1. Hukuk Dairesi 2015/12727 E. , 2016/1139 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali tescil ve alacak isteklerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaanneleri ..."nun 23, 43, 105 ve 163 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını 26.07.1991 tarihinde satış göstermek suretiyle davalı oğluna devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, 24 ve 105 sayılı parsellerin 3.kişiye devredilmesi sebebiyle bedele, 43 ve 163 sayılı parseller yönünden ise tapu iptal tescil olmazsa tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, tensiple hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıların 03.06.1992 tarihinde ölen mirasbırakan ..."ın torunu oldukları, murisin 26.07.1991 tarihli resmi akit ile dava konusu 24, 43, 105 ve 163 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı oğlu ..."na satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. ve 33. (1086 sayılı HUMK"nin 74 ve 76. md.) maddelerinde düzenlendiği üzere davada vakıaları bildirmek taraflara; bildirilen vakıalara göre hukuki sebepleri belirlemek ve buna uygun yasa hükümlerini uygulamak hakime yüklenen bir görevdir.
Somut olayda, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Hemen belirtilmelidir ki; muris muvazaası iddiasına dayalı davalar, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından ve yolsuz tescil niteliğinde olduğundan, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği sapma göstermeyen yargısal içtihatlar ve aynı yöndeki öğreti görüşü ile benimsenmiştir.
./.
Öte yandan; Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda, ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşaması olduğu açıktır. Bu aşamalar içerisinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.
Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere "ön inceleme" adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir. Bu bağlamda anılan Yasanın 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı, 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, 139. maddesinde, ön inceleme duruşmasına davet, 140. maddesinde ise, yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşmasına yer verilmiştir.
HMK"nin ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde, “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği" belirtilmiştir.
Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz.
HMK"nin 137. maddesinin ikinci fıkrasında ise, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile (emredici nitelikteki bir düzenlemeyle) yasaklamıştır.
HMK"nun 147. maddesinde ise, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tarafların tahkikat için duruşmaya davet edileceği belirtilmiştir.
Bu düzenlemelerin emredici nitelikte olduğu açıktır.
Somut olayda; davanın tapu iptali tescil ve bedel isteklerine ilişkin olduğu ve 6100 sayılı HMK.nın hükümleri gereğince, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK.nın 137. ve 140. maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi ile iddianın esasının araştırılması, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli araştırmanın yapılarak, tanıkların dinlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, 6100 sayılı HMK"nun 320/1. Maddesinin somut olayda uygulanamayacağı gözetilerek ön inceleme aşaması duruşmalı yapılmadan ve tahkikat aşamasına geçilmeden evrak üzerinden karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi muris muvazaası iddiası yönünden işin esasının incelenmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.