3. Hukuk Dairesi 2020/6202 E. , 2021/9275 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 06/08/2003 tarihli vekaletname ile bir kısım dava ve hukuki işlemleri takip ve sonuçlandırmak üzere davalı tarafından vekil tayin edildiğini, önalım, muhdesat tespiti ve ortaklığın giderilmesi davalarında davalıyı temsil ettiğini, görevini özenle ve gereği gibi yerine getirmiş olmasına rağmen davalı tarafından 17/08/2006 tarihli azilname ile haksız olarak azledildiğini, vekalet ücretlerinin ise ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 6.000 TL vekalet ücreti alacağının azil tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 10/10/2008 tarihinde ıslahla dava değerini 22.480,60 TL’ye artırmıştır.
Davalı; azlin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; azlin haklı olduğu, buna göre davacının ancak kesinleşen davalar nedeniyle ücret talep edebileceği, Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesine ait 2003/945 Esas sayılı dosyası nedeniyle 400 TL, Ankara 6. İcra Müdürlüğüne ait 2006/513 Esas sayılı dosyası nedeniyle de 110 TL olmak üzere toplam 510 TL maktu vekalet ücretine hak kazandığı gerekçesiyle, davanın bu miktar üzerinden kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 08/09/2015 tarihli ve 2015/3070 Esas 2015/26538 Karar sayılı kararıyla;
“1-Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu muhdesatın tespiti davasında davacının davalıyı bilgilendirmemesi ve davalının olurunu almadan kararı temyiz etmemesine dayandırılmışsa da söz konusu hükmün, davalının muvafakatı ile davacı avukat tarafından temyiz edilmediği ve dolayısıyla kararın davalıya bildirildiğine ilişkin maddi olgu ceza mahkemesi kararı ile sabit olmuştur. O halde, azlin haklı olduğu konusundaki bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
2- Davalı, Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/771 Esas sayılı dosyası yönünden akdi vekalet ücretinin ödendiğini ispat edemediği
gibi, Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesi gereğince avukata ait olan yasal vekalet ücretinin davacı avukat tarafından tahsil edilmiş olması da, akdi vekalet ücretinin talep edilmesine engel değildir. Bu durumda mahkemece bu dosya yönünden vekalet ücreti talebinin reddine karar verilmiş olması da, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulü ile 17.927,33 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, davacı avukat tarafından takip edilen davalar nedeni ile vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişdir.
Avukatlık Kanunu’nun 174/2. maddesinde “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez” hükmü mevcuttur. Buna göre avukatın kusur ve ihmaline dayalı olmaksızın yapılan haksız azil sonucunda, avukatın vekâlet ücretinin tamamı, dava lehe sonuçlanıp kesinleşmiş gibi, muaccel hâle gelir. Bu vekâlet ücreti “akdi” ve “yasal (karşı taraf)” vekâlet ücretinin toplamından oluşmaktadır. Avukat, takip edip sonuçlandırmış olduğu işler yönünden, azlin haklı olup olmadığına bakılmaksızın ücrete hak kazanır. Azil, ancak azil tarihi itibariyle henüz sonuçlanmamış olan işler bakımından hukuki sonuç doğurur (Kurtoğlu, s. 178).
Davacı eldeki davada, vekaletten haksız olarak azledildiğini ileri sürerek Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/771 Esas sayılı önalım davası, Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/190 Esas sayılı muhdesatın tespiti davası, Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/945 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davası ve Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/513 Esas sayılı takibin iptali davasını takip ettiği halde, davalardan kaynaklı akdi vekalet ücretini alamadığını; bundan ayrı ortaklığın giderilmesi davasında da karşı yan vekalet ücretini de tahsil edemediğini bildirerek, davalı müvekkilinden akdi vekalet ücreti ve karşı yan vekalet ücreti talebinde bulunmuştur. Bozmadan sonra dosyaya kazandırılan ve hükme esas alınan 09/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda; akdi vekalet ücretinin %10 olduğu gözetilerek yapılan hesaplamada, Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/771 Esas sayılı dosyası sebebiyle avukatlık ücretinin 206,50 TL, Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/190 Esas sayılı dosyası sebebiyle avukatlık ücretinin 7.415,83 TL, Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/513 Esas sayılı dosyası sebebiyle avukatlık ücretinin 200 TL, Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/945 Esas sayılı dosyası sebebiyle avukatlık ücretinin akdi 9.705 TL + karşı yan vekalet ücreti 400 TL toplamı 17.927,33 TL olarak belirlenmiştir.
Taraflar arasında vekalet ücreti kosunda yazılı sözleşme bulunmadığından, ortaklığın giderilmesi davası yönünden avukata ödenecek ücretin tespiti, Avukatlık Kanunu hükümlerine göre yapılmalıdır. Avukatlık Kanununun 164/4. maddesinde, taraflar arasında bir ücret sözleşmesinin bulunmaması durumunda, değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ortaklığın giderilmesi davası ve satış işlemleri, değeri para ile ölçülebilen dava ve iş türlerinden değildir. Bu durumda, davacının isteyebileceği akdi vekalet ücreti, hizmetin verildiği tarihteki (ortaklığın giderilmesi davasının açıldığı tarihteki) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde düzenlenen maktu vekalet ücreti kadardır.
Bundan ayrı, bozma kararı, önalım davası ve muhdesat tespiti davası dışındaki diğer davalar yönünden davalı yararına usuli müktesep hak oluşturmuştur.
Hal böyle olunca, mahkemece; bozma kapsamı dışında kalan ortaklığın giderilmesi ve takibin iptali davaları bakımından yeniden (ve hatalı olarak) vekalet ücreti hesaplanması suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; davanın kısmen kabul edildiği dikkate alınarak yargılama giderlerinin kabul ve ret oranına göre taraflara yükletilmesi gerekirken davalı tarafından yapılan yargılama giderlerine kararda yer verilmemesi, ayrıca davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 307 TL bakiye temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 14,90 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.