11. Hukuk Dairesi 2016/71 E. , 2016/509 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada . Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/02/2014 tarih ve 2012/297-2014/61 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının emlak alım satımı işiyle iştigal eden davalıya ait işyerine giderek bir ev satın almak istediğini söylediğini, konut satış temsilcisinin boş bir araziyi göstererek davacıyla fiyatı 74.000,00 TL üzerinden konut satış sözleşmesi yaptığını, sözleşmenin teminatı olarak da davacıdan 10.000,00 TL tutarlı bir teminat bonosu aldığını, davacının alım işinden vazgeçtiğini davalıya bildirmesi üzerine konut satışı ile ilgili komisyon tutarı olan 3.500,00 TL ödenmesinin istendiğini, davalının 10.000,00 TL"lik senedin 3.469,50 TL"lik kısmını icraya koyduğunu, davacının icra tehdidi altında borcu olmadığı bir parayı faizi ve diğer ferileri ile birlikte 4.012,00 TL olarak ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek; icra takibi sonucu borcu olmadığı halde davalı şirkete ödenmek zorunda kalınan 4.012,00 TL"nin davalıdan istirdadını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın senede dayanması sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, takibe konu olan bononun davacının davalı ile yaptığı sözlü anlaşma gereği doğan borcu karşılığında verildiğini, senedin üzerinde teminat amacıyla verildiğine dair bilgi bulunmadığını, davacının iddialarını yazılı belgeler ile kanıtlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; senedin yazılı bir sözleşmeye istinaden verildiği ispat edilemediğinden temel ilişkiden yoksun olduğu, tacir olan davalının senetten doğan alacağının olduğunu defter kayıtlarıyla ispat etmesi gerekirken defter kayıtlarını sunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 4.012,00 TL’nin ödenme tarihi olan 28/03/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, kambiyo senedine dayalı icra takibi nedeniyle ödenen meblağın istirdadı istemine ilişkin olup dava tarihinde yürürlükte olan 6762 Sayılı TTK"nın 4/1 nci maddesi uyarınca ticari davadır. Bu tür davalara TTK’nın 5 nci maddesi uyarınca o yerde ticaret mahkemesi varsa bu mahkemece bakılır, ancak ticari bir davanın hukuk mahkemesi, ticari olmayan bir davanın ticaret mahkemesi tarafından görülmesi hükmün bozulması için yalnız başına kafi bir sebep teşkil etmez.
Somut olayda, davalı vekili işbölümü itirazında bulunmuş, mahkemece davacının tacir olmadığı, takip ve davanın 01/07/2012 tarihinden önce açıldığı gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir.
Bu itibarla, mahkemece davalı vekilinin iş bölümü itirazının kabul edilerek, dosyanın ticaret mahkemesine gönderilmesi gerekirken, işin esasına girilip yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
3- Kural olarak kambiyo senetleri illetten mücerret olup davacı tarafından davalıya verilmiş bulunan bonodan dolayı borçlu olmadığının ve buna bağlı olarak ta istirdat talebinin haklı olduğunun ispatı yükü borçlu davacıya düştüğü halde, mahkemece tacir olan davalının senetten doğan alacağının olduğunu defter kayıtlarıyla ispat etmesi gerekirken defter kayıtlarını sunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
4- Kabule göre de; dava dilekçesiyle, icra takibi sonucu borcu olmadığı halde davalı şirkete ödenmek zorunda kalınan 4.012,00 TL"nin davalıdan geri alınarak davacıya verilmesi istenmiş, faiz talebinde bulunulmamıştır. Mahkemece ise hükmedilen alacağın ödenme tarihi olan 28/03/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olup hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği nazara alınarak davacının talebi olmadığı halde faize hükmedilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.