3. Hukuk Dairesi 2016/6406 E. , 2017/4802 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; davalıların murislerinin 25.11.1999 tarihli harici sözleşme ile 1574 Ada 2 parselde kayıtlı taşınmazın 196.32 m² kısmını davacıya sattığını, zilyetliği devralan davacının arsa üzerine bina inşa ettiğini, böylelikle arsanın değerinin 100.000 TL üzerine çıktığını, tapunun devredilmeyip, davacının oyalandığını, 28.06.2011 tarihindeki görüşmede ise ferağ için fahiş bedel talep edildiğini, geçersiz sözleşme nedeniyle arsanın ve binanın ulaştığı bedelin belirlenerek şimdilik 10.000 TL (ıslah ile 57.814 TL)"nin davalılardan tahsilini talep etmiştir. Yargılama esnasında bina bedeline ilişkin talep atiye terk edilmiştir.
Davalı vekili; davacının geçersiz sözleşme nedeniyle ancak ödenen bedeli isteyebileceği, reel bedelin talep edilemeyeceğini savunmuştur. Birleşen davada ise, 2 parselde bulunan bina nedeniyle taşınmaza müdahalenin önlenmesi talep edilmiştir.
Mahkemece, resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu, sözleşmede satış bedelinin belirlenmemesi nedeniyle, bilirkişinin satış tarihi itibariyle belirlediği rayiç arsa değeri esas alınıp, denkleştirici adalet ilkesine göre dava tarihinde ulaştığı bedele hükmedilmesi gerektiği, elatmanın önlenmesine ilişkin talebin ise ortada haksız kullanım bulunmadığı gerekçe gösterilmek suretiyle, davanın kabulü ile 57.814.57 TL"nin davalılardan tahsiline, bina değeri konusunda talep atiye bırakılması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine dair verilen kararın, Dairemizin 03.06.2014 tarih ve 2014/3578 E., 2014/8752 K. Sayılı ilamı ile "Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Dava, harici satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili istemine ilişkindir. 25.11.1999 tarihli satış senedinde satış bedelinin ne miktarda olduğu açıklanmadan alıcı tarafından satıcıya ödendiği belirtilmiştir.
TMK"nun 6. Maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Şu durumda, uyuşmazlığın çözümü için satış bedeli olarak verilen paranın ne kadar olduğu konusunda davacının ispata yönelik delilleri değerlendirmek suretiyle belirlendikten sonra paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması amacıyla uzman bilirkişiden rapor alınması gerekirken, yazılı gerekçe ile taşınmazın satış tarihindeki rayiç değeri esas alınmak suretiyle belirlenen bedele hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Diğer taraftan hükme esas alınan bilirkişi raporunda; denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabı yapılırken sadece altın, USD, faiz değerleri esas alınmıştır. Oysa, bu değerler dışında enflasyon, döviz kurlarındaki artış, tüketici eşya fiyat endeksi, maaş artışları vs gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının da alınarak ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değerin hesaplanması gerekir. Bu bağlamda hükme esas alınan raporda dikkate alınan etkenler yeterli değildir. Bunun yanında, ifanın imkansız hale geldiği 28.06.2011 tarihi yerine dava tarihine kadar ulaştığı değerin belirlenmesi de doğru değildir. Hal böyle olunca mahkemece, ödenen satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken, ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, döviz kurlarındaki artış, maaş artışları vs gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının alınarak uzman bilirkişi vasıtasıyla hesaplanması ve hesaplanan bu miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yetersiz rapor doğrultusunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir" gerekçeleriyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda, davacının TMK"nın 6. maddesi gereğince taşınmazın satış bedelinin ne kadar olduğunu ispatlayamadığı anlaşıldığından geçersiz sözleşme nedeniyle ödenen bedelin iadesine ilişkin alacak davasının reddine, birleştirilen dosyada davacı-birleştirilen dosya davalısı ... hakkında el atmanın önlenmesi davası açılmış ise de; dava tarihi itibariyle davalının taşınmazı haricen bedelini ödeyerek aldığı, ortada haksız kullanım söz konusu olmadığı, zilyetliğin haklı sebeplere dayandığı nazara alınarak birleşen dosya davacıları Yunus ve ..."ın el atmanın önlenmesine ilişkin davalarının reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, harici satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili istemine ilişkin olup, 25.11.1999 tarihli satış senedinde satış bedelinin ne miktarda olduğu açıklanmadan alıcı tarafından satıcıya ödendiği belirtilmiştir.
Davacı, haricen satın aldığı taşınmazın tapuda devir işlemlerinin gerçekleşmediğini ileri sürerek talepte bulunmuş, davalı ise haricen yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunu, davacının sadece ödediği satış bedelinin iadesini talep edebileceğini savunmuştur. Mahkemece, her ne kadar, Dairemiz bozma ilamına uyularak, davacının taşınmazın satış bedelinin ne kadar olduğunu ispatlayamadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, davalı 10.08.2011 tarihli cevap dilekçesinde davacının geçersiz satım nedeniyle ödediği satış bedelinin iadesini talep edebileceğini beyan etmekle, bir miktar parayı da aldığını kabul etmiştir.
Hal böyle olunca, Mahkemece, davalıdan davaya konu taşınmazın satışı nedeniyle ne kadar para aldığı sorularak tespit edilmeli, davalının kabul ettiği miktar için denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabı yapılmalı, ödenen satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken de paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, döviz kurlarındaki artış, maaş artışları vs gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının alınarak uzman bilirkişi vasıtasıyla hesaplanmalı ve hesaplanan bu miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.