11. Hukuk Dairesi 2015/2290 E. , 2016/614 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
.
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20.06.2013 tarih ve 2011/355-2013/348 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 19.01.2016 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirket çalışanları tarafından istendiği an geri çekilebileceği ve yüksek faiz verileceği vaatleri ile binlerce kişiden paralar toplandığını, müvekkilinin davalı şirkete 05/07/2000 tarihinde 30.000 DM, 02/09/2000 tarihinde 10.000 DM ve 01/01/2001 tarihinde 4.340 DM tutarında yatırım yaptığını, yatırdığı paralar karşılığında müvekkiline ... Holding tahsil fişi adlı belgenin verildiğini, paraların geri alınmak istendiğinde ödeme yapılmadığını, davalılar tarafından Bankalar Kanunu"nun ihlal edildiğini, Sermaye Piyasası Kanunu"na aykırı şekilde izinsiz aracılık faaliyetinde bulunulduğunu, Kurul tarafından yapılan denetlemeler sonucunda hisse senetlerinin izinsiz bir şekilde halka arz edildiğinin 11/07/2003 tarihli raporla tespit edildiğini, davalıların basiretli bir iş adamı gibi davranmadıklarını,..."ya aykırı şekilde şirket defterlerini usulüne uygun olarak tutmadıklarını ileri sürerek, toplam 44.340 DM (22.670,68 Euro) karşılığı 45.273,35 TL"nin avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dosyaya sunulan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı şirketin defterlerinde davacının ortaklık kaydına ve tahsil fişine ait herhangi bir kayda rastlanmadığı, tahsil fişinde belirtilen tutarın davalı şirkete teslim edildiği hususunun mevcut delillerle kanıtlanamaması nedeniyle, davacıya tahsil fişlerinde adı geçen... hakkında birleştirme talepli dava açması ve davalı şirket tarafından kandırıldıkları iddiası kapsamında dinletmek üzere tanıklarını bildirmesi yönünde verilen kesin süreye rağmen, tanık bildirilmediği ve keza anılan davanın açılmadığı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı şirketle geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ile bu amaçla verilen paranın tahsili istemlerine ilişkindir.
Her ne kadar mahkemece hükme dayanak yapılan Dairemizin 10.03.2011 tarih, 2009/3786 Esas 2011/2513 Karar sayılı ilamında, davacıların para verdiklerini iddia ettikleri kişi hakkında dava açmaları için süre verilmesi ve açıldığı taktirde eldeki dava ile birleştirilip işin esasının incelenmesi gerekçesiyle mahkemece verilen karar bozulmuş ise de, bu kişi hakkında dava açılması bir dava şartı olmayıp, davanın açılmamış olması da eldeki davanın esasına girilmesine engel değildir. Nitekim Dairemizin anılan bozmasından sonra, mahkemece davanın aynı gerekçe ile reddine dair verilen karar da, Dairemizin 18.03.2014 gün ve 2012/15630 Esas, 2014/5269 Karar sayılı karar ile işin esasının incelenmesi için bozulmuştur.
Somut uyuşmazlıkta da mahkemece davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve işin esasının incelenmesine çalışılmıştır. Ancak davalı şirket merkezinde yapılan 18.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda, sadece davalı şirketin 2000 ve 2001 yılı defter-i kebir defteri ile 1998 tarihli ortaklar pay defteri incelenebilmiş, yevmiye defteri, tahsil fişi koçanları, ücret bordoları vs. defter ve belgeleri ise incelenmemiş, defter-i kebir defterinin de işlem detaylarını içermediğinden mahkemece istenen ayrıntılı raporun düzenlenemediği bildirilmiştir.
Diğer bilirkişi raporlarında da davalı şirketin defterleri üzerinde inceleme yapılamadığı bildirilmiştir. Dolayısıyla mahkemece işin esasına yönelik yapılan inceleme de hüküm kurulması için yeterli değildir.
Bu itibarla mahkemece, aralarında şirketler hukuku ve sermaye piyasası konusunda uzmanların bulunduğu yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, davalı şirketin davacının “tahsil fişi” ile para ödediği 05.07.2000 tarihi ve daha sonraki yıllara ait yasal defter ve kayıtlarının getirtilmesi, defterlerin ibraz ve ispat yükümlülüğü ile ilgili kurallar da gözetilerek, dosyaya davacı tarafından sunulan tahsilat fişi seri numaraları ile birlikte diğer delillerin incelenmesi, anılan tahsil fişlerinin davalı şirket tarafından tanzim edilip edilmediğinin, bu ve benzeri belgelerin şirket tarafından kullanılıp kullanılmadığının, üzerinde bulunan seri numaralarının geçerliliğinin bulunup bulunmadığının, bu şekilde düzenlenen tahsil fişlerinin başka kişilere de verilip verilmediğinin, tahsil fişinde ismi geçen kişinin davalı şirketin temsilcisi gibi hareket eden bir elemanı olup olmadığının, yine davalı şirketin izinsiz halka arz faaliyeti yapıp yapmadığının, ...,... raporları ve... kayıtları ayrıntılı bir şekilde incelenerek tespit edilmesi, ayrıca davacı tarafından kandırılma ve dolandırılma iddiasına dayanıldığından, davacının bu iddiaya ilişkin gösterdiği tanıklar da dinlenilmek suretiyle yukarıda açıklanan tüm delillerle birlikte davacının iradesinin fesada uğratılmak suretiyle haksız bir fiile maruz bırakılarak paralarının alındığı ve iade edilmediği yolundaki iddialarının tatminkar bir biçimde araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temiyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.