Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/4891
Karar No: 2021/7027
Karar Tarihi: 26.05.2021

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/4891 Esas 2021/7027 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/4891 E.  ,  2021/7027 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye Mahkemesi : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi



    Dava, davalı ..."ın davacı yanında hizmet akdine dayalı olarak çalışmadığının tespiti ve resen yapılan sigortalılığının iptali istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı ... vekili ile davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davalılar vekillerinin istinaf isteminin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı hakkında, iş yerinde ... isimli kişinin çalıştığı iddiasıyla " sözde " sigortalının çalışmaya başladığı tarihten önce 29/02/2012 tarihli işe giriş bildirgesi ile 29/012014 tarihli işten ayrılış bildirgesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmediği gerekçesiyle, SGK tarafından 35.915,00-TL idari para cezası kesildiğini, müvekkilinin idari para cezasının kaldırılması için kuruma talepte bulunduğunu, ancak talebin reddedildiğini, müvekkili tarafından yasal süresi içerisinde idari para cezasının kaldırılması için Kayseri 2. İdare Mahkemesi"nin 2015/369 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, dosyanın halen derdest olduğunu, idari para cezasına ek olarak müvekkili aleyhine idare tarafından resen prim tahakkuk ettirildiğini, müvekkili aleyhine resen prim tahakkuk ettirilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, ... isimli şahıs ile müvekkili arasında hizmet akdi bulunmadığını, müvekkilinin çalışanı olmadığını, bu kişi ile birlikte müvekkilinin ortak olarak çalıştığını belirterek, davalı ..."ın davacı yanında hizmet akdine dayalı olarak çalışmadığının tespitine ve resen yapılan sigortalılığının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; davacının aynı iddialar ile ilgili olarak açtığı Kayseri 1. İş Mahkemesi"nin 2015/307 Esas sayılı 2016/295 karar sayılı dosyası ile görülen davanın reddine karar verildiğini, davacının aynı talepler ile dava açmasının mümkün olmadığını, derdestlik ve kesin hüküm itirazında bulunduğunu beyanla, öncelikle davanın derdestlik ve kesin hüküm sebebi ile reddine, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının daha önce diğer davalının yanında sigortasız çalışması nedeniyle verilen İdari Para Cezalarının iptali için Kayseri 1. İş Mahkemesinin 2015/307 esas sayılı dosyası ile dava açtığını, bu dosyanın aleyhine sonuçlandığını, diğer davalı ..."ın şikayeti üzerine Sosyal Güvenlik Denetmenliği tarafından tanzim edilen 18/08/2014 tarih 2014/NC-116 sayılı rapor ile ..."ın davacının yanında çalıştığının tespit edildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
    İlk derece mahkemesince;davanın kabulü ile "“Davalı ..."ın, davacı ..."a ait işyerindeki çalışmalarının hizmet akdine dayalı olmadığının tespitine. Bu çalışmalarına ilişkin sigortalılığının iptaline" şeklinde karar verilmiştir.
    Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin sadece tanık ifadelerine dayanarak davalının davacı yanında çalışmalarının hizmet akdine bağlı olmadığına karar verdiğini yerel mahkemece hizmet tespit davalarında gösterilmesi gerekli inceleme ve araştırma titizliği yeterince gösterilmeden hüküm tesis edildiğini, davacının yapılandırma ile tahakkuk eden borcu ödeyerek kabul ettiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ..., istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının yerinde olmadığını, mahkemece yeterli delil toplanılmadığını, araştırma yapmadığını, eksik inceleme yapıldığını, verilen ilk kararın bu dosya açısından kesin hüküm sayılması gerektiğini belirterek, kararın istinaf incelemesi ile kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
    “...Somut olayda, davalı ...’ın Kuruma yaptığı şikayet sebebiyle Kurum müfettişinin 18/08/2014 tarih, 116 sayılı raporu ile ..."ın ibraz ettiği akaryakıt fişlerine dayanılarak fişlerin kapsadığı dönem itibariyle davacıya ait iş yerinde 29/09/2012-29/01/2014 tarihleri arasında çalışmış olduğu yönünde işlem yapılması gerektiğinin bildirildiği, Kurumca 1099001 numarası ile işyerinin tescilli olduğu dikkate alınarak belirtilen tarihler arasında ...’ın sigortalılık işleminin yapıldığı, davacı hakkında prim tahakkuk ettirilerek idari para cezası düzenlendiği ve 23/09/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı ...’ın kullandığı aracın dava dışı Kormet Mobilya Turizm İn. Taah. Nak. San.ve Tic. Ltd. Şti. üzerine kayıtlı iken 13/06/2014 tarihinde ... tarafından satın alındığı (Kayseri 1.Noterliği 13296 yevmiye), davacı ...’ın Kuruma yaptığı itirazın 09/10/2014 tarihli komisyon kararı ile reddedildiği ve 21/10/2014 tarihinde tebliğ edildiği, idari para cezası tebliği üzerine yapılan ikinci itirazında 27/11/2014 tarihli komisyon kararı ile reddedildiği, 30/12/2014 tarihinde davacı ...’a tebliğ edildiği, davalının son olarak 2012 Eylül ayında 1076942 numaralı işyerinde 30 gün sigortalılığı bulunmaktayken, 29/09/2012 tarihinden itibaren yukarıda belirtilen şekilde davacıya ait işyerinden sigorta işlemi yapıldığı, 13/06/2014 tarihinde ... tarafından satın alınan iş makinasının ...’a rehnedildiği, 2014 yılı Mart, Haziran- Eylül arası ... tarafından keşide edilmiş 3.000 er TL bedelli alacaklısı ... ... olan bono suretleri ibraz edildiği, yine 4.000 TL bedelli Ekim ayına ait benzer bono ibraz edildiği, ... tarafından noterde onaylanmış ibraname, ... tarafından 15.000 TL bedelli 3 adet borçlusu ... olan bono bedelini ...’tan tahsil ettiğine dair el yazısı ile hazırlanmış yazı, 12/09/2014 ödeme tarihli alacaklısı ... borçlusu ... olan bono sureti, ... Taşdemir tarafından 15/03/2014 tarihli bononun ödenmemesi sebebiyle noterlikten ... ve ...’a gönderilen protesto, Kayseri 1. İş Mahkemesi’nin 2015/307 E, 2016/295 K sayılı tarafları aynı olan mahkeme kararı ( gönderilen prim ve buna bağlı borçların iptali istemli olup 6552 sayılı yasadan yararlanmak için Kuruma başvurduğu belirtilerek reddine karar verildiği), Kayseri 2.İdare Mahkemesi’nin 2015/369 esas sayılı idari para cezası davasında alınan Kayseri 1. İş Mahkemesi’nin 2016/337 Esas sayılı dosyasının sonucunu beklemeye dair ara kararı bulunduğu, mahkemece yukarıda ismi geçen kişilerinde bulunduğu tanıkların dinlendiği, tanıkların davacı ile davalı ...’ın ortak olduğunu, aracın borcunu ortak ödemeleri gerektiği halde davacının ödediği, davalının aracı kendi yönetimine göre kullanıp gelirini kendisinin aldığını söyledikleri, Kayseri 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/1325 E, 2015/342 K tarihli dosyasında hazırlık aşamasında 14/12/2014 tarihinde ...’ın ifadesinde ... ... ve davacının ortak aldığı iş makinasında 4 ay operatör olarak çalıştığını, ortaklıktan ayrılınca kendisiyle davacının ortak olduğunu iş makinasının borcu bitince davacının üzerine alındığını duyunca kendisinin de SGK’ya giderek şikayetçi olduğunu söylediği, duruşmada aynı ifadeyi kabul ettiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği,
    Dairemizce yapılan ilk inceleme sırasında "Bu dava ile bağlantılı olduğu anlaşılan aynı mahkemede açılmış önceki davanın kesinleşip kesinleşmediği, idare mahkemesi davasının akıbeti, yapılandırma başvurusu sebebiyle yapılan işlemlerin dosyanın sonucuna etki edeceği değerlendirilerek ilgili yerlere yazı yazılarak son durumu sorulmuştur. Kayseri 2. İdare Mahkemesi"nin 2015/369 esas sayılı dosyasının bu dava sonuçlandırıldıktan sonra iptal kararı verilerek sonuçlandırıldığı, kararın istinaf aşamasında olduğu, Kayseri 1. İş Mahkemesi"nin 2015/307 E, 2016/295 K sayılı dosyasının Yargıtay incelemesinde olduğu yani kesinleşmediği, yapılandırma işlemlerinin ise süresinde taksit yatırılmadığı için iptal edildiği anlaşılmıştır.
    Dairemizin 2017/1806-2140 E,K 05/01/2018 tarihli kararı ile "Kayseri 1. İş Mahkemesi"nin 2015/307 esas, 2016/295 karar sayılı dosyasında yapılan prim iptali istemi bu dava dosyasındaki hizmet iptaliyle bağlantı içermekte, o karar sonucu bu dosyayı etkileyecek mahiyettedir. Bu sebeple öncelikle o dosyanın Yargıtay"dan dönüşü beklenmeli, kesinleşmesi halinde o dosyanın ve idare mahkemesi kararının da kesinleşmesi halinde o dosyanın bu dosya ile birlikte değerlendirilerek bir sonuca varılması gerekmekte, ilgili kararın bozulması halinde ise aynı mahkemenin birbiriyle bağlantılı iki dosyasının gerektiğinde ve mümkünse birleştirilerek değerlendirilmeye tabi tutulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir." gerekçesiyle mahkemenin ilk kararı kaldırılmış, mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucu Kayseri 2. İdare Mahkemesinin 2015/369 esas, 2017/1270 karar sayılı kararı ile mahkemenin kaldırılan ilk kararına dayanılarak idari para cezasının iptaline karar verildiği, Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 2017/12062 esas, 2018/3477 karar, 27/06/2018 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun kesin olarak reddine karar verildiği, Kayseri 1. İş Mahkemesi"nin 2015/307 esas, 2016/295 karar sayılı 14/04/2016 tarihli kararının ise aynı taraflar arasındaki idari işlem sebebiyle prim borcunun iptali istemine ilişkin dava olduğu ve ..."ın kayıt dışı çalışması sebebiyle prim ve gecikme zammının iptaline ilişkin görülen davada mahkemece 6552 sayılı Yasa kapsamında kuruma müracaat ettiği ve borcu yapılandırdığı gerekçesiyle yapılandırma hükümlerinden faydalanmasına rağmen dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2016/10121 E, 2018/2514 K, 19/03/2018 tarihli ilamı ile onanarak kesinleştiği, mahkemece tanık beyanları ve dosya kapsamı gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemelere göre, idare mahkemesince idari para cezasının iptali yönündeki kararın bu dosya açısından kuvvetli delil olarak değerlendirilmesi mümkünse de, iptal kararının dairemizin kaldırma kararı üzerine verildiği, buna karşılık davacının kuruma prim borcunu yapılandırmak için başvuru yaparak iki taksit ödemiş olması dikkate alındığında prim borcunu ve dayanağı işlemi yani davalıyı sigortalı olarak çalıştırdığı olgusunu kabul etmiş olduğu gibi davacının daha önce aynı davalılara karşı aynı işlem sebebiyle açtığı davanın benzer gerekçeyle reddedilmiş olması karşısında anılan dosyadaki deliller ve karar bu dosya açısından da kesin delil niteliğinde sayılacağından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönündeki kararın hatalı olduğu anlaşılmakla...” gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili istinaf mahkemesinin davanın esasına girerek inceleme yapmadığını,davacı ile davalı arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisi olmadığını,dosyada buna yönelik delillerin mevcut olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Anayasa’nın 12. maddesine göre; “Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”. Sosyal güvenlik hakkı, bireylerin geleceğe güvenle bakmalarını sağlayan bir insan hakkıdır. Aynı zamanda “sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir”. Bu esası göz önüne alan anayasa koyucu “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında sosyal güvenlik hakkını da düzenlemiş ve 60’ncı madde ile “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” hükmünü getirmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve vazgeçilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
    (Mülga) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 6. maddesinde ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 92. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp aynı zamanda bir yükümlülüktür.
    5510 sayılı Kanun"un 4/a maddesi anlamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır. Bunlar:
    a) Çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet akdine dayanması,
    b) İşin işverene ait yerde yapılması,
    c)Kanunda açıkça belirtilen sigortalı sayılmayacak kişilerden olunmaması şeklinde sıralanabilir.
    Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur. Bu nedenle dava konusu olayda öncelikle "hizmet aktinin varlığı" araştırılmalıdır;
    818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313/1.(6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 393/1) maddesinde, hizmet sözleşmesi; “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurlarına yer verilmişken, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 8. maddesinde, “bağımlılık” unsuruna da yer verilmiştir. Hizmet akdi, her şeyden önce bir iş görme edimini zorunlu kılar. Bu sözleşmeyle sigortalıya yüklenen borç, işveren yararına bir iş görmek, hizmet sunmaktır.
    Bağımlılık ve bu kapsamda ele alınması gereken zaman unsuru, hizmet akdinin ayırt edici özelliğidir.
    Bağımlılık, iş ve sosyal güvenlik hukuku uygulamasında temel bir ilke olup, bu unsur, hizmetini işverenin gözetimi ve yönetimi altında yapmayı ifade eder. Ne var ki, iş hukukunun dinamik yapısı, ortaya çıkan atipik iş ilişkileri, yeni istihdam modelleri, bu unsurun ele alınmasında her somut olayın niteliğinin göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bazı durumlarda, taraflar arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi bulunmasa da, işverenin iş organizasyonu içinde yer alınmaktaysa bu unsurun varlığının kabulü gerekecektir. Önemli yön, işverenin her an denetim ve buyurma yetkisini kullanabilecek olması, çalışanın, edimi ile ilgili buyruklara uyma dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte teknik ve hukuki bir bağımlılığın bulunmasıdır. Genel anlamda bağımlı çalışma, işverenin belirleyeceği yerde ve zamanda, işverence sağlanacak teknik destek ve işverenin denetim ve gözetiminde yapılan çalışmadır. İşverenin yönetim (talimat verme) hakkı karşısında işçinin talimatlara uyma (itaat) borcu yer alır. Bir işin görülmesi süreci içinde işçinin faaliyeti, çalışma şekli, yeri, zamanı ve işyerindeki davranışları düzenleyen talimatlar veren işveren onu kişisel bağımlılığı altında tutar. Bu sözleşmede var olan otorite/bağımlılık ilişkisi taraflar arasında kaçınılmaz olarak bir hukuki hiyerarşi yaratır. Bu nedenle hizmet akdinde bağımlılık hem işçinin kişiliğini ilgilendirmekte hem de bir hukuki bağımlılık niteliği taşımaktadır.
    Mahkemece, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu gözetilerek, bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
    Eldeki davada,davalı Kurum tarafından, davalı ...’ın 29.09.2012-30.03.2014 tarihleri arasında sigortasız çalıştırıldığına dair şikayeti üzerine davacıya ait tescilsiz işyerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 18.08.2014 tarihli durum tespit raporunda, işyerinde iş makinalarıyla hafriyat işi yapıldığı,işyerinin tescilsiz olduğunun saptandığı,yakınmacı ...’ın iş yerinde çalışmasına dair kayıt ve belge olarak davacıya ait 34068986 plakalı iş makinası için yakıt karşılığında Mimar Sinan Petrol ve petrol ür.ltd.şti.ne ait benzin istasyonu tarafından kendi ad ve imzasına düzenlendiğini belirttiği yakıt fişlerini sunduğu,Kurum denetmenince bu yakıt fişlerinin dava dışı şirketin defter kayıtları ile tespit edildiği belirtilmek suretiyle davalı adına 29.09.2012-29.01.214 tarihleri arasında 144 adet olarak bu yakıt fişlerinin tablo halinde raporda gösterildiği, söz konusu yakıt fişlerine istinaden 29.09.2012-29.01.2014 tarihleri arasında davacı işyerinde çalıştığı tespit edilerek, işveren tarafından bu döneme ait aylık prim ve hizmet belgelerinin verilmesi, davalı adına 29.09.2012 tarihli işe giriş bildirgesinin işverenden talep edilmesi, süresinde işe giriş bildirgesinin verilmediğinin tespiti halinde 5510 sayılı Yasanın 102. maddesinin (a) bendi kapsamında işlem yapılması, davalının 29.01.2014 tarihi itibariyle işten ayrılış bildirgesinin işverenden talep edilmesi, süresi içinde verilmediğinin anlaşılması halinde 5510 sayılı Yasanın 102. maddesinin (j) bendi kapsamında işlem yapılması, işyeri kayıtlarında ücret tediye bordroları ibraz edilmediğinden 5510 sayılı yasanın 102. maddesinin (e/1) bendi kapsamında işlem yapılması gerektiği kanaatine varıldığı,
    Söz konusu rapor neticesinde davacı işverene, 23.09.2014 tarihinde tebliğ edilen 1881 TL, 23.09.2014 tarihinde tebliğ edilen 13.608 TL ve 18.11.2014 tarihinde tebliğ edilen 35.915 TL tutarında üç adet idari para cezasının tahakkuk ettirildiği,davacının bu üç idari para cezasına da Kurum nezdinde yasal süreleri içinde itirazda bulunduğu ve her üç itiraz talebinin de Kurum İtiraz Komisyonu Başkanlığınca reddedildiği,
    Davacının, davalı ...’ın çalışanı olmadığı, iş ortağı olduğu, bu nedenle haksız tahakkuk ettirildiğini belirttiği prim,işsizlik sigorta primi ve gecikme zammı olmak üzere toplam 6157,42 TL borcun iptali talebiyle Kayseri 1. İş Mahkemesinde E.20215/307 esasa kayden SGK ve ... aleyhine açtığı davanın,davacının 6552 sayılı yasa kapsamında yapılandırma başvurusunda bulunduğu gerekçesiyle mahkemesince 14.04.2016 tarih ve K.2026/295 sayılı kararla, reddine karar verildiği söz konusu karar kapatılan 21. Hukuk Dairesinin E.2016/10121 K.2028/2514 ve 19.03.2018 tarihli kararı ile onanarak kesinleştiği,
    Öte yandan davacı tarafından, adına tahakkuk ettirilen idari para cezası tutarlarından 35.915 TL tutarında olanı hakkında iptal istemiyle SGK aleyhine Kayseri 2. İdare Mahkemesinin E.2015/369 esas sayılı dosyası üzerinden açılan dava sonucunda ise 17.10.2017 tarih ve K.2017/1270 sayılı kararla, işbu temyize konu dava ile ilgili bölge adliye mahkemesi tarafından hakkında kaldırma kararı verilerek ortadan kaldırılan ilk derece mahkemesinin ilk kararındaki davalının davacının iş makinasının ortağı olduğu, Kurumca resen tespit edilen 29.09.2012-29.01.214 tarihleri arasındaki döneme ilişkin çalışmalarının hizmet akdine dayalı olmadığı bu nedenle sigortalılığın iptaline ilişkin gerekçesine dayanarak dava konusu işlemin iptaline karar verildiği ve kararın kesinleştiği,
    İlk derece mahkemesince, davalı kurum müfettişleri tarafından düzenlenen raporda ..."ın benzin istasyonundan almış olduğu fişlerin ve buna ilişkin defter kayıtlarının esas alındığı ancak dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre davalı ..."ın davacıya ait iş makinasına ortak olduğu,bu nedenle davalı ..."ın hizmet akdine dayalı çalışması olmadığından davanın kabulü gerekeceği belirtilmek suretiyle davalı ..."ın davacı ..."e ait iş yerindeki kurumca resen tespit edilen 29.09.2012-29.01.2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin çalışmalarının hizmet akdine dayalı olmadığının tespiti ile bu çalışmalara ilişkin sigortalılığın iptaline karar verildiği,bölge adliye mahkemesi tarafından ise her ne kadar idare mahkemesince verilen idari para cezasının iptali kararının kuvvetli delil niteliğinde değerlendirilmesi mümkünse de,bu kararın kararının kaldırılan ilk derece mahkemesi kararına dayalı olduğu öte yandan davacının Kayseri 1. İş Mahkemesinde E.20215/307 esasa kayden açtığı davanın 6552 sayılı Yasa kapsamında yapılandırma başvurusu nedeniyle reddedilmiş olması ve iki taksitini ödemiş olması nedeniyle çalıştırma olgusunu kabul ettiği gibi davacının aynı davalılara karşı aynı işlem sebebiyle açtığı davanın reddinin bu dava yönünden kesin delil niteliğinde sayılacağı gerekçesiyle ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
    Söz konusu mahkeme kararı eksik ve yanılgılı incelemeye dayalıdır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114’üncü maddesinin (i) bendi uyarınca “aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
    Anılan madde metninde belirtildiği üzere kesin hüküm; açılan bir davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılıp kesin hükme bağlanmış olmasıdır. Bu bağlamda kesin hükmün söz konusu olabilmesi için tarafları, sebepleri ve konusu aynı olan davanın iki defa ayrı ayrı açılmış olması ve birinde verilen hükmün kesinleşmiş olması gerekir.
    Birinci ve ikinci davanın aynı dava sayılabilmesi için gerekli ilk şart her iki davanın taraflarının aynı kişiler olmasıdır. Davaların aynı dava sayılabilmesinin bir diğer şartı her iki davanın sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebinin aynı olmasından kasıt hukuki sebepler değil, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Son şart ise; davaların konularının (müddeabihlerinin) aynı olmasıdır. Davaların konularının aynı olup olmadığını tespit edebilmek için davaların ilkinde verilen kararın, ikinci davada verilebilecek kararı gereksiz hale getirip getirmediği ya da ikinci davada verilebilecek kararla aynı sonuçların sağlanıp sağlanamayacağına bakılmalıdır.
    Davaya konu somut olayda,davacının Kayseri 1. İş Mahkemesinde prim,işsizlik primi ve gecikme cezası tutarı olan 6157,42 TL borcun iptali talebiyle davalılar aleyhine açmış olduğu davanın konusu ile işbu dava ile talep konusu aynı olmadığından, Kayseri 1. İş Mahkemesinin E.2015/307 K.2026/295 sayılı hükmü kesin hüküm niteliğinde olmaması nedeniyle mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesi isabetsizdir.
    Ayrıca, kurum müfettiş raporunda,davalının davacı iş yerinde çalıştığı tespitine dayanak kılınan ve dava dışı akaryakıt istasyonu sahibi şirketin defter kayıtları ile teyit edildiği belirtilen rapor ekindeki yakıt fişleri üzerinde davacı ad ve imzasının bulunmadığı, bu sebeple söz konusu yakıt alımının davalı tarafından alındığının nasıl tespit edildiğinin anlaşılamadığı öte yandan dosyada mevcut 10.06.2014 keşide tarihli 20.235 TL tutarlı davalı ...’ın borçlusu olduğu arka yüzünde “kepçeden olan mazot borcu ...’a geçmiştir.”ibaresinin yer aldığı, dava dışı ...(Total Benzinlik) lehine düzenlenmiş bono,dava dışı ... ... lehine düzenlenmiş borçlusunun davalı ... kefilin davacı ...’ın olduğu,her biri 3.000 TL tutarında 25.11.20213,16.01.2014 ve 04.02.2014 keşide tarihli üç adet bono ile bu bonoların kefil davacı tarafından ödendiğine dair banka dekontları,davalı ve davacı adına Garanti Bankası tarafından düzenlenen protesto belgesi ve tanık anlatımlarına yönelik bir değerlendirme yapılmadan karar verilmiş olması da yerinde görülmemiştir.
    Mahkemece,aynı çevrede iş yapan başka işverenler veya bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler, komşu işyeri tanıkları da saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, dinlenen tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde özellikle durulmalı, şayet, tanık beyanları arasında mübayenet oluşursa, oluşan çelişkiler giderilmeli,her tür kanıttan yararlanmak suretiyle yeterli ve gerekli tüm soruşturmanın yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; dosyada mevcut ve toplanacak tüm deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hatalı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26.05.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi