.2015 günlü mahalline iade kararı sonrası dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılardan ... temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Hemen belirtilmelidir ki, mahkemece, zorunlu nedenlerle kararını gerekçesi ile birlikte yazmadan, yalnız hüküm sonucunu tefhim etmekle yetinebilir. Bu halde de tefhim edilen hüküm sonucunun açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde duruşma tutanağına geçirilmesi ve okunması gerekir. (HUMK. 318/2,388 maddesi son fıkra) Bu şekilde, tefhim edilen hüküm sonucuna kısa karar denir. Kısa karar hüküm fıkrası niteliğinde olduğu için kısa kararın tefhimi ile hüküm hukuki varlık kazanır. Diğer yandan mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HUMK"nun 388. maddesinde de belirtilmiştir.Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında birer birer duraksamaya yer bırakmayacak biçimde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK"nun 389. maddesinde de benimsenmiştir. Keza HUMK"nun 381. maddesinde (kararın tefhimi en az 388. maddesi hükmünde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur.) düzenlenmesine yer verilmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olup, aksi halin yeni tereddüt ve itilaflar yaratacağında kuşku yoktur. Bir başka ifadeyle kamu düzeni ve barışın tehlikeye düşeceği açıktır. (Prof. Dr. Baki Kuru. H. M. Usuli adlı eseri, 2001 baskılı sh. 2952, 2953)
Öyleyse, somut olay yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mahkemece, satış bedelinin, hüküm sonucunun 3.fıkrasında davalı ... tarafından yapılan muhdesatla ilgili olarak dosyada mevcut bilirkişi raporunda belirtilen oran üzerinden davalı ...’a satış aşamasında verilmesine,arta kalan kısmın taraflara tapu kaydındaki payları oranında ödenmesine; 5. fıkrasında ise tapudaki ve veraset ilamındaki payları oranında taraflara ödenmesine yönelik kurulan hüküm infaza elverişli olmadığından usul ve yasaya uygun düştüğü söylenemez.
Mahkemece, belirtilen husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin yatırılan harıcın istek halinde yatırana iadesine, 12.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.