16. Hukuk Dairesi 2015/11249 E. , 2016/510 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : UYGULAMA KADASTROSU
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden ... vekili Avukat .. ile aleyhine temyiz istenilen ... vekili Avukat .. geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
3402 sayılı Yasa"nın 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında davalıların murisi .. adına kayıtlı eski 502 parsel sayılı 5.520,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz 135 ada 55 parsel numarasıyla önce 4.081,43 metrekare, bilahare itiraz üzerine komisyon kararı ile 6.163,44 metrekare olarak tespit edilmiştir. Davacılar ... ve arkadaşları, adlarına paylı olarak kayıtlı eski 501 parsel sayılı 2140 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın 135 ada 111 parsel numarasıyla önce 4.273,65 metrekare, itiraz üzerine komisyon kararı ile 2.041,89 olarak tespit edildiğini ancak taşınmazlar arasındaki sınırın yanlış belirlendiğini öne sürerek zeminde bulunan ve halen fiili olarak kullanılan sınıra göre tescil istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne; çekişmeli taşınmazların uygulama tespitlerinin iptaline, fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 27.01.2015 tarihli harita ve rapor esas alınmak suretiyle 135 ada 55 parsel sayılı taşınmazın 4.027,66 metrekare, 135 ada 111 parsel sayılı taşınmazın ise 4.177,67 metrekare yüzölçümüyle tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılardan .., ... tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın tesis kadastrosu tespitinin kesinleşmesinden sonra ikiye ifraz edildiği, ancak oluşturulan ifraz krokisinin, ifrazın amacıyla ve fiili kullanımla örtüşmediği, uygulama kadastrosu komisyonu kararında da amaçla ve fiili kullanımla örtüşmeyen ifraz krokisinin dikkate alındığı gerekçe gösterilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere uygun düşmemektedir. Davacı ve davalı tarafa ait taşınmazlar evveliyatında bir bütün iken 7.660,00 metrekare yüzölçümüyle dava dışı ... adına tarla ve çalılık niteliğiyle 1953 yılında tespit ve tescil edildiği, malikinin talebi üzerine 1956 yılında ikiye ifraz edilerek 501 ve 502 parsel numaralarıyla yine maliki adına tapu kayıtlarının oluşturulduğu, bilahare aynı yıl 502 parsel sayılı 5.520,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın davalıların murisi .."a, 501 parsel sayılı 2.140,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın da 1966 yılında davacıların murisi .."a kayden satıldığı ve ölümüyle de davacılar ... ve müşterekleri adına intikal gördüğü, ancak zeminde ifraz sırasında düzenlenen sınırlardan farklı olarak kullanıldığı, uygulama kadastrosunda önce fiili duruma göre sınırların belirlendiği, .. mirasçılarının itirazı üzerine komisyonca itiraz kabul edilerek ifraz haritası sonucu oluşan ve kadastro paftasına aktarılan sınırın esas alındığı ve askı ilan süresi içinde komisyon kararına karşı eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf fiili kullanım sınırlarına değer verilmesi gerektiğini öne sürmekte, davalı taraf ise ifraz sonucu oluşan çapa göre sınırların belirlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Diğer bir anlatımla, çözümlenmesi gereken sorun taşınmazların ilk maliki tarafından yapılan ifraz sonucu oluşturulan sınıra mı yoksa fiili kullanıma mı değer verileceği noktasında toplanmaktadır. Bilindiği gibi uygulama kadastrosu sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin sağlanması amacıyla yapılır. Mülkiyete ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmaz. Kadastro mahkemelerince de yenileme kadastro çalışmalarına ilişkin ihtilaflarda mülkiyete ilişkin iddialar dinlenemez.
Somut olaya gelince; ilk malikin talebi üzerine Kadastro Müdürlüğünce oluşturulan sınır ve yüzölçümlere göre taşınmazların çap kayıtlarının oluşturulduğu, ve dosyanın taraflarına kayden satıldığına göre, uygulama Kadastrosu Komisyonu tarafından ifraz haritası sonucu oluşan ve kadastro paftasına aktarılan sınıra göre taşınmazların yüzölçümünün belirlemesine dair kararın yerinde olduğu, davanın uygulama kadastrosuna itiraz davası olduğu gözetildiğinde mülkiyet aktarımına neden olacak şekilde karar verilemeyeceği, davacıların iddiasının kadastro tespitinden sonra oluşan ifraz haritasının hatalı olduğu, diğer bir anlatımla mülkiyet talebine ilişkin bulunduğuna göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hakdüşürücü süreye bağlı kalınmaksızın genel mahkemelerde her zaman dava açabilecekleri, hal böyle olunca; mahkemece uygulama kadastrosuna itiraz davasının reddine, çekişmeli taşınmazların komisyon tutanağında belirlenen sınır ve yüzölçümleriyle tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken davanın nitelendirmesinde ve delillerin takdirinde yanılgıya düşerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalıların temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 1.350,00 TL vekalet ücretinin temyiz eden davacılardan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren aleyhine temyiz olunan tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalılara ayrı ayrı iadesine, 02.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.