Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/10209
Karar No: 2016/1163
Karar Tarihi: 04.02.2016

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/10209 Esas 2016/1163 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/10209 E.  ,  2016/1163 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukkusal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, mümkün olmaz ise taşınmazın tespit edilecek değerinin tazmini isteğine ilişkindir.
    Davacı, davalı ..."in ortağı, davalı ..."in de sekreteri olduğu... Şirketi ile noterde 05.05.2000 tarihinde satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını ve paydaşı olduğu 1453 parsel sayılı taşınmaz üzerine yapılacak binalardan B Blok 4 nolu bağımsız bölümün ve A Bloktaki 1 nolu bağımsız bölümün kendisine verileceğini kararlaştırdıklarını, sözleşme tarihinden sonra Yüksel"in, inşaatın devamı için imza atması gerektiği telkiniyle kandırıp notere götürdüğünü ve davalı ... adına satış yetkisinin de mevcut olduğu vekâletname düzenlettirdiğini, daha sonra..."in tevkil yetkisine istinaden vekil olarak atadığı ...in kardeşi olan dava dışı ..."ın sözleşmeye konu 4 nolu bağımsız bölümü satış göstermek suretiyle ..."a devrettiğini, ..."in de kötüniyetli olan davalı ..."ye aktardığını, ...in vekâlet görevini kötüye kullandığı gibi, diğer davalıların da kötüniyetli kişiler olduklarını, herhangi bir bedel de ödenmediğini ileri sürerek, taşınmazdaki B blok (4) nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde değerinin tespit edilerek şimdilik 14.000.00.-YTL tazminatın davalılar ... ve..."den yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar ... ve ..., iddiaların doğru olmadığını, sözleşme tarihinden sonra davacının taşınmazdaki paylarını ..."e sattığını, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Davalı ..., savunma getirmemiştir.
    Davanın reddine dair verilen karar, Dairece;""... Somut olayda; kayıt maliki davalı ..." ye dava dilekçesinin tebliğ edilmediği, davada yer almasının sağlanmadığı ve savunma olanağı tanınmadan, Mahkemece, işin esası hakkında karar verildiği, hâl böyle olunca; usulüne uygun olarak taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulunun gözardı edilmesinin doğru olmadığı "" gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacının vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 156 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki davacının 12/80 payının vekili ... tarafından tevkil edilen diğer vekil ... tarafından 26.06.2003 tarihinde davalılardan ..."a satış yoluyla devredildiği, taşınmazda 20.04.2004 tarihinde kat irtifakı tesis edilerek çekişmeye konu B/2 Bloktaki 4 nolu bağımsız bölümün davalı ... adına tescil edildiği, ...in de 14.12.2005 tarihinde taşınmazı davalı ..."ye satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; davacı ile davalı ..."in yetkilisi olduğu firma arasında düzenlenen eser sözleşmesi ile davacının paydaşı olduğu taşınmaz üzerine yapılacak bağımsız bölümlerden davaya konu B Blok 4 nolu bağımsız bölüm ile dava dışı A Blok 1 nolu bağımsız bölümün davacıya verileceğinin kararlaştırıldığı, anılan sözleşmenin halen ayakta olup, aksinin, özellikle de sözleşme şartlarının ve koşullarının değiştirildiği yönündeki iddianın, davalı tarafça ispatlanamadığı, dava konusu bölümün paylaşımda davacıya isabet ettiğini davalı ..."in bildiği, Yüksel"in yanında sekreter olarak çalışan davalı ..."in de bu durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu açıktır.
    Öte yandan, satış bedelini davacıya ödediğini ispatlamakla yükümlü davalı vekil Ayfer, ödemeyi usulen kanıtlayamamış, yemin deliline de dayanmamıştır.
    O halde, temyiz aşamasında davacının 06.04.2015 tarihli dilekçe ile; kayıt maliki olan davalı ... yönünden davasından feragat ettiği, ancak dava dilekçesinde terditli olarak taşınmazın tespit edilecek değerinin davalılar Yüksel ve Ayfer"den tazminini talep etmiş olduğu gözetilerek, davacının bedel isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.













    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi