4. Hukuk Dairesi 2013/18042 E. , 2014/12520 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Rize Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2012
NUMARASI : 2011/217-2012/740
Davacı S.G.K. vekili Avukat A.. D.. tarafından, davalı L.. K.. aleyhine 03/02/2011 gününde verilen dilekçe ile alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22/11/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, özel kanuna dayalı alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, 2022 sayılı kanun kapsamında kendisine aylık bağlanan davalının, yapılan araştırma neticesinde koşulları taşımadığı tespit edildiğinden yersiz ödenen alacağın davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
12/07/2013 tarih ve 6495 sayılı kanunun 73. maddesi ile 2022 sayılı yasaya eklenen Geçici 3. maddesinde "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar bu Kanun kapsamında yersiz veya fazla ödenmiş aylıklar sebebiyle ilgililer adına çıkarılmış olan borç ve para cezaları ile bunlara ilişkin faizler terkin edilmiş sayılır ve haklarında herhangi bir adli, idari ve icrai takibat yapılmaz." hükmü öngörülmüştür.
Mahkemece verilen karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme ile dava konusu edilen alacak faizleriyle birlikte terkin edilmiş ve bu tür bir alacak hakkında herhangi bir adli, idari ve icrai takibatın yapılamayacağı öngörülmüş olduğundan; 2022 sayılı Kanunun amaç ve kapsamı ile TC Anayasası"nın 2, 5 ve 61. maddeleri nazara alındığında, bu yasal değişikliğin kamu düzenine ilişkin olduğu ve temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın bu hususun yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, uyuşmazlığın yeni yasal düzenleme gözetilip değerlendirilerek çözümlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına 29/09/2014 oyçokluğuyla karar verildi.
Dava; alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı tarafça faiz başlangıcı ve yargılama giderlerine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Karar taraflara tebliğe çıkarılmış, davalı karar temyiz etmemiş, davacı vekili ise sadece faiz başlangıcı ve yargılama giderlerine yönelik olarak temyiz etmiş, Dairemizin çoğunluğu tarafından karardan sonra yürürlüğe giren ve 2022 sayılı Yasa"ya, 6495 sayılı Yasa"nın 73. maddesi ile eklenen geçici 3. madde uyarınca davanın çözümlenmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiştir.
Gerçekten mahkeme kararından sonra 12/07/2013 tarihinde 6495 sayılı Yasa"nın 73. maddesi ile 2022 sayılı Yasa"ya geçici 3. madde eklenmiş ve anılan maddede "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar bu Kanun kapsamında yersiz ve fazla ödenmiş aylıklar sebebiyle ilgililer adına çıkarılmış olan borç ve para cezaları ile bunlara ilişkin faizler terkin edilmiş sayılır ve haklarında herhangi bir adli, idari ve icrai takip yapılamaz" hükmü getirilmiştir.
Bu durumda, davacının temyizi üzerine mahkeme kararının anılan değişiklik gerekçe gösterilerek bozma konusu yapılıp yapılmayacağının tartışılması gerekmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte gerek doktrinde gerekse Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamaları ile "Tarafların yalnız birinin temyiz etmiş olduğu hükmün, temyiz eden (o) tarafın aleyhine olarak bozulamayacağı" yani "aleyhte bozma yasağı" kabul edilmektedir. (Reformatio İn Peius yasağı) (Prof. Dr. B. K.: Hukuk Muhakemeleri Usulu 4. Cilt S:3404 ve Prof. Dr. B. K., Prof Dr. R. A.-Prof Dr. E. Y..6100 sayılı HMK"na göre yeniden yazılmış Medeni Usul Hukuku ders kitabı 654. sayfa)
Mahkemenin ödetme kararı davalı (borçlu) tarafından temyiz edilmemiş olup, davacı tarafta sadece faizin başlangıç tarihi yönünden hükmü temyiz ettiğine göre Dairemiz çoğunluğunun bozma kararı "aleyhe bozma yasağı""na aykırı düşmektedir.
Ayrıca anılan madde de "icrai takip yapılamayacağınında" düzenlenmiş olması karşısında yasa koyucunun herhangi bir şekilde kesinleşmiş mahkeme kararlarında icrasını engelleyerek doğru sonuca gitmeyi hedeflediği de anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle Dairemizin çoğunluğunun bozma kararına katılmıyorum. 29/09/2014