13. Hukuk Dairesi 2016/10318 E. , 2019/275 K.
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı tarafından alacaklı ... lehine 11.06.2008 tanzim tarihli 11.08.2008 vadeli 8.500,00 TL bedelli ve 11.06.2008 tanzim tarihli 11.08.2008 vadeli 1.500,00 TL bedelli bonoların düzenlendiğini, bu bonolara kefil olarak imza attığını, davalının bonolar nedeniyle ... 5. İcra Dairesinin ve 4. İcra Dairesinin dosyaları ile takibe geçtiğini, asıl borçlu davalının ödemeye yanaşmaması ve kendisinin icra baskısı altında kalması nedeniyle icra dosyalarına ödemede bulunduğunu, BK 496. madde gereğince alacaklının haklarına halef olması nedeniyle kefil sıfatı ile takip gideri ve yasal faizi ile birlikte ödenen bedelin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiş, takas ve mahsup talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; açıklanan yasal düzenleme ve İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilmeyerek, mahkemece tefhim edilen kısa kararda “davanın kabulü ile; davacının kefil sıfatıyla ... olduğu 11.525,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,İİK 67.maddesi gereğince alacağın % 20"si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” yazıldığı halde gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “davanın kabulü ile; davacının kefil sıfatıyla ... olduğu 11.525,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde yazıldığı, böylece kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulduğu anlaşıldığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre,davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, H
UMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.