20. Hukuk Dairesi 2015/10680 E. , 2016/48 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 02/12/2014 gün ve 2014/14317 E. - 28190 K. sayılı ilâmıyla bozulmasına karar verilmiş, süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 09.02.2011 tarih ve 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesinin son fıkrası ve aynı Kanuna 6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile eklenen geçici 14. maddesi ile 22.01.2015 tarih ve 29244 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun işbölümüne ilişkin 19.01.2015 tarih ve 2015/8 sayılı İş Bölümü Kararı gereğince, karar düzeltme incelemesi yapma görevinin Dairemize ait olduğu anlaşılmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 16.04.2012 harç tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi, ... Köyünde bulunan 1634 parsel sayılı taşınmazı müvekkilinin 13.3.2007 tarihinde 500.020.00.-TL bedelle satın aldığını, tapuda müvekkili adına kayıtlı iken, taşınmazın resmi belgelerde orman sayılan yerlerden olduğundan bahisle ... Yönetimi ve ... tarafından ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/624 E. - 2010/202 K. sayılı dava dosyasında açılan tapu iptali ve tescil davası nedeniyle yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline ve orman olarak ... adına tesciline karar verildiğini, kararın Yargıtay denetiminden de geçerek 22.12.2011 tarihinde kesinleştiğini, AİHS 1 Nolu Protokolun 1. maddesi uyarınca ve Anayasayla korunan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini, doğan zararın tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleştiği tarih itibariyle tesbitini, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla şimdilik 500.020.00.-TL tazminatın zararın oluştuğu tarihten itibaren yürütülecek faiziyle birlikte, ayrıca miktarı mahkemece belirlenecek manevi tazminatın davalı ...den alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir. Daha sonra keşifte belirlenen değer üzerinden davasını 2.100.000.00.-TL üzerinden harçlı olarak ıslah etmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 1.232.610.00.-TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hükmün, davalı ... vekili ile davacı vekilinin duruşmalı olarak temyizi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 02/12/2014 gün ve 2014/14317 E. - 28190 K. sayılı ilâmındaki gerekçelerle bozulmasına karar verilmiştir.
Davalı ... vekili karar düzeltme dilekçesinde; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin bozma kararında temyiz taleplerinin tam karşılanmadığını, davanın hakdüşürücü sürede ve zamanaşımı süresinde açılmadığını bu itirazın dikkate alınmadığını, taşınmaz tapu kaydında palamutlu tarla ise de, orman olması nedeniyle kullanılmadığını, ayrıca taşınmazın tarla olarak değerlendirilmesinin doğru olmayacağını ileri sürerek bozma kararının aleyhe olan kısımlarının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
Davacı vekili karar düzeltme dilekçesinde; bilirkişilerce belirlenen ve harcı yatırılarak ıslah edilen 2.100.000.00.-TL tazminata dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, taşınmazın baraj suyu altında kalan alanlarının münavebe usulü ile sulu tarıma konu olduğunu, dava tarihi itibariyle değilde karar tarihi itibariyle talebin kısmen kabul edilmesinin doğru olmadığını, talebin tamamına karar verilmesi gerektiği halde eksik karar verildiğini ileri sürerek bozma kararının aleyhe olan kısımlarının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
Dosyada bulunan yazılı kanıt ve belgelerin incelenmesinde; ... ilçesi, ... köyünde bulunan 1634 parsel sayılı taşınmazın yörede 1959 yılında yapılan tapulamada ... adına kadastro tesbiti ve tescilinin yapıldığı, davacı ... taşınmazı satın alarak 13.03.2007 tarihinde 658 yevmiye numarası ile adına tescil edildiği, ... Yönetimi ve ... tarafından taşınmazın resmi belgelerde orman olduğundan bahisle tapu iptali ve tescil istemiyle açılan dava nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/624 E. - 2010/202 K. sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazın tamamının orman olarak ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden de geçerek 22.12.2011 tarihinde kesinleştiği ve hükmün 09.02.2012 tarih 1526 numaralı yevmiye ile infaz edilerek tapu kütüğüne işlendiği ve sayfanın kapatıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücû eder." hükmü yer almakta olup bu düzenlemeye göre devletin sorumluluğu resmî sicile güvenden doğan kusursuz sorumluluktur. Sicile güvenden doğan kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve aynî hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü, sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu, Devletin sorumluluğu için önem taşımaz. Sadece, Devletin memuruna rücûu halinde kusurun varlığı önemlidir. Kesinleşen bir mahkeme hükmünün infazı yasal zorunluluk olup tapu memurunun bu nedenle kusurundan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenen resmî sicile güvenden doğan objektif (kusursuz) sorumluluk halinin, 818 sayılı Kanunun 41. md. (6098 sayılı Borçlar Kanununun 49. ve devamı maddesinde) düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 72. maddesindeki (818 sayılı Kanunun 66. maddesi) zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK"nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Kanunun 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması İHS 1 nolu ek protokol ile koruma altına alınan mülkiyet hakkının korunmasında esas olup, işbu davada zamanaşımı süresi dolmamıştır.
Kural olarak; 6098 sayılı Borçlar Kanununun 49. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanan tazmini sorumluluk, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte doğar ve zamanaşımı süresi başlar. 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin varlığının kabulünde; Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararların karşılanması amacını güden Devletin tazmini sorumluğu ise; mülkiyetin el değiştirdiği veya mülkiyetin elden çıktığı ve benzeri biçimlerde mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği, diğer bir anlatımla, bir yerin kamu malı niteliğinde orman veya mera, yaylak, kışlak olması, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle tapu kaydını iptal eden mahkeme kararının kesinleştiği tarihte başlar. Bu durumda, taşınmazın makul ve gerçek değerinin saptanmasında dava tarihi değil, mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği tarih esas alınmalıdır. Zira zarar o tarihte doğar.
Dava konusu taşınmaz mal tapu kaydında palamutlu tarla niteliğinde olup, mülkiyetin el değiştirdiği tarihteki konumu ile fiziki ve fiili durumu dikkate alınarak gelir metoduna göre taşınmaz değerinin hesaplanması zorunludur. Ancak taşınmazın yüzölçümü çok geniş bir alanı kapsadığı ve büyük bir kısmı fiili durumu itibariyle palamut ağaçları ile kaplı orman örtüsü olduğu ve eğiminin yer yer yüksek olduğu ve kısmende hiç tarım yapılmayan alanlar olduğu ve kısmende düşük eğimli alanlarda sulu tarım yapıldığı dikkate alınarak münavebe usulüyle belirlenecek gelir metoduna göre dava tarihindeki değeri değil de mülkiyetin el değiştirdiği tarihteki değeri taşınmazın farklı nitelikteki bölümleri ayrı ayrı dikkate alınarak saptanmalıdır.
Bu nedenle, taşınmazın cins ve niteliği ile farklı fiziki yapısı ve fiili örtüsü de nazarı dikkate alınarak bir fen elemanı, iki ziraat mühendisi, bir orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişiler kurulu ile yeniden yapılacak keşifte; taşınmaza mülkiyetin el değiştiği ve tapu kaydının iptaline ilişkin hükmün kesinleştiği tarih olan 22.12.2011 tarihi itibariyle değer biçilmesi gerektiği, Dava konusu taşınmazın ekilebilir bölümlerine nadas uygulamadan her yıl ekilebilecek münavebe ürünleri esas alınarak değer biçilmesi, sebze ekilebilir alanlar varsa buna göre gelir metodu ile bu alanların miktarına göre değerinin saptanması, hiç ekilmeyen ve ekilemeyen alanların ve orman örtülü alanların değerinin ise en düşük verimli 5, 6 ve 7. sınıf ziraat arazisi olmasına göre farklı kapitalizasyon faiz oranları uygulanarak hesaplama yapılması gerekir.
Bu ayrıntıları dikkate almadan değer belirleyen bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olduğu gibi, davacı vekili zararın oluştuğu tarihten itibaren faiz talep ettiği halde faiz talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca taşınmaz kısmen ... Genel Müdürlüğü tarafından baraj gölü için kamulaştırılmış ve bedel ödenmişse mükerrer değerlendirmeyi önlemek amacıyla taşınmaz değerinden bu miktarın düşülmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı ... vekilinin karar düzeltme istemlerinin kabul edilerek özel Dairenin Bozma kararının kaldırılarak açıklanan değişik gerekçelerle yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı ... vekilinin karar düzeltme istemlerinin kabul edilerek Özel Dairenin 02/12/2014 gün ve 2014/14317 E. - 28190 K. sayılı BOZMA KARARININ ORTADAN KALDIRILMASINA, yerel mahkemenin 05/12/2013 gün ve 2012/271 E. 2013/861 K. sayılı kararının değişik gerekçeyle ve açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/01/2016 günü oy birliği ile karar verildi.