11. Hukuk Dairesi 2015/6478 E. , 2016/399 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/11/2014 tarih ve 2012/28-2014/202 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı adına ... no ile 9, 16, 28. sınıftaki mallar için tescilli ""..."" markasının müvekkiline ait tanınmış ""..."" markasının itibarından haksız kazanç sağlanmasına neden olduğundan ve ayırtedici karakterine zarar verdiğinden, 556 sayılı KHK"nın 7/1(b,ı), 8/1(b),9,14, 35,42; Paris Sözleşmesi"nin 1. mükerrer 6. maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesini; kullanmamadan dolayı iptaline, davalı tescilli markasının tescil kapsamı dışında kalan mallar üzerinde kullanılmasının davalıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulması ve önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının iddia ettiği tescil kapsamı dışında kullanımın söz konusu olmadığını, haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz iddialarının dinlenemeyeceğini, davacının 556 sayılı KHK"nın 7/1(b), 8/1(b) maddelerine dayanarak hükümsüzlük talep edemeyeceğini, davacı markasının tanınmışlık düzeyinin yüksek olmadığını, Paris Sözleşmesi"nin 1. mükerrer 6. maddesinden faydalanma koşullarının oluşmadığını, davacının kötüniyet olgusunu ispat edemediğini, müvekkili markasının tanınmış olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı markasının tanınmış marka olduğu, davacının kullanmama nedeniyle 556 sayılı KHK"nın 14. maddesi gereğince markanın iptalini de istediği, alınan 20/06/2014 günlü raporda davalının markayı 16 ve 28. sınıflarda dava tarihinden geriye doğru hiç kullanmadığı 9. sınıfta yer alan adaptörler, elektrikli ziller, alarmlar, piller ve gece görüşü sağlayıcı aletlerinde kullanıldığının belirtildiği; ... nolu markanın kapsamında bu ürünlerin bulunmadığı gerekçesiyle markanın tümden hükümsüzlüğüne karar verildiği; ancak kararın yazılması sırasında adaptörler ve pillerin bulunduğu anlaşıldığından bu ürünler bakımından kullanım gerçekleştiğinden kullanmama nedeniyle markanın kısmen hükümsüzlüğü gerektiğinden ve HMK. 304 maddesi gereğince açık hatanın düzeltilmesi mümkün olduğundan markanın piller ve adaptörler dışındaki diğer tüm ürünler için hükümsüzlüğüne; davalının markası 1998 yılında tescil edilip dava 2014 tarihinde yani 15 yıl sonra açıldığından hak düşümü nedeniyle markanın 556 sayılı KHK"nın 8/1-b ve a maddesine göre hükümsüzlüğü talebinin reddine; Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2009/111-2010/147 no"lu kesinleşen kararıyla davacı markasının tanınmış olduğunun tespitine karar verildiğinden, marka kapsamı dışında kalan ve kısa kararda tek tek sayılan ürünlerde kullanımın davacı marka haklarına tecavüz oluşturduğunun tespitine, ancak (adaptörler, piller) marka kapsamında yer aldığı halde maddi hata sonucu dahil edildiğinden ve HMK. 304. madde gereğince maddi hata düzeltilerek markanın alarmlar, flaşörler, gece lambası, gece görüşü sağlayıcı ve arttırıcı alet ve cihazlarda kullanımın önlenmesine, markanın bu ürünlerde kullanımının tedbiren önlenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava; 556 sayılı Yasa"ya dayalı markanın hükümsüzlüğü, marka hakkına tecavüzün tespiti ile TTK hükümlerine dayalı haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemine ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Yürürlükten kaldırılan HUMK’nın 382 ve devamı maddeleri ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün verilmesi, tefhimi ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı hususları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiş olup, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, mahkemece verilen kısa kararda ""Davacı adına tescili ... nolu markanın hükümsüzlüğüne, ... markasının davalının tescilli markası kapsamında kalmayan ürünleri bu marka altında ithalinin davacının marka haklarına tecavüz oluşturduğunun tespitine, markanın adaptörler, elektrikli ziller, alarmlar, piller, flaşörler, gece lambası ve gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı alet ve cihazlarda kullanımının önlenmesine ve bu markayı taşıyan ürünlerin ithalinin önlenmesine, markanın bu ürünlerde kullanılmasının tedbiren önlenmesine, tedbir uygulamasının hükmün kesinleşmesine kadar devamına"" şeklinde karar verilmiştir. Gerekçeli kararda: ""... no"lu markanın gerekçede açıklanan maddi hata durumu da dikkate alınarak piller ve adaptörler dışındaki ürünler için hükümsüzlüğüne, davalının ... markası tescil kapsamı dışındaki elektrikli ziller, alarmlar, flaşörler, gece lambası ve gece görüşü sağlayıcı ve arttırıcı alet ve cihazlarda kullanımın önlenmesine, bu markayı taşıyan bu ürünlerin ithalinin önlenmesine, markanın bu ürünlerde kullanımının tedbiren önlenmesine"" şeklinde karar verildiği, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılmadığı, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olduğu anlaşılmakla, bu yönden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekili ile davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 18/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.