10. Hukuk Dairesi 2016/9752 E. , 2018/9226 K.
"İçtihat Metni"........
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 17.07.2012 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ve sigortalı için yapılan tedavi giderlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen rücuen tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı .......
5510 sayılı Kanunun 12. maddesinin 2. fıkrasında; işveren vekili tanımlanmış olup, maddede “İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu Kanunda geçen işveren deyimi, işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili ve 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanan geçici iş ilişkisi kurulan işveren, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Kanunun İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 21’inci maddenin birinci fıkrası hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan......... karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası ise üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir. Anılan fıkrada geçen “çalıştıranlara” ibaresi, zararlandırıcı sigorta olayına neden olan üçüncü kişinin işverenlerini ifade etmekte olup; söz konusu işverenlerin sorumluluğu için, iş kazası veya meslek hastalığının oluşmasında kusurunun bulunduğunun saptanması gerekir.
Eldeki dosyada, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı işveren şirketin %60, işveren şirket kusuru içinde olmak üzere, davalı işveren yetkilisi ...’nın %5, kazalı sigortalının %40 kusurlu olduğunun tespit edildiği, ceza davasında eldeki davaya konu iş kazası nedeniyle kusurlu bulunan, iş yeri yetkilisi ...’ya verilen cezanın temyiz edilmeden kesinleşmesi üzerine, iş bu davada davalı ...’ya, işverene verilen %60’lık kusurun, %5"i olmak üzere kusur atfedildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, talep gibi %50 kurum zararı üzerinden, asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, dosya kapsamında, davalı şirketin yetkilisi olduğu belirtilen ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda %5 kusurlu olduğu belirtilen ...’nın durumu araştırılarak; işveren vekili olup olmadığı belirlenmeli, işveren vekili ise davalı şirketle birlikte 5510 sayılı Yasanın 21/1 hükmü gereğince, tespit edilen %60 oranında kusur karşılığından sorumlu olacağı kabul edilmeli, aksi halde aynı yasanın 21/4 hükmü kapsamında değerlendirme yapılarak işveren ve 3. kişinin sorumlulukları belirlenip sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, yukarıda anılan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, varılacak soruca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.........