14. Hukuk Dairesi 2016/14674 E. , 2016/9901 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 16.06.2016 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; mahkemenin görevsizliğine dair verilen 16.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacılar emlak komisyoncusu olan davalı ... aracılığı ile mülkiyeti ...."a ait bulunan ... İli, ... İlçesi, .... Mevkii 20114 ada, 1 parselde kayıtlı taşınmazı satın aldıklarını, davalı komisyoncu ile mal sahibi ve alıcılar arasında 19.09.2008 tarihli sözleşmenin imzalandığını ancak davacıların yabancı uyruklu olması nedeni ile taşınmazın tapusunun gerekli işlemler tamamlanıncaya kadar davalı komisyoncu ... adına tapusunun yapıldığını ancak davalının bu tapuyu müvekkillerine devretmediğini, bu nedenlerle dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline, bu talepleri kabul edilmediği taktirde dava konusu taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesini, bu taleplerinin de kabul edilmemesi halinde satış sözleşmesi ile ödenen 630.000 Euro ile 20.000 Euro bedeli ödeme tarihinden itibaren yabancı paraya uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve davacılara ödenmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davacıların yabancı uyruklu olup bir mesken almak amacıyla emlakçılık yapan davalı ile anlaşarak davalının bulmuş olduğu meskenlerden birini almak isteyen "tüketici" oldukları davalının ise emlakçı olup "simsarlık" faaliyetinde bulunduğu ve davacıların yabancı uyruklu olmaları nedeni ile davacıların satın almış oldukları dava konusu taşınmazın emlak komisyoncusu olan davalı adına tapuda alındığı, bu duruma göre taraflar arasında imzalanmış olan dosyamız içerisindeki sözleşme başlıklı 19.09.2008 tarihli akitte satıcının ... olup alıcının davacı ... olduğu ve bu sözleşmeye davalının da komisyoncu .... Emlak Turizm olarak imzaladığı ve aralarındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğu, bu duruma göre taraflar arasındaki ihtilafın 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Kanunun 3/L maddesi kapsamında kaldığı ve 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Kanunun 73. maddesinde de "Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemeleri görevlidir." düzenlemesinin getirildiği," gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine dair karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye "inanan" adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de "inanılan" denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise "inanç konusu şey" olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) "delil başlangıcı" niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK"nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi "tanık" dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya "delil başlangıcı" yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m. 188) yemin (HMK m.125 v.d.) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 Esas, 2015/2838 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda davacılar, dava konusu taşınmazı almak için anlaştıklarını ancak yabancı uyruklu oldukları için tapu işlemlerinin uzun olması nedeniyle geçici olarak emlakçı adına tapunun alındığını ve gerekli işlemler tamamlandığında tapu kaydının kendilerine devir edileceğini ancak davalının tapuyu devretmediğini belirterek tapu iptali ve tescil olmaz ise tazminat isteminde bulunmuştur.
01.10.2011 tarihinde yürülüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 2. maddesi gereğince, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleri diğer dava ve işler bakımından da görevli mahkemedir.
Diğer taraftan; HMK"nın 31 maddesi gereğince bir davada olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme hakime ait bir görevdir. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüşü itibariyle dava inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Bu durumda mahkemece, Dairemizin yukarıda belirtilen ilkelerine göre tarafların delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken tüketici mahkemesinin görevli olduğundan söz edilerek davanın görev yönünden reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın talep halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün için karar düzeltme yolu açık üzere 30.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.