Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/31030
Karar No: 2014/4177
Karar Tarihi: 18.02.2014

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/31030 Esas 2014/4177 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2013/31030 E.  ,  2014/4177 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Diyarbakır 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 04/12/2012
    NUMARASI : 2011/176-2012/1592

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
    KARAR
    Davacı, davalı kuruma bağlı işyerinin temizlik işlerini yapmak üzere taraflar arasında sözleşme imzalandığını, dava dışı işçi K... S..tarafından Bandırma 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2010/152 esas sayılı dosyası üzerinden açılan davada, kıdem ve ihbar tazminatı ve benzeri işçilik alacaklarının kendisi ve davalıdan müteselsilen tahsiline karar verildiğini, kesinleşen karara istinaden başlatılan icra takibi üzerine 3.803,00 TL ödemek zorunda kaldığını, müteselsil sorumluluk gereğince bu miktarın 1/2’sinin davalı tarafından ödenmesi gerektiğini, ancak alacağın rücuen tahsili için başlatmış olduğu icra takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, “Borçlar Kanunu"nun 146. maddesine göre aksi kararlaştırılmadıkça müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu oldukları” gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, taraflar arasındaki “temizlik hizmeti alımına ilişkin sözleşme” gereğince, davacı tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında davacının ödemek zorunda kaldığı miktarın 1/2’sinin, asıl işveren olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı Tarafından ödenen işçi alacaklarından, tarafların müteselsilen sorumlu oldukları belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    4857 sayılı İş Kanununun 2/6. Maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
    Dava konusu olayda da taraflar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, davacı ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar.
    İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim Borçlar Kanununun 146. Maddesinde düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği açıkça belirtilmiştir.
    Somut olayda taraflar arsındaki sözleşmenin 36.4. maddesinde, “Yüklenici tarafından çalıştırılan işçiler Sosyal Güvenlik Kurumu ve İş Kanunu hükümlerine tabidir. Bu nedenle çalıştırılan işçilerin mevzuatla ilgili tüm hakları saklıdır. (Örneğin sigorta primlerinin yatırılması, yıllık izin, doğum izinleri ve yardımları, varsa toplu sözleşmeden doğan haklar, kıdem tazminatları vs.) İlgili mevzuatın yüklenici tarafından yerine getirilmemesi sonucunda alt işveren asıl işveren ilişkisi nedeniyle idareye yüklenecek maddi sorumluluklar aynen yüklenici firmaya yönlendirilir ve ilk tahakkuk evrakından kesinti yapılır. Şayet yükleniciye herhangi bir ödeme yapılması söz konusu değilse, kesin teminattan kesinti yapılır. Eğer hiçbir yolla tahsilat olmayacaksa icra yoluyla tahsili yoluna gidilir.” Hükmü bulunmaktadır.
    Görüldüğü üzere sözleşmede, İş Kanunu gereğince alt işveren asıl işveren ilişkisi nedeniyle idareye yüklenecek maddi sorumlulukların, aynen yüklenici firmaya ait olduğu açıkça kararlaştırılmıştır. Başka bir ifade ile “müteselsil borçluların alacaklıya karşı kural olarak eşit oranda sorumlu olduklarına” ilişkin az yukarda değinilen ve emredici nitelikte bulunmayıp düzenleyici nitelikte olan bu hükmün aksi kararlaştırılmış ve bu konudaki tüm sorumluluk yükleniciye verilmiştir.
    O halde tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri tarafları bağlayacağından, iç ilişki itibariyle, dava dışı işçiye yapılan ödemeden davacı ve davalı Kurumun yarı yarıya sorumlu olduklarının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu durumda davacı, alt işveren olarak dava dışı işçiye ödemiş olduğu miktarın 1/2’sini davalıdan rücuen tahsilini talep edemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek, “davacı tarafından ödenen işçi alacaklarından tarafların müteselsilen sorumlu oldukları ve bu sorumluluğun da eşit oranda olması gerektiği” belirtilmek suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    SONUÇ :Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, 18.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi